Nurcan Gökdemir

nurcangokdemir@birgun.net

“Milletin cebinden bir tek kuruş çıkmıyor” diye savundukları yap-işlet-devret, yap-kirala-devret ve benzeri Kamu Özel İşbirliği projeleri için ödenen tutarların faturasının milyarları bulduğu görüldü.

Fatura 221 milyardan fazla
Kuzey Marmara Otoyolu da ‘Yap-işlet-devret’ modelinde.

AKP iktidarlarının kendisine yakın çevreleri fonlama, sermaye birikimi sağlama bu yolla da siyasi iktidarını tahkim etme projelerinin en bilinen örneği Kamu Özel İşbirliği projeleri… 5’li çete ismiyle sloganlaşan sermaye çevrelerine yüksek maliyetli, verimsiz projeler yaptırarak, bu gruplara bir de harcadıkları yatırım bedelinin çok üstüne çıkan garanti ödemeleri vadederek  kamunun kuruşuna ihtiyacı olduğu kaynaklar onlarca yıl ipotek altına alındı. 2024 yılı bütçe teklifinin TBMM’ye sunulması ile bu projeler yine tartışılmaya başlandı.

“Milletin cebinden tek kuruş çıkmıyor” diye savundukları yap-işlet-devret, yap kirala-devret ve benzeri KÖİ projeleri için ödenen tutarların faturasının milyarları bulduğu görüldü.

Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesinden yap-işlet devret modeliyle yaptırılan otoyol ve köprüler, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı bütçesinden Avrasya Tüneli’nin trafik garantileri ile Sağlık Bakanlığı bütçesinden yap-kirala-devret modeliyle yaptırılan şehir hastaneleri için 2023 yılında ödenen tutar 103 milyar liraya ulaşacak. 2017-2023 yıllarında bu projeler için 221 milyar lira garanti ödemesi yapılmış olacak, ilgili yılının kur hesabıyla 16,8 milyar dolar…

2024 yılının bütçesinden 162 milyar lira, 2025 yılı bütçesinden 240,8 milyar lira ve 2026 yılı bütçesinden ise 270,2 milyar lira ödeme yapılacağı öngörülüyor.

FARKLAR DA EKLENECEK

Kesin bir rakam söylemek mümkün değil. Yatırımların çoğu için şimdiden sonra şirketler ne alsa kar, yatırım bedelinin büyük kısmı kasalarına geri konuldu. Bundan sonra döviz kurunun oynaklığını da hesaba alırsak kur arttıkça alacakları tutar da artacak. Salt döviz kuru değil elbette, artık enflasyonla tanışan ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinin enflasyon oranı da bu ödemelerin faturasını belirleyecek. Yani şirketlere, gelmeyen yolcu, uçmayan uçak, hastalanmayan yurttaş için ödeme yapmak bir yana, bu bedele  artan döviz kuru, yükselen ABD ve AB ülkelerindeki enflasyondan da kaynaklanan farklar da eklenerek ödeme yapılacak.

TBMM’ye sunulan bütçe teklifindeki rakamlara bir kez daha bakılacak olursa, 2024 yılında bütçeden Avrasya Tüneli için 4,9 milyar lira, otoyol ve köprüler için 73,8 milyar lira, şehir hastaneleri için de 26,1 milyarı hizmet bedeli, 57,5 milyarı da kira bedeli olmak üzere toplam 98 milyar lira ödeme yapılacak. Ama faturanın bununla sınırlı olmadığı sanılmasın. Tatillerde, bayram dönemlerinde yoğunlaşan trafiğin ardından “Yaşasın köprülerden, otoyollardan garantinin üzerinde araç geçti” diyerek sevincini saklayamayan bakanlar, genel müdürlerin çok iyi bildikleri ama resmi rakamlarda ifadesini bulmayan bir büyük tutar daha var: Zafer Havalimanı gibi isabetsizlik mucizesi olan Zafer Havalimanı gibi projeleri hayata geçiren Devlet Hava Meydanları İşletmesi gibi bütçe dışında kalan bazı yatırımcı kuruluşların yaptığı ödemeler… Bununla da bitmiyor, tam anlamıyla bütçeden rant zengini şirketlerin kasasına doğrudan bağlanan bir hortum, “Devletin almaktan vazgeçtiği gelirler…”

FATURASI BİLİNMİYOR

Devletin hesabını, kitabını tutmakla görevli olan ancak son yıllarda görevini hakkıyla yaptığı konusunda ciddi şüphelerin bulunduğu Sayıştay’ın bile raporlarında gizleyemediği bir kalem bu. Sayıştay şirketlere ödemeleri “Hane halkına transfer” gibi bir maskeleme altında en büyük ödemelerin yapıldığı Karayolları Genel Müdürlüğü’nü denetim raporunda bu gizemin altını çiziyor. Bütçede yer alan, bütçe dışında kalan diğer kurumların vazgeçtiği gelirlerin faturası bilinmiyor.

“Yap-İşlet-Devret Modeli İle Gerçekleştirilen Otoyol Projelerinde Hizmet İmtiyaz Varlığı ve Gelecek Dönemlere Ait Muhtemel Vazgeçilen Gelirlerin Gerçek Değerleriyle Mali Tablolarda Yer Almaması” olarak özetlenen bu tespite Karayolları Genel Müdürlüğü, kayıtların doğru olduğunu savunduktan sonra sorunun mevzuatın farklı yorumlanmasından kaynaklandığı yanıtını veriyor. Önce garanti ödemelerinde yaşanan maskeleme şimdi de bu faturada yaşanıyor. Kamunun, refah payının artmasına katkıda bulunabilecek büyüklükteki bu faturayı bilmek hakkı. Ödemelerin “Hane halkına transfer” kaleminden yapılmasıyla yaşanan gizlilik, şimdi de mevzuatın farklı yorumlanması bahanesi ile sürüyor. Genel Müdürlüğün “Bundan sonraki işlemler Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirtilen esaslar doğrultusunda yapılacaktır” yanıtının gereğinin yapılacağı konusunda çok umutlu olmak mümkün değil. Önce sözleşmeler, sonra garanti ödemelerinin tutarı gizlendi, kamuoyu bir türlü bu yatırımların gerçek faturasını öğrenemedi. Kamu adına harcama yapanlar her kuruşun hesabını vermek zorunda, bunun ilk adımı da şeffaflık.

İlk günden bu yana milyarların atıldığı bu karadeliği görünmez kılmak için ortaya konulan çabalar için "Suçluluğun ifadesi" demek abartı olmayacaktır.