Sanat dünyamız ekonomik krizle, konser ve festival yasaklarıyla boğuşurken uluslararası festivallerde sesini duyurmaya devam ediyor. Bu hafta festivaller dünyasında bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz?

Dünyanın ilk festivali olarak tanımlanabilecek Dionysos şenliklerine ev sahipliği yapmış olan bu topraklarda festivallerin, gençliği isyana teşvik etmek, LBGTI propagandası yapmak gibi gerekçelerle yasaklanması artık dünya basınının gündeminde. Bu utancı gölgeleyen en önemli unsur ise, sanatçılarımızın festivallerde kazandığı başarılar. Gençlerimizin klasik müzik yarışmalarındaki ödülleri, Aynur’dan Gaye Su Akyol’a dünya müziği platformlarında yer alan sanatçılarımızın aldığı övgüler göğsümüzü kabartıyor.

Sinema dünyasında da önemli başarılar art arda geliyor; son Cannes Festivali’nde Nuri Bilge Ceylan’ın “Kuru Otlar Üstüne” filmiyle En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazanan Merve Dizdar, San Francisco’da En İyi Film Ödülü’nü kazanan Selcen Ergun’un “Kar ve Ayı”sı en yeni örnekler arasında.  
 
Sanat dünyasının vitrini olan festivaller arasında en ünlüleri sinema ve tiyatro alanlarındaki festivaller. Tiyatro alanında iki festival öne çıkıyor: Birleşik Krallık’ta Edinbugh ve Fransa’da Avignon. Bu iki festival, kentlerin kimliğine ve turizm potansiyeline önemli katkılar sağlıyor. Bunların dışında, Salzburg’dan Tiflis’e Zürih’ten İstanbul’a daha pek çok kentte küçüklü büyüklü tiyatro festivalleri var. Bugün sayıları üç binin üzerinde olan sinema alanındaki festivaller üzerinde odaklanacağız. Dijitalleşmenin film dolaşımını kolaylaştırması nedeniyle bu sayının daha da artabileceğini söyleyebiliriz. Filmlere ulaşmak artık daha kolay, ama bu festivallerin önemini azaltmıyor, çünkü filmlerin izleyici ile ilk kez buluşmasının heyecanı ve ödüllerin tanıtım sürecine katkısının yanı sıra, sektör mensuplarının uluslararası ilişkilerinin güçlenmesine, yeni işbirliklerinin doğmasına da neden oluyor.   

Ödülün akçalısı, akçasızı

Ülkemizde de, İstanbul ve İzmir’deki birkaç başarısız yarışma girişiminin ardından 1964 yılında gerçekleşen Antalya Altın Portakal Film Festivali’ni, Adana’da Altın Koza, Ankara ve İstanbul’da İstanbul Film Festivalleri izledi. İstanbul Uluslararası Film Festivali kısa sürede sinemamızı dünya sineması ile buluşturan en önemli etkinlik olma niteliğini kazandı ve Altın Lale ödülü ile sinema dünyasında adını duyurdu. Günümüzde Antalya Altın Portakal, Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali, Suç ve Ceza Filmleri Festivali ve İzmir Film ve Müzik Festivali uzun metrajlı film dalında uluslararası yarışma düzenliyor. Adana ve Ankara festivalleri programlarında uluslararası filmlere yer vermelerine karşın bu bölümü yarışmasız olarak gerçekleştiriyor. Ayvalık ve Eskişehir de yarışma içermeyen nitelikli festivallerimiz arasında. 

Yarışmalarda alınan ödüllerin filmlerin tanıtımına önemli katkı sağladığı bir gerçek (ülkemiz ‘sinema pazarı’nda ‘festival filmi’ niteliğinin bir filmin ‘iş yapma’ şansını azalttığına ilişkin bir önyargı olsa da). Cannes’da ‘Altın Palmiye’, Venedik’te ‘Altın Aslan’, Berlin’de ‘Altın Ayı’, Locarno’da ‘Altın Leopar’ kazanan filmlerin afişlerinin başköşesinde bu ödüllere ilişkin simgeler boşuna yer almıyor. Bu festivallerde (özel ödüller dışında) akçalı ödül verilmiyor. Amerika kıtasının en önemli film festivalleri arasında, bağımsız sinemanın baş tacı Sundance, yılın en önemli filmlerinden bir seçki sunan ama yarışma içermeyen New York, yarışmalı Chicago, Kanada’da yarışma içermeyen ama Amerikan sinema pazarı üzerinde etki gücü olan Toronto, yarışmalı Montreal, Seattle ve Vancouver festivallerini sayabiliriz. Bunların öne çıkmasının nedeni programlarının kalitesi ve geniş seyirci kesimlerine ulaşması. Bizim festivaller ise akçalı ödülleriyle yarışıyor. Bu yıl, Adana el artırıp, En İyi Filme verdiği ödülü 500.000’e çıkartmış; Antalya ise 350.000’de kalmış. Bizim festivaller koydukları akçalı ödülle yarışırken, dünya festivalleri arasındaki yarış, programları, jüri üyeleri, afişleri, dünya sinema pazarına etkileri gibi özellikler üzerinden gerçekleşiyor. Bu festivaller arasındaki yarışın temel ölçütü programlarında yer alan ‘dünya prömiyerleri’nin sayısı. 

Kategorileştirme çabası

Festivaller arasında kategorik ayrımlara da değinmek gerekir. A kategorisi festivallerin, en iyi festivaller olarak kabul edildiği sanılmasın. Bu kategorideki festivaller, her hangi bir bölge/türle sınırlı olmayan ve yarışma içeren festivaller. Uluslararası Film Yapımcıları Birliği’nin (FIAPF) koyduğu ölçütlere göre belirlenen A kategorisi festivallerin başında, üç büyükler (Cannes, Berlin, Venedik) geliyor. Onları, Sundance (ABD), Locarno (İsviçre), San Sebastian (İspanya), Karlovy Vary (Çekya), Moskova (Rusya), Goa (Hindistan), Montreal (Kanada), Mar del Plata (Arjantin), Tokyo (Japonya), Şangay (Çin), Talinn ’Siyah Geceler’ (Estonya), Varşova (Polonya) da aynı kategoride ama önemleri üç büyüklerle kıyaslanmayacak ölçüde. Toronto (Kanada) ve Viyana (Avusturya) Festivalleri, yarışmasız oldukları için bu kategoride yer almıyor ama -özellikle Toronto- önem açısından üç büyüklerin hemen arkasından geliyor.  

B kategorisinde, belirli bir temayı ya da coğrafi bölgeyi seçmiş yarışmalı festivaller yer alıyor. Aralarında, Rotterdam gibi yenilikçi sinemaya ve ilk filmlere verdikleri önemle dikkatleri üzerlerine çeken, kimi A kategorisi festivalden çok daha önemli olanları var. Güney Kore’nin Busan Film Festivali Asya ölçeğinde ilk filmleri yarıştıran ve Uzak Doğu pazarı açısından önemi gittikçe artan bir festival. Küba - Havana ile Kolombiya - Cartagena’da Latin Amerikan ve İber Yarımadası filmleri, Arjantin - Buenos Aires’de  bağımsız filmler, Fransa’da ‘Cinema du Reel’de (Paris) belgesel filmler, Annecy’de  canlandırma (animasyon) filmleri, Montpellier ve Valencia’da Akdeniz filmleri, Kore’de Jeonju ve İspanya’da Gijon’da gençlik filmleri, Minsk’de Baltık, Doğu Avrupa ve Orta Asya filmleri, Hindistan Kerala’da Asya, Afrika ve Latin Amerika filmleri, Saraybosna’da Güneydoğu ve Orta Avrupa filmleri, Selanik’de Balkan filmleri, Ukrayna’da Kiev, İtalya’da Torino, İspanya’da Valencia’da yeni yönetmenler, Stockholm ve Sydney’de yeni yönelimler Hindistan Mumbai’de ilk filmler, Sofya’da ve Romanya’da Cluj’da ilk ve ikinci filmler, Marsilya’da deneysel filmler yarışıyor. 

Ülkemizden İstanbul Uluslararası Film Festivali sanat ve sanatçıları konu alan filmleri içeren yarışmasıyla bu kategoride yer alıyordu, ama bu temadan vazgeçtiklerine göre, bu kategoriden de dışlanmış olmaları olası. Antalya Altın Portakal Film Festivali ise Avrupa, Orta Asya ve Orta Doğu üzerinde odaklanan yarışması ile B kategorisi festivaller arasında. Fransa’nın en nitelikli festivallerinden Amiens, İtalya’dan Taormina ve Bari, İspanya’dan Valladolid, Meksika’dan Guadalajara, Rusya’dan St. Petersburg ‘Beyaz Geceler’ festivallerinde yarışmalı bölümler var, ama belirli bir tema/bölgeye odaklanmadıkları için bu kategori içinde sayılmıyorlar. Tabi, ‘sanat sineması’nın kalelerinden biri olan La Rochelle gibi festivaller var ki, yarışma içermedikleri için kategori dışı kalıyorlar. A ve B kategorileri dışında, Oberhausen, Krakow, St. Petersburg, Leipzig, Tampere gibi kısa metrajlı filmlerin yarıştığı festivalleri içeren Kısa Metrajlı Film Festivalleri kategorisi var FIAPF’ın… Haftaya, 2 Ağustos’ta başlayacak Locarno Film Festivali’nden ağustos sonu başlayacak olan festivallerin en yaşlısı, Venedik’e uzanır, bu yılın programından söz ederiz.