Siyasi iktidar kendi ajandasına uygun olarak değiştirmeye çalıştığı futbolu tamamen iradesi altına almaya çalışmakta. Bu yüzden futbol tüm etik kurgusundan uzaklaşarak bir iktidar mücadelesi alanına dönüştü.

Futbol sahası kamusal alandır
Maçta yaşanan olayların yankısı sürüyor. (Fotoğraf: AA)

Trabzonspor-Fenerbahçe maçını sadece futbola özgü bir anlayış içinde tanımlayan bir dil kullanırsak büyük hata yapmış oluruz. Öncelikle futbolun ülke içindeki konumunu ve kullanılma şeklini anlamak için geniş bir perspektifte analiz etmek gerek.

Futbolu çok basit bir şekilde sadece eğlence ve boş zamanı değerlendirme aracı olarak tanımlamaktan kaçınıp sürecin ciddiyetini iyi anlamak-anlatmak lazım. Çünkü, futbol boş zaman aracı değil aksine, kapitalizmin tüm parametrelerini ve de kültürel amaçlarını üretmeye yönelik sosyal bir örgütlenme modelidir. İçinde taşıdığı kırmızı çizgiler nedeniyle ve kullanılma şekline bağlı kalarak-toplumsal ayrıştırma gücüyle birlikte, sistemin kitleleri daha kolay denetim altına alma özelliğine sahiptir.

KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ

Futbol kitle kültürü olarak kültür endüstrisinin bir enstrümanı haline gelmiştir. Futbol aynı zamanda, sermaye birikimini sağlayabilen bir kültür endüstrisi ürünüdür. Tüm bu anlatımları bağlamak istediğim yer; futbol, popülerliği ve çok büyük bir kitleye hitap etmesi nedeniyle siyasetin kapsama alanına girmesidir. İşte bu noktada futbol amaç olmaktan çıkıp, siyasetin kullanışlı bir aparatı olarak araçsallaştırılmaktadır.

THATCHER KONUSU

Futbolda şiddetle ilgili bir olayın ortaya çıktığı zaman ve nasıl ceza verilmesi gerektiği konusu gündeme geldiğinde, hemen Margaret Thatcher’ın almış olduğu kararlar ve bunun sonucundaki uygulamalar tartışma konusu olur. Evet, Margaret Thatcher’ın Heysel faciasından sonra takımlarının Avrupa kupalarına katılmalarını 5 yıl yasaklanması konusunda bir siyasi karar aldı almasına ama, temelde futbolu holiganlardan kurtarıp bir değer yaratılması için bir önlem olarak bu kararı almıştı. Çünkü, sonrasında Premier Lig kuruldu ve dünyanın en prestijli ligi oldu. Bizden ayrışan noktası işte burası; yani futbolu araç olarak kullanmayıp amacı için korumaya çalışmasıydı…Bu tutumu bir marka yaratılmasının da nedeni oldu.

Bizdeki ayrışma, siyasi iktidarın kendi ajandasına uygun olarak değiştirmeye çalıştığı yönetim ve üretim modeli içindeki sermaye akışının ve servet transferinin bir parçası olarak futbol araçsallaştırılmaktadır. Yeni statların yapılmasının amacı, iktidarın yeni ajandası içindeki hedeflere ulaşmak için kitlelerin rızasının sağlamaktır. Her stadyum iktidarın örgütlenme ve propaganda alanıdır. Bu yüzden başkan figürlerine baktığımızda, bu mekanizma içinde ihale ile iş yapan ve sürecin işlemesini sağlayan müteahhitlerden oluşmaktadır.

Ayrıştırma temelli otoriter tüm siyasi yapılar futbolun gücünden yararlanmak ister. Bu siyasi kurgular, kesinlikle erkek egemen yapıdan beslenen eril dili kullanmaktadır. Şiddetin temel dayanağı bu dil olduğu için statlar bu anlamda birer arenaya benzemektedir. Futboldaki erkek egemen yapının inşasında, erkeklere egemenlik kurmada önemli stratejiler sağlayan eril şiddet uygulamaları (kadına, ağaca, çocuğa, hayvana) hiyerarşik olarak erkek gücünün yapılanmasında birer referanstır. O yüzden bu arenaya dönüştürülen alanlar, futbolun tüm etik kurgusundan uzaklaşarak bir iktidar mücadelesi alanına dönüşmüştür.

Hatırlarsınız, 1994-95 sezonunda MUnıted deplasmanda Crystal Palace ile oynadığı maç esnasında Matter Simmons adlı bir taraftar Cantona’ya küfretmişti ve sinirlenen Cantona seyirciye tekme atmış ve sonucunda 9 ay ceza almıştı.

CANTONA ÖRNEĞİ

Cantona kendi kamusal alanını terk edip seyircinin alanına girip eylemde bulunmasından dolayı, suç işleyip ceza almıştı. Trabzonspor-Fenerbahçe maçında ise, Trabzonsporlu taraftarların sahaya-yani Fenerbahçeli futbolcuların kamusal alanı içine girerek onlara saldırmışlardır. Bu da bir suçtur. Futbol sahası futbolcu ve hakem için kamusal alandır. Teknik direktörler dahi oyun esnasında sahaya giremezler. Futbolcu ve hakemler bu kamusal alan içinde profesyonel olarak bir iş icra edip bunun karşılığında para kazanmaktadırlar. Bu işin uygulama zamanında-açık alan olması ve manipülasyona açık pozisyonda olması nedeniyle, bu kamusal alanın korunması devlet hiyerarşisi içinde bakanlıktan valiye, emniyet müdürlüğünden ev sahibi takıma kadar herkesin sorumluluğundadır. İstanbul’da bu sorumluluk nasıl alınıyorsa Trabzon’da da aynı şekilde alınmalıdır.

Trabzonspor, Türkiye’de futbol adına bir tabuyu yıkıp-üç büyüklerin önünde kazandığı şampiyonluklarla başka bir şeyin de mümkün olabileceğini sağlayan öncü bir kimliğe sahipti. Özellikle altyapısından yetiştirdiği değerlerle bu başarıyı sağlarken dünyaya örnek başka bir modelin olabileceğinin de uygulama alanı olmuştu. Fakat, bugün geldiği nokta bakımından-sahip olduğu tüm tarihsel değerlerden uzaklaşarak, iktidarın yeni ajandası içinde başka bir role soyunmuştur. Feodal ilişkiler üzerinden hiyerarşik yapılanma, şiddet unsurlarıyla bir alan yaratmış ve bu alandan sağlanan-vadedilen rant sayesinde süreç olarak sosyal kayıplara neden olmuştur.

ÖNCÜ OLABİLİR

Bazen kültür kavramı, estetik anlamından ziyade sosyal ve siyasal anlamıyla tanımlanabilmektedir. Kültürel çalışmaların ilgilendiği alan, sadece estetik mükemmellik veya düşünsel değil, bir coğrafyada yaşayan insanları dönemsel mücadele alanı içinde de değerlendirir. İşte Fenerbahçe Spor Kulübünün tarihsel kültürel derinliği ve kültür kodları-yasalar çerçevesinde-kendine ait tepkileri ortaya koyma sorumluluğunu yaratabilmektedir. Böyle 117 yıllık bir kulübün tepkisi, sadece kendine ait sonuçları doğurma aynı zamanda olması gerekene de öncü olur.