Page'in takımı yönetme yetkisini Ryan Giggs'ten almasından bu yana, oyun şekli ve oyuncu seçimi konusunda çok fazla farklılıkları oyuna yansıtmayı başardı demek zor. Page, son hazırlık maçlarında merkez santrafor yerine değişken 9 numara oynatmakta ısrar etti. Ancak Moore ile oyuna başlamasıyla, burada ocak ayından bu yana ilk kez 90 dakikayı tamamlayan Ramsey, Moore’un merkez santrafor oynamasıyla daha belirgin şekilde 10 numara oyuncu pozisyonuna dönüştü. Süreklilik sağlanacak mı beraber göreceğiz.

Galler’in İsviçre karşısında yüzde 35 topa sahip olma oranıyla oynaması ve 519 pasa karşılık 283 pas yapma sayısına sahip olması oyunun kontrolü hakkında oldukça fazla bilgi verdi. İsviçre’nin 7 şutuna karşılık sadece 2 şut atıp 1’inin isabet kaydetmesi, kalesinde 4 isabetli şut görmesi ve maçın 1-1 bitmesi Galler açısından oldukça sevindirici bir sonuç olduğu anlamına geliyor.

Galler’in en belirgin özelliği, her maç için hem sistem bazında hem de oyuncu bazında rotasyona gitmesidir. Bu daha çok rakip analizleri sonucunda da oluşan bir durum. İsviçre maçında 3’lü savunma oyunundan 4-3-3 oyun şablonuna döndü. Buna göre Galler kendi farklılığının dahilinde değişik pozisyon alabiliyor.

galler-analizi-888124-1.galler-analizi-888125-1.

Bizimle oynayacakları maçta muhtemelen 3-4-3 oyun sistemine döneceklerdir.

İsviçre maçında Moore üzerinden klasik santrafor oyununa dönmeleri, haliyle oyunu her yönüyle oynayabilen Wilson’ın da dışarda kalmasına neden oldu. Ama Remsey’in, özellikle Arsenal’de 8 numara oynama becerisinin 10 numaraya yakın oynaması sonrasında ne kadar değişkenlik içinde olduklarını görmek gerekecek.

Moore ile oynama isteği, kendisi açısından tipik bir Britanya oyununa dönmesi anlamına gelmekle beraber, kültürel oyun formatıyla da alışık yapıya geçişi ve alt yapılardan beri oynadıkları futbol anlayışına geçiş ile kolay olanı tercih ettiler. Çünkü sıkıştıkları her durumda Moore’a uzun topla çıkış yolu aradılar.

Tabii dezavantajı; bir turnuva anında böyle değişiklere geçmek büyük risk anlamına da geliyor. İsviçre maçında bu riskin etkisi oyunda çok belli olsa da skor anlamında sonuca yansımaması bir şanstı.

Bu değişiklik bizim için de bir şans. Bunu sahadaki oyun formatı içerisinde iyi değerlendirmek gerek. Neco Williams ile Wilson ilk 11'de oynadıklarında, santraforsuz oyun tercihlerinden dolayı, hem geçiş oyunundaki rotasyon ve hem de önde James ve Bale ile birlikte üç oyuncu ve Ramsey ile birlikte dört oyuncuyla karşı atağa geçmeleri, onları skor bakımından da oyun bakımından daha üstün kılıyor. Böylece daha dinamik bir oyun oynuyorlar.

Moore ile birlikte 3-4-3 oyununda ise merkez santrafordan dolayı rotasyon daha kısıtlı kalacak ve oyunları daha statik hal alacaktır. Buradaki ayrıntı, James daha fazla orta alana gelerek oyuna katkı için ve top almak için yardımcı olurken, bu esnada Bale ile Moore çift santrafor gibi kalacaklar. Her iki oyunda da orta alanın kilit oyuncusu Allen olacak. Hakan'ın 10 numara oynaması muhtemel olduğu için Allen üzerine baskısı kaçınılmaz olmalı. İtalya maçında Jorginho üzerine yapılamayan baskı burada Allen üzerine yapılmalıdır.

Galler'in birinci bölge ile ikinci bölge arasında rakibi karşılamak için set oyununa dönüşü bir savunma taktiğidir. Allen’in savunma önündeki kontrolü, hatta savunma içine kadar girişi ve Ramsey ile Morrell’in rakibe alan bırakmamak için oyunu daraltıp kapılan toplar, zaman zaman Bale ile de de kullanılmakla beraber özellikle James üzerinden karşı atağa geçmeyi sağlıyor.

Galler’in savunma set oyununu kaleye yakın bölgeye kurması Burak için iki yönlü oyuna neden oluyor. Burak, kaleye arkası dönük oynamada sıkıntı çektiği için içeriden dışarı çıkıyor. Bu esnada kanattan veya ortadan sürpriz koşularla arkaya veya aradan alınacak paslarla defans arkasına inmek daha avantajlı olacaktır.

Bizim için en belirgin tehlike bu set oyununa karşı kaptırılacak toplardır. Muhakkak suretle her topu sonuçlandırmak zorundayız. Top kaybı yaşanacaksa da topun özellikle James ve Bale’e geçmesini engelleyecek pas araları yaparak atağı kesmememiz gerekiyor.

galler-analizi-888126-1.

Galler Ulusal Takımının hangi bölgede ne kadar top kaybı yaşadığını gösteriyor.

İsviçre maçında da görüldüğü gibi en zaaf bölgesi Mepham ve Rodon’dan oluşan merkez defans kurgusudur. Embolo, merkez savunmaya yaptığı her baskıda ve defansı önde yakaladığı her pozisyonda bu ikiliyi veya birini çok rahat ekarte ederek kaleye indi. Seferoviç ise araya aldığı her topu kaleye vurmak için pozisyon bulmayı başardı. Her iki durum da Burak için avantaj yaratan fırsatlar.

Ön alanda baskıyı özellikle merkez savunma oyuncuları üzerine yaparsak kapılan toplar bize büyük fırsatlar sağlar. Aynı zamanda Burak, Hakan, Yusuf belki İrfan Can (!), Kenan veya Cengiz’in defans arkasına yapacağı koşular bizim adımıza da ciddi avantajdır. Buradaki ayrıntı, Hakan’ın İtalya maçının aksine Burak arkasında 10 numara oynamasının daha efektif olmasıdır. İbrahimoviç ile İtalya liginde yakaladığı başarı onun oyun yeri hakkında da önemli bir referanstır. Yusuf ise, sol çizgiden başlayıp topla veya topsuz oyunu oradan kat ederek içeri girdiğinde daha etkili oluyor. Bu oyun anlayışıyla Ulusal Takım her zaman başarılı oldu.

Bizim yerli hocaların özelliklerinden biri de; kaybedilen önemli maçların ardından takım içinde ciddi rotasyona gitmeleridir. Bunun en temel nedeni bu rotasyon ile sağlanacak bir galibiyette sorumluluğu kendinden atarak rotasyona uğrayan oyunculara sorumluluğu yüklemesidir. Umarım Şenol Güneş özellikle böyle bir şey yapmaz ve oyun taktiğindeki hatadan dolayı İtalya mağlubiyetinin sorumluluğunu alır.

Hele hele Yusuf ve Okay gibi çok önemli oyuncularla bunu yapması büyük sıkıntı yaratır. Okay ile Kaan'ın İtalya maçında merkez ortada oynaması gerekirken Ozan’ı tercih etmesi sonucunda, Okay büyük baskı altında yalnız kalarak oyundan düştü. Şenol hoca Hakan ve Yusuf’u beraber oynatacak taktiksel bütünlüğü bulmak zorundadır. Bu onun görevi.

Bizim İtalya maçından farklı olarak savunma setini ikinci bölgede tutarak oynamamız gerekiyor. Hem rakip kaleye olan mesafeyi kısaltmak hem de geçiş oyununda süreyi kısaltıp rakip sahaya 13 saniyenin altında geçmek hem de çabuk çoğalmak için bu zorunluluk olarak görünüyor. Cengiz’in maç içinde belirli bir süre içerisinde kullanılması kaçınılmaz görünüyor. Özellikle geçiş ve rakip eksiltme oyununda çok lazım. Tüm maç boyunca topa sahip olmak zorundayız. Maçın kontrolü bizde olmalı ve oyunu yönlendirmeliyiz. Ancak o zaman başarılı oluyoruz.

Moore’un oynamasındaki etki ceza sahası kutusu içerisindeki yüksek toplara olan hâkimiyetidir. Yan toplarda, kornerlerde ve serbest atışlardaki bu avantajları için önlem almak gerekiyor. Özellikle İsviçre’ye attığı golde arkadan screenden çıkarak boş koşu ile topla buluşması onlar adına taktiksel başarıysa rakipleri adına zaaftı. Moore için birebir veya ikili sıkıştırmayla önlem almak kaçınılmaz görünüyor.

Rakibin gol yollarındaki en etkili beklentisi, başarı oranında yüksek olmasından dolayı yan toplardır. Yüksek takım olmaları ile Moore gibi bir oyuncuya sahip olmaları onların bu beklentilerini yükseltiyor. Bu bizim için önlem alınması kaçınılmaz bir durumdur. Bizim için de en önemli oyun kurgusu topu yükseltmeden çok pasa dayalı oyunu tercih etmemiz olacaktır.

İtalya maçının aksine oyun kontrolünü sağlayacağımız bir maç olması muhtemeldir. Çift yönlü taktiksel bütünlük sağlanırsa maçı kazanma ihtimalimiz olur.