Üyesi olmaktan ve bir dönem başkanlığını yapmış olmaktan onur duyduğum Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD) geçen gün bir açıklaması oldu: Biz Utanmayacağız ‘Gazeteci’ Diyenler Utanmaya Mahkûmdur!

ÇGD “gazetecilik” konusunda duyarlı, tavizsiz meslek örgütlerinden. “Biz utanmayacağız” açıklaması da bunun ifadesi. Gazeteciliğin sermaye ve iktidar tarafından “kirletilmesine” her zaman karşı çıkıp direnmiş 40 yıllık bir örgüt.

“Utanmayacağız” dedikleri, TRT’de Haber Dairesi Başkanlığı gibi çok önemli bir görev yaparak o kurumu da başkanlığını yaptığı daireyi de “önemsizleştiren” birinin, Muharrem İnce’nin bir iddiasına dayanak olunca kendi yazdığı kitabı yalanlaması.

Mutlaka duydunuz; İnce partisini kurma sürecinde Erdoğan’ın F. Gülen’e gidip onayını aldığını söylemiş, iddiasının kaynağını ona zarar gelmesin diye cumhurbaşkanı seçilene kadar açıklamayacağını söylemiş, sonra da Erdoğan dostu bir gazetecinin bu iddiayı doğrulayan kitabına referans vermişti.

Bunun üzerine o gazeteci, yıllar önce yazdığı, şimdiye kadar hiç yalanlamadığı, hatta birkaç kez Twitter’dan “Vallahi billahi doğru” anlamına gelen mesajlar attığı kitabını, Erdoğan’a zarar verir hale gelince yalanladı. Ben dedikodu yazdım, dedi.

Bir insanın bunları söyleyecek duruma düşmesine ancak acınır! “Ölsem de bu duruma düşmeseydim” denecek bir durum varsa, o da budur işte.
Yıllar önce yazıp defalarca “Doğru” dediğine, iktidarla ilk sorun olasılığında “Yalandı” diyen birinin, şimdi yalan dediğini de yarın bir başka durumda yalanlamayacağını nereden bilelim!

Gazetecilik tarihi onurlu istifalar tarihidir denir; iktidarlar gazeteciliğinizi eğip bükmeye zorladığında bırakırsınız. Kendinizi eğip bükerek her iktidara uyum sağlamazsınız.
ÇGD’nin “Biz Utanmayacağız” açıklamasında; “… TRT’de en önemli görevlerden birinde olan bu kişi, son olarak önce kendini, sonra kendisine taktığı ‘gazeteci’ sıfatını ayaklar altına almıştır. Kendi yazdığı kitabın ‘mesnetsiz’ olacağını söyleyecek kadar iktidara bağımlı olan bu kişi ve bu kişiyi bu görevde tutanlar da gazetecilik ilkelerine ihanet etmişlerdir. … Biz ÇGD olarak iktidarın yarattığı bu tip ‘gazeteci’ sıfatlı kişilere karşı da, gazeteciliğin hedef alınmasına karşı da mücadelemizi sürdüreceğiz” deniyordu.

Bence utanalım! Biz de utanıp, utancın insana ait en kıymetli duygulardan biri olduğunu hatırlatalım. Ancak utanç varsa düzelmeye dair bir umut olabileceğini vurgulayalım.

İktidarın kirlettikleri her şeyden önce o utanç duygusunu kaybettiler zaten!

Son günlerde, İnce’nin tartışma programlarında yaptığı iyi bir iş de bu gazetecilerden bazılarına ayna tutuyor olması. O aynada iktidar kirlenmesi o kadar net görünüyor ki.

Bazen yüzlerin renkten renge girişi karşısında, “Ya” diyorum kendi kendime, “Acaba derinlerde bir yerde biraz utanç kırıntısı kalmış olabilir mi?”
Sonra, bir başka iktidar durumunda yine aynı “gazeteciler”in, malum becerileri sayesinde “kıymetli” olabildikleri geliyor aklıma. Utanca dair umudum azalıyor.
Bir “gazeteci”, gazetecinin kamuoyu adına soru sorma hakkı ve yetkisini İnce’ye ısrarla “Neden Erdoğan’a diplomasını soruyorsunuz?” diyerek kullanıyor.

Biraz utanç olsa; “Diploma cumhurbaşkanlığının şartı, ben neden sormuyorum?” diye kendisiyle yüzleşmeli!

Geçen gün, böylesi “gazeteciliğin” hakim olduğu kanallardan birinde, İngiltere’nin ITV kanalında “Günaydın Britanya” programının sunucusu R. Madeley’in ülkesinin Savunma Bakanı G. Williamson’la röportajı haber oldu. Gazeteci, Skprial Vakası (İngiltere’de zehirlenen Rus ajan) sırasında “Rusya’ya çekip gitsin ve çenesini kapasın” diyen bakana açık ve net bir şekilde “Trumpvari” kaba cümlesi için pişman olup olmadığını sordu. Bakan üç kez lafı dolandırıp doğru dürüst cevap vermeyince de, “Röportaj bitmiştir, çünkü cevap vermiyorsunuz” diyerek bakanı yayından aldı.

Ben yine utandım; bizim televizyonlarda bunu yapabilecek pek gazeteci olmadığı için!

Gazetecinin gücü ve cesareti bağımsızlığından gelir; iktidarın kirlettiği “gazeteci”de ne güç, ne cesaret, ne de gazetecilik kalır!