Yandaş medyanın Başbakan Ahmet Davutoğlu’yu ciddiye aldığı, bundan sonra da alacağı falan yok, öyle görünüyor. İnsan manşet atarken nezaketen Başbakan’ın “kaybeden yok, kazanan Türkiye’dir” cümlesini öne çıkarır hiç değilse.

Ama yandaş gazete Sabah seçim öncesi mahalle baskısına uğradıklarını iddia ettiği Kaya Çilingiroğlu, Tuğçe Kazaz, Niran Ünsal adlı mağdurların(!) direnen, dolayısıyla asıl kazananlar olduğunu gözümüze sokuverdi, biliyorsunuz. Gazeteye göre “bu üç isim, tüm aşağılamalara, ağır ithamlara ve hakaretlere rağmen savundukları fikirlerin arkasında durdu, geri adım atmadı, gelinen noktada üçü de haklı çıktı”.

Ertuğrul Özkök’ün yerinde olmak istemezdim doğrusu. Geri adım atmama konusunda bu üç mağdurdan alacağı çok ders var gerçekten de. Sabah gazetesinin onca HES protestocusunun, doğa savunucusunun, demokrasi mücadelecisinin çabalarını görmemesi kötü niyetinden değil bu arada. Onlar kaybettikleri için, haliyle “haklı çıkmadılar”. Dolayısıyla yandaşın onlardan söz etmemesi doğal. Malum, kazananlar daima “haklıdırlar”, öğrendik bunu. Haklılar kazanmazlar ama kazananlar hep haklı olurlar.

“Savundukları fikirler” cümlesinden çok etkilendim gazetenin. Tuğçe Kazaz’ın çatışmalarda yaşamını yitiren askerlere ilişkin yaptığı, o, “öldükleri için şehit oldular” muhteşem belirlemesinden ötürü mahalle baskısına uğraması gerçekten dayanılır gibi değildi, şimdi anlayabiliyorum. Keza Niran Ünsal’ın, elinde her güç bulunan Erdoğan’ı eli kolu bağlı bir mazlum sanıp “çakalların saltanatı aslan sahaya inene kadardır” diyerek övdüğünde hırpalanması da kabul edilir bir zulüm sayılamaz doğrusu. Kaya Çilingiroğlu’nun Bodrum’da bir camide kısa pantolonla Cuma namazı kılmasının, “samimiyetsiz bulunarak” dile düşmesi de hoş olmamıştı. Çok çektiler gerçekten. O nedenle “çilelerinin” karşılığını gösterdikleri sabırla aldılar. Gerçekten kazandılar.

Sabah, artık kazananın “türbanlı mağdur” olduğunu söylemiyor, farkında mısınız? Söyleyemez, çünkü öyle bir mağdur yok artık. Ufuk Uras’ın “gençliğimde namaz kıldığım için solcular benimle alay ettiler” deyişini unuttuğundan olsa gerek kazananlar arasında onu saymamış Sabah gazetesi, büyük eksiklik. Keşke anımsasaydı, o da kazananlardandır oysa. Ne mutlu ki hem Sabah hem bizler Ufuk Uras’ı artık yeni yandaş liberal gazete Yeni Yüzyıl’da okuyabileceğiz.

Sabah’ın işi de kolay olmamıştır eminim. Farkında mısınız, elde mağdur kalmadığı için ne yapsın, bula bula bu üç “mahalle baskısı kurbanı” mağduru bulmuş. Tüm mağduriyet örneklerini tükettiler çünkü. “Bizi Çankaya’ya almadılar”, “ülkenin zencisiydik” diyen zat artık Başkan. Eh, Başkan’ın yarattığı mağduriyetleri de yazacak hali yok herhalde Sabah’ın. Hem neden yazsın ki? O mağdurlar kaybettikleri için “haklı çıkmadılar” çünkü.

Tuğçe Kazaz, Niran Ünsal, Kaya Çilingiroğlu “düşüncelerinden” geri adım atmadılar, kazandılar. Sanatın(!) sosyete yaşamının “gerillası” bunlar. Dövüştüler ama çekilmediler. Saçmalama konusunda gayret göstermenin “kazanmak” anlamına geldiğini hepimize öğrettiler.

Nihat Doğan biraz daha direnseydi, o da kazanan dördüncü “mağdur” olacaktı. Özgecanımızın ölümünü adeta doğal gösteren o iğrenç sözlerine gelen tepkiler karşısında Ahmet Çakar’ın isteği üzerine (ki ‘kadın istemezse tecavüze uğramaz’ demişliği vardır bu zatın da) “milletinden özür dileyerek” geri adım atmasaydı, o da “mahalle baskısına direnen” kahramanı olacaktı Sabah’ın.

Seninle kafa buluyorlar Türkiye, farkında mısın? Eh! Hak etmedin de sayılmaz doğrusu.