Bu yılın ilk günü Memleket Tabipliği’nde yeni yıl dileklerimi sıralamış ve “Sağlıklı, mutlu, keyifli bir yıl olsun.” diye bitirmiştim. Yazımın yayımlandığı gün ortanca ablam Asiye Eren’i kaybettik.

Yetmişli yılların ilk yarısında Balıkesir Necatibey Eğitim Enstitüsünü bitirmiş, fen bilgisi öğretmeni olmuştu. Yıllarca Balıkesir’in köylerinde, kasabalarında öğretmenlik yaptı. TÖB-DER’liydi. Kahramanmaraş katliamının birinci yılında TÖB-DER’in yaptığı boykot eylemine katıldıkları için eniştemle birlikte oradan oraya sürülmüşler, Balıkesir merkezdeki okullara gelmeleri uzun yıllar almıştı.

Politik kimliğini öne çıkarmazdı ama emekten, soldan yana duruşundan da hiç taviz vermezdi. Beni solculukla ilk tanıştıran daha ilkokulun ilk yıllarında Orhan Kemal romanları getiren babam olmuşsa devrimcilikle ilk tanıştıran da okul arkadaşlarından aldığı sosyalist dergileri getiren Asiye ablam olmuştu.

∗∗

Emekli olduktan sonra Burhaniye’deki mütevazı yazlıklarında yaşamaya başlamışlardı. Çiçekleri, bibloları, çocuğu gibi baktığı köpeği, kedileriyle mutlu, sakin bir hayatı vardı. Kedilerin kimilerine evinde, kimilerine bahçesinde bakar, yazlıkçıların çekilip gittiği aylarda aç kalan sitenin diğer bütün kedilerini de sokakta beslerdi.

Sabahları ev işlerini bitirdikten, çiçeklerinin bakımını yaptıktan sonra köpeğini gezdirmeye çıkarır, sonra komşularıyla kahve içer, yazın denize girer, öğleden sonraları bisikletle tur atar, akşamları ya arkadaşlarıyla buluşur ya da kitabını okurdu.

Hiç kimse için kötü bir düşünce beslemez, herkesi sever, sevilirdi.

Henüz altmışlı yaşlarındayken Alzheimer hastalığına yakalandı, giderek yatağa bağımlı hale geldi. Birkaç yıldır Edremit’te bir bakımevinde yatıyordu. Bu dünyada daha yetmiş iki yılını dolduramadan aramızdan ayrılıverdi. Yılın ikinci günü Burhaniye Geriş Mezarlığı’nda annemle babamın biraz ilerisinde toprağa verdik.

İyi bir abla, çok iyi bir insandı.

∗∗

Geçen Salı günü de Antalya Tabip Odası Genel Sekreteri, TTB İşçi Sağlığı Kolu Başkanı Dr. Metehan Akbulut’u kaybettik. Çarşamba günü evinin az ilerisindeki Ermenek Mezarlığı’nda toprağa verdik.

Metehan’ın ardından çok güzel konuşmalar yapıldı, çok güzel yazılar yazıldı. En duygulandıranı ise kardeşi Dr. Selda Sevtap Demirci’nin yazdıklarıydı.

“Metehan’ı adlandıran hiçbir sıfat diğerinden öte değildi. Oğul kadar kardeş, kardeş olduğu kadar dost ve dosttan öte bir yaşam arkadaşı, yoldan öteye varan bir yoldaş. Yaş olarak aramızda bir buçuk yıl var sadece. Ne öğrendimse yaşama, ilkelere dair, aklımda ne kaldıysa önce onun rehberliğiyle oldu. Sadece sorduğumda değil dinlerken veya suskun kaldığında öğretirdi.

Aramızdaki herkes ondan yüreğinde büyük bir parça taşıyor. O ise koca yüreğine hepimizi kırmadan, incitmeden, sıkıştırmadan sığdırmayı bildi. Bir ömür boyunca hastalıklı bir sistemin insanca olması için mücadele etti. Bu sebepten son bir yılda zorlu hastalığı ile mücadelesinde etrafındaki herkese dirayeti ile güç verdi.

Duygularımızla sanki can damarımız kopuyor gibi boynumuzu bükük bırakıp gidiyor gibi. Oysa düşününce, bize bıraktığı her şeyin yüreğimize direnç, soluğumuza can verdiğini duyumsuyorum. Rüzgârını asi, yolunu ince, kanadını ak güvercin, söylediği türkülerini derya gibi bırakmayı bilip de gidiyor.

Ailemiz bir devrimciyi sonsuz yolculuğuna uğurluyor. Metehan’ın ve bizlerin yanında destek olan bu büyük ailenin her bireyine sonsuz minnettarız.”

∗∗

Metehan da yakın zamanda kaybettiğimiz Dr. Ergün Demir gibi “pratiğe adanmış teori” ekolündendi. Okur, yazar, araştırır, bütün bunları da eyleme dökmek için yapardı. Sendika, siyaset, meslek örgütü, hayatı hep örgütlü mücadeleyle geçti. Onu Antalya Tabip Odası’nın bütün eylemlerinde elinde megafonla görürdünüz.

Metehan’la ilk ne zaman tanışmıştık hatırlamıyorum ama yirmi yılı geçmiştir, benim en çok dikkatimi çeken özelliği mütevazılığıydı. Büyük, küçük hiçbir işten kaçınmaz, kim kendisinden ne istese geri çevirmez, erinmeden yapar, karşılık da beklemezdi. Bir arkadaşın yazdığı gibi “tezahüratsız”dı. SES’te, TTB’de aldığı görevlere bakmayın, aslında “rütbesiz”di de. Çalışmak, üretmek, mücadele etmek için ünvan beklemezdi.

İyi bir insan, dört dörtlük bir devrimciydi.

∗∗

Şu kahir dünyada hala daha insana ve geleceğe dair umudumuz varsa böyle güzel insanları tanıdığımız, hayatı onlarla birlikte paylaştığımız içindir.

Işıklar içinde uyusunlar.