Dünyanın en riskli çatışma alanlarından birine gidip bombalar altında haber geçmek mi cesaret ister yoksa ülkeniz savaşın tarafıyken onun vahşetini dile getiren, kendi ordunuzu eleştirebilen bir gazetecilik mi?

“İkisi de” diyebilirsiniz. Az biraz çatışma alanlarında bulunmuş bir gazeteci olarak benim oyum ikincisine. Bu mesleğe ve insanlığa dair umudumu tüketmemişsem, daha çok ikinciler sayesindedir.

O yüzden bu yazıyı Gideon Levy gibi İsrailli meslektaşlarıma bir selam olarak da okuyabilirsiniz.

Haaretz’deki yazılarını kaçırmamaya çalıştığım Levy, TRT World Forum 2023 için İstanbul’a geldi. Memleketinde yazıp söylediklerini İstanbul’da, İsrail’e karşı en ağır lafların edildiği bir ülkede de, eğip bükmeden söyledi:

“İsrailli olduğum için en ağır şekilde utanıyorum. Her dakika Filistinli bir çocuğu öldüren benim ülkem, benim devletimin ordusundaki benim arkadaşlarım, benim arkadaşlarımın çocukları.”

Levy gibi bir gazetecinin saldırılara hedef olup korumalarla gezmesi bize olağan gelecektir. Ama İsrail’de bunları yazıp çizerek yaşıyor, yurt dışında böyle konuşmalar yaptıktan sonra da İsrail’e dönebiliyor olmasına çok alışık olduğumuz söylenemez!

Apartheid rejimi işte denebilir! Ama bu, Levy gibi gazetecilerin vicdanından ve cesaretlerinden bir şey eksiltmez.

Sonuçta öyle bir yerden söz ediyoruz ki, Gazze’de 70 günde yaptıklarıyla dünyanın en fazla gazeteci öldüreni unvanını rahatlıkla alabilir.

28 Temmuz 1914’te başlayıp 11 Kasım 1918’e kadar 4 yıl 3 ay 2 hafta boyunca devam eden I. Dünya Savaşı’nda kaç gazeteci öldüğüne dair kayıt yok.

Gen. MacArthur’un “Bugün silahlar suskun. Büyük bir trajedi sona erdi. Büyük bir zafer kazanıldı” radyo anonsuyla bitişini ilan ettiği II. Dünya Savaşı, 1939’dan 1945’e, tam 2 bin 194 gün sürmüştü. İki tarafta 7 devletin yer aldığı bu savaşta 69 gazeteci ölmüştü. Yedi devleti tek saysanız, günde 0,031 öldürülmüş demektir.

ABD’nin, önce danışmanlar ve küçük gruplarla, sonra 500 bini aşan ordusuyla katıldığı, 1955-75 arası 19 yıl 5 ay süren Vietnam savaşında ise 63 gazeteci ölmüştü. 7 bin gün desek, günde 0,009 gazeteci öldürülmüştür.

2003-2011 arası Irak’ta öldürülen gazeteci sayısı da en az 282’ydi. Çoğu da kimliği belirsiz saldırganlar, çeteler tarafından… Kabaca yılda 35 gazeteci. Farklı kurumların raporlarında, toplamda 700’den fazla ve yılda ortalama 63 gazeteci ile bölgemizde en fazla gazeteci öldürülen ülkenin Suriye olduğu belirtilir. 35 ve 63’ü 365’e bölerek bir günde öldürülen gazeteci sayısını da siz bulun!

Afganistan’da 20 yılda 22 gazeteci. Donbas’daki çatışmalar dâhil Rusya-Ukrayna savaşında 15 gazeteci. İspanya İç Savaşı’nda ise 3 gazeteci öldürülmüştü.

Listeyi uzatmak mümkün, ama bu savaşların hiçbirinde gazetecileri öldüren tek ülke/ordu değildi.

Öldürülen gazeteciler açısından Gazze’nin kıyaslanabileceği bir savaş yok! Henüz sonunu göremediğimiz 70’inci gününe girerken; Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’ne göre (RSF) 17, kimi kaynaklara göre 80’den fazla, uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi’ne göre de (CPJ) 63 gazeteci öldürüldü. 56 Filistinli, 4 İsrailli, 3 Lübnanlı. 3 de kayıp var.

Kimi canlı yayın sırasında. Kimi aileleriyle birlikte bir bombayla öldüler. Anlamsız kaldığı için kurşungeçirmez yelekler de çıkarılıp atıldı. Gazze’ye giren yabancı gazeteciler ise ancak İsrail ordusuna “iliştirilmiş” olanlardı.

Nereden baksanız günde 1 gazeteci ölümüyle savaşlar tarihinin en ölümcülü oldu Gazze.

Ve Gazze’de İsrail dünyanın en çok gazeteci öldüreni!

Savaşın ilk kurbanı gerçeklerdir deriz ya, gazetecilerin olmadığı bir savaş da sadece propagandadır.

Neyse ki Levy gibi gazeteciler var!