Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

AKP Hükümeti, TÜRK-İŞ’e bağlı Kristal-İş Sendikası’nın Şişe Cam Fabrikaları’nda başlattığı grevi, “milli güvenliği bozucu nitelikte” bularak yasaklamış!

Gündemin içinden…

AKP Hükümeti, TÜRK-İŞ’e bağlı Kristal-İş Sendikası’nın Şişe Cam Fabrikaları’nda başlattığı grevi, “milli güvenliği bozucu nitelikte” bularak yasaklamış!
Gerçekten de “evlere şenlik, akıllara seza” bir gerekçe!
Düşünebiliyor musunuz, grev yapmaları yasaklanan fabrikalardaki işçiler, cam ve çay bardağı üretiyor…
Bir süre bardak üretmezlerse, “milli güvenlik” nasıl bozulur?
Bu gerekçeyi ciddiye alarak hükümetin tutumu üzerine yorum yazmaya kalmak “abesle iştigal” olur!
Olsa olsa, “Zaytung” yaklaşımıyla şöyle bir açıklama getirebiliriz ancak:
Türkiye’de bardak üretilemezse insanlar çay içemez...
Çay içmeyen insanlar asabi olur, toplum bu yüzden gerilir...
Gerilen toplumda ise huzur bozulur, kavga çıkar...
Maazallah, halk tahrik olur, sokağa dökülür…
İşte bu yüzden “milli güvenlik” tehlikeye girer!
İster “Aristo mantığı” deyin, ister “Ördek Hüsnü öyküsü”…
“Yeni Türkiye”nin “İleri Demokrasi”sinde işler böyle yürüyor ne yazık ki!

• • •

“Darbe” tacirleri!
Biliyorsunuz, artık “AKP Kürtleri” diye anılan bir kesim var.
“Beyaz Kürtler” de diyebilirsiniz bunlara.
Aralarında eli kalem tutup ağzı laf yapanlar, epeydir göz önünde.
AKP medyası, hep el üstünde tutuyor bunları.
Sanki Kürt halkı adına özel görev üstlenmişler! Beslendikleri yandaş kanallarda her gün vızır vızır konuşup Tayyip pazarlamacılığı yapıyorlar! Hiç saygıları kalmamış kendilerine. Çoğunun geçmişte “sol”a bulaşmışlığı var. Ama ekranlarda kırk yıllık AKP’li gibi nutuk atıp kendilerini rezil ediyorlar.
Geçenlerde bunlardan birini, tek kale top çevirdikleri kanallardan birinde atıp tutarken gördüm yine. Muhterem, kimi muhalefet partilerinin Ekmeleddin İhsanoğlu’nu ortak aday göstermesini, “Hükümete karşı yeni bir sivil darbe girişimi” olarak yorumlamasın mı!
Besbelli, Tayyip Erdoğan’a karşı toplumdaki her itirazı, her tutum alışı “darbe” olarak nitelemeye öylesine alıştılar ki, Başbakan’ın Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Çankaya’da sahnelemeye hazırlandığı asıl “rejim darbesi”nin ayırdında bile değiller!
Daha da acısı, içi boş “Yeni Türkiye” söyleminin büyüsüne fena kaptırmışlar kendilerini.
O yüzden, beyinlerinde gerçekleştirilen “ideolojik darbe”nin yol açtığı “metamorfoz”dan ve çürümeden de büsbütün habersizler!

• • •

İlke mi dediniz?
Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı için, “Parti ilkelerine uymayan bir seçim” demiş.
Kendisi kara çarşaflılara CHP rozeti takarken “parti ilkeleri” aklına gelmemişti ama!
• • •

“Akıllı”sı buysa…
TBMM yerleşkesine oldubittiyle dikilen ve Meclis’teki hiçbir partinin karşı çıkmadığı o çirkin blok apartmanları, sözümona “akıllı bina” diye yutturmuşlardı bize!
Ama ilk yağmurda lağım bastı milletvekillerinin yeni “hizmet binası”nı!
130 milyon TL harcanarak yapılmıştı o yüksek yapılar.
Üstelik tarihi Meclis binasının mimari bütünlüğü hoyratça bozulup, üstüne de yüzlerce ağaç kesilerek…
Şimdi görüyoruz ki, üst üste “skandal haberler”e konu oluyor “akıllı” sandığımız bu aptal binalar!
Önce lağım bastı Meclis’i. Ardından “otomatik kapı” arızası yaşandı.
Basında yer alan bilgilere göre, elektronik sistemle korunan kapılardan biri otomatik olarak kilitlenince, orada çalışan milletvekili, tam altı saat makam odasına girememiş!
Bunca garipliğin sergilendiği yapılara hangi “Zihni Sinir Procesi”yle “akıllı bina” yaftası yapıştırmışlar, anlayan beri gelsin!

• • •

Laiklik değil amblem önemli!
AKP Hükümeti, adında ve ambleminde benzerlik olan partilerin kapatılması için Siyasal Partiler Yasası’nda değişikliğe gidiyormuş…
Hani “demokrasilerde parti kapatılamaz”dı”?
“Laikliğe karşı eylemlerin odağı olmak” bile kapatılmayı gerektirmiyor ama amblemi benziyor diye parti kapatmak, şimdilerde “ileri demokrasi”nin gereği sayılıyor, öyle mi?

• • •

“Şahin Paşa” nerede?
Mart ayında Dışişleri Bakanlığı’nda Suriye’ye müdahale konusunu görüşen üst düzey “dörtlü” içinde en “şahin” görüntüyü, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler vermişti. Anımsanacağı üzere bu komutan, Suriye ile savaş çıkarmak için, Süleyman Şah Türbesi’ndeki karakolumuzu bombalamayı bile göze alabileceklerini söylüyordu…
Musul’da Türkiye Cumhuriyeti’nin Konsolosluğu, IŞİD adlı İslamcı terör örgütünce basıldı. Konsolos Öztürk Yılmaz ve 48 Konsolosluk görevlisi kaçırıldı. Aradan yaklaşık bir ay geçti. Bu konu, basına sansür uygulanarak neredeyse unutturulmaya çalışılıyor...
Biz şimdi o “şahin paşa”mızı merak ediyoruz! Gözü pek bir kurmay subay olarak, tutsak Türk Konsolosluk görevlilerini IŞİD’in elinden kurtarmak için yeni bir plan yapmış mıdır acaba?