Daha önce de denemişti. Üç kez hem de. Uzun yıllar yönetimine karşı mücadele ettiği Muammer Kaddafi’nin devrilmesinden sonra yaşadığı ABD’den Libya’ya dönen Mareşal (şimdilerde rütbesi bu) Halife Haftar dün yeni bir darbe gerçekleştirdi.

Buna darbe denir mi gerçekten bilinmez, çünkü halkın seçtiği meşru bir meclis yok ülkede. ABD başta olmak üzere emperyal ülkelerin zorlamalarıyla ülkedeki dengeler, sözümona gözetilerek oluşturulmuş bir Temsilciler Meclisi var. Bu kurumu Libya’daki başka grupların tanıdığı söylenemez. Herkesin denetiminde bulunduğu yerde kendi “hükümetini” kurmasından belli bu. Bu nedenle Haftar’ın yaptığı darbe midir yoksa temsiliyet özelliği tartışmalı bir kuruma operasyon mudur anlamak zor. Ama darbe diye adlandırılıyor girişim, biz de böyle diyelim.

Başarılı olur mu? Henüz erken, bilemiyoruz. Daha önceki girişimlerine hatırı sayılır destek verilmesine rağmen Haftar’ın istediği olmamıştı. Ama en son yaptığı darbe girişiminin üzerinden iki yıl geçti, bu süre içinde ülkedeki krizin çözümüne ilişkin olumlu bir gelişme gözlenmiş değil. Haftar bu son girişimi olan darbede öncekilerden daha fazla desteğe sahip gibi geliyor bana. Libya’da benzeri durumdaki bir ülkede olamayacak kadar çok silah var, malum. Haftar tüm bu silahların toplanması için kuvvetlerini harekete geçirmiş, güvenlik sorunu yaşayan halk, bu girişimine destek vermişti. Niyetinin ne olduğu konusunda kuşku duyanlar bile en azından ülkede çeteleşmelere, başıbozukluğa karşı duracak tek lider olarak Haftar’ı görmeye başladılar ki nedeni bu silah toplama girişimidir.

Haftar’ı destekleyen dış güçler kimdir dendiğinde iş biraz karışıyor. ABD desteği var deniyor ama bunun için somut bir kanıt yok. Haftar’ın ABD’nin de desteğini kazanacak aşırı dinci karşıtı politikası böyle düşündürtüyor kişiye. Ancak ABD’nin Haftar yerine, Temsilciler Meclisi’ni desteklediği ise ortada. Körfez ülkeleri ki hemen hepsi “Arap Baharı” adı verilen süreçten paniğe kapılmışlardı, Libya’daki “Arap Baharı”nı oluşturanlara karşı savaşan Haftar’ı destekler denildi ama Haftar’a giden somut bir yardıma rastlanmadı hiç.

Nasıl biri olduğu, kimlerle ittifak kurduğu bilinemese de, bu yanıyla bir hayli gizemli olsa da artık Haftar’ın Libya halkının büyük bir bölümünden destek gördüğü, ordu içinde de önceki yıllara nazaran çok daha güçlü olduğu bir sır değil. Ayrıca sayıları yüzlerle ifade edilen milis gücü de var. Halife Haftar’ın reddedilemeyen ya da çevresindekilerce yalanlanmayan tarafı keskin bir laik olduğu. Öyle ki ordu içinde İslamcı olarak bilinen Ra’fallah es Şehati Tugayı ile Bingazi’de defalarca çatışmalara girmişti. Ülkede ciddi bir tabanı olan Müslüman Kardeşler’e de savaş ilan etmişti. Mısır’ın darbeci generali Sisi’den bu konuda manevi destek aldığını söylemeye gerek yok. Tekfirci gruplara karşı tutumuna destek verilmesine rağmen Müslüman Kardeşler’e savaş açmasının bu desteği azaltabileceğini söyleyenler de var. Ama söz konusu savaş ilanından bu yana Müslüman Kardeşler destekçileri başta olmak üzere diğer İslamcı gruplardan Haftar’ı sıkıntıya sokacak bir tepki gelmiş değil.

Ülkede ordu var denecekse bu kesinlikle Haftar’ın başında bulunduğu güçler olmalı. Hem çok düzenli hem de çatışma düzeyi yüksek hem de en önemlisi bu, istikrarı sağlayacak tek güç olarak görülüyor.

Libya, “Arap Baharı” sonrası krize giren diğer ülkeler arasında IŞİD’in devlet kurmaya en yakın olduğu ülke. Bu nedenle açık destek vermese de IŞİD’i durdurmak isteyen Batılı güçlerle ABD, Haftar’ı karşılarına almıyorlar. Halen resmi olmasa da üçe bölünmüş Libya’da denetimlerindeki bölgelerde enerji kaynaklarına sahip olmak bunu isteyenler için yeterli değil. Çünkü gerçekten istikrara da ihtiyaçları var. Bunun için de gittikçe bir çekim merkezi haline gelen Haftar’ın milislerine yaklaşıyorlar.

Darbeye karşı neler söylediklerine bakarak emperyal güçlerinin bundan sonraki tutumlarının ne olduğunu anlayabileceğiz. Ses çıkmazsa ya da “dostlar alışverişte görsün” kabilinden bir cılız itiraz gelirse anlaşılacak ki Libya’da Haftar faktörü, eskisinden daha da önemli hale gelmiştir.