Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) dönük hamlesi siyasetin ateşini yükseltirken, hamleyi “darbe” olarak tanımlayan muhalefetin de vites yükseltmesine yol açtı. Darbe tespitinde samimiyseler muhalefetin dozu daha da artacaktır.

Olaya iktidar çevrelerinin getirmeye çalıştığı ve aslında AYM’nin Yargıtay’ın sözünün üstüne söz söyleyemeyeceğini ima eden açıklamaların, Anayasa’nın “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar” hükmü karşısındaki çaresizliği ortada.

Erdoğan’ın bu konuda “taraf” olmadığını ancak “hakem” olabileceğini söylemesini tavrını yumuşattığı şeklinde yorumlayanlar oldu.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da “darbe” saptaması yapanlara, özellikle de CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e “Milletimiz darbeyi de darbe şakşakçılarını da çok iyi bilir” diye tepki göstererek, krizi “İki yüksek mahkeme arasında görüş farklılığı” diyerek hafife aldı.

“İki yüksek mahkeme arasında görüş farklılığı” saptaması, bu görüş ayrılığını giderici ve benzer ayrılıklara izin vermeyecek mekanizmalar gerektiği anlamına geliyor. Nitekim bakan da, TBMM’ye ve iktidarın ağzındaki bakla olmaktan çoktan çıkmış olan yeni anayasaya işaret etti.

Bunlar zaman alır tabii. Neyse ki, süratin felaket de olabildiğini hiç aklına getirmeyen iktidarın elinde “sistemin gereken hızda işlemesi” için çok etkin bir güç var: Cumhurbaşkanı.

Şimdi de yüksek hâkimlerin de üstünde bir hakem olarak cumhurbaşkanı! Tavrını çok net Yargıtay’ın haklılığı ve aralarında hukukçu olmayanların da bulunduğu AYM karşısında farklı alanlarda uzman yüksek yargıçlardan oluştuğu için hukuken daha yetkin olduğu şeklinde belirten cumhurbaşkanı!

Böyle net tavır aldıktan sonra; “Buradaki kavganın tarafı olacak hâlim yok, o ayrı bir şey. Ama işin hakemliğine gelince bu hakemliği yapmada tabii bize görev düşebilir. O da bize yine Anayasa'nın yüklediği bir görevdir Cumhurbaşkanı olarak” dedi.

“AYM kararları … yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar” derken yok hükmündeki Anayasa, cumhurbaşkanına hakem görevi yüklüyorsa var hükmünde!

Dünyanın tüm hukuk sistemlerinde, hukuk sistemi diye vurgulamak gerek, bir yargıcın kararından memnun olmadığınızda üst mahkemeye gidersiniz. O üst mahkeme, alt mahkeme yargıçları ile sizin aranızda hakemlik yapar. Doğru bulunmayan bir kararın, hakemlik için yüksek ve en yüksek mahkemelere taşınması, adil bir karar çıkmasına yardımcı olan mekanizmadır.

Ancak, hukuk sistemlerinde en yüksek yargıcın hakemi diye bir şey olmaz. Kuvvetler ayrılığına dayanan sistemlerde en yüksek mahkeme anlaşmazlıkların son hakemi olarak görev yapar.

Adalet Bakanı’nın açıklamasını temel alıp AYM ve Yargıtay’ı aralarında görüş ayrılığı olan iki yüksek mahkeme sayalım, bu yüksek hâkimlerin hakemi kim olacak, cumhurbaşkanı mı?

Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi “hakem”i “bilgisi ve adaletiyle nihaî hükmü veren” olarak tanımlıyor ve “hâkim”le aynı anlama geldiği kabul edilse de aradaki farka işaret edenlere de referans veriyor: “Hakem, hüküm vermekte maharet kazanmış bir kişi olup verdiği hüküm diğer şahısları bağlayıcıdır, hâkimin verdiği hüküm ise bağlayıcı değildir.”

İnsan kuvvetler ayrılığının hüküm sürdüğü ve anayasanın herkes için bağlayıcı olduğu bir ülkede yaşadığından kuşkuya düşünce, ister istemez arayışlara giriyor. Hâkim kim, hakem kim
öğrenmeye çalışıyor…

Hakem ve hâkimi öğrenince sistemin adını koymak da ne yapmak gerektiği konusunda anlaşmak da kolaylaşıyor!