İnsanlık hak ve sorumluluk ilişkisini kuralı, siyasi sistemleri bu ilişki üzerine oturtalı çok oldu. Vatandaşlık böyle bir şey. Bir ülkenin vatandaşı olmak, insanları bir dizi hak ve sorumlulukla donatır. Ne kadar hak o kadar sorumluluk!

Haklarını ellerinden aldığınız ve insanların sırtına yalnızca sorumlulukları sardığınız sistemlere çok isim verilebilir, ancak o isimler arasında demokrasinin “d”si bile olmaz.

Diyarbakır’da bir bombalı araç saldırısı; 100’den fazla yaralı, saldırıyı gerçekleştirenle birlikte 9 ölü. HDP milletvekillerinin gözaltına alındığı gecenin sabahına bu haberle uyandık.

Türkiye hızla, adeta bile isteye bir şiddet sarmalının içine itiliyor, bir ölüm uçurumundan aşağı yuvarlanıyor. Haklar ve sorumluluklar dengesi içinde yönetemez olanların tercihi gibi…

Çağdaş insanın en önemli hakkı yaşam hakkı. Yönetme iddiasında olanlar öncelikle bunu garanti altına alacaklar. Oysa, epeydir bombalar patlıyor Türkiye’de. Canlı cansız bombalar can alıyor; her patlamada onlarca, yüzlerce can.

Tut ki bir bombaya denk gelmeden işine gidebildin. Üç kuruş kazanıp çocukların önüne bir tas çorba koyabileceğin bir işin var.

Ölüm orada da yakanı bırakmıyor. Son 10 ayda, “bu şansa sahip” insanlarımızdan tam 1600’ünün canını aldı iş cinayetleri.

AKP’nin 14 yılında iş cinayetlerinde ölenlerin sayısı 18 bin 67!

Yaşam hakkı, hak getire!

Hadi o badireleri atlatıp, sağ salim bugünlere çıktınız diyelim. 2016’nın Kasım ayında Türkiye vatandaşısınız ve yaşıyorsunuz. Hatta başkalarının nasıl yaşayacaklarını belirleyecek yasalar yapma yetkisine sahip bir milletvekili olmuşsunuz. Yasama organında görevlisiniz, ama bir gece yarısı evinize girilip alınmanız işten bile değil. Şimdi, milyonlarca insanın oyuyla seçildiğiniz halde tutuklanabildiğiniz için yasama hakkınız yok.

Yasama organındasınız, ama yasama hakkınız yok yani!

Seçme ve seçilme hakkı demokrasinin olmazsa olmazı. Hani zaman zaman cahil cühela da oy mu verirmiş tartışması yapanlar olur, ama henüz buna açıktan saldırabilen birileri çıkmadı, diktatörler dahil!

Bizde, en üst düzeyde seçme ve seçilme hakkına sahip üniversite hocası olsanız bile rektörünüzü seçme hakkınız yok. Yok artık!

İletişim her vatandaş için hak. Özellikle de ortalığın toz duman olduğu zamanlarda, bilgiye en fazla ihtiyaç duyduğunuzda lazım. Ama ne zaman biraz karışsa ortalık, Twitter, Facebook, YouTube kesik. İnternet’in soluğu kesik! Başbakan Yıldırım, enformasyonun yıldırım hızıyla aktığı interneti güvenlik nedeniyle durdurduk dedi.

İletişim bir hak, internette onun bu çağa özgü aracı, ama yok!

Halkın haber alma hakkı diye de bir şey var. Demokrasi ancak doğru bilgilendirilmiş vatandaşlarla var edilip yaşatılabilen bir rejim. Haber alma hakkı var yazıyor kağıt üzerinde, ama haber verenler yok! Gerçeği, doğruyu yazanlar içerde, susturulmuş! Cumhuriyet yok edilmeye çalışılıyor.

Ha, eğitim de hak! Vatandaşsanız, çağdaş devlet size bu hakkı garanti ediyor. O hakkı en fazla hak edenlerden olabilirsiniz, sınavlar geçip en iyi okullarda en iyi öğretmenlerle bilimsel bir eğitim yolculuğuna çıkmışsınızdır, ama proje okulu falan deyip öğretmenlerinizi alırlar sizden.

Yani; eğitim haktır, lâkin yoktur!

Seyahat haktır, vatandaşlarının seyahat özgürlüğünü garanti altına alır çağdaş devletler. Bizde, eşi yurtdışında diye, adeta rehin alınarak bu hak elinden alınır Dilek Dündar’ın.

Var gibidir de, yoktur işte bugün!

Çevre haktır, ama çoktan yoktur bizde, Artvinlilere sorun!

“Normal” bir memlekette, vatandaşlık varsa, suçluların bile hakları vardır. Savunma hakkı kutsaldır.

OHAL’imize bakan, bu hakkın da uçup gittiğini görür. Günlerce avukatlarınızla görüşemez, görüşseniz de görüşmelerinizin gözlenip kayıt alındığı bir haldesiniz artık.

Liste daha da uzatılabilir. Haklar açısından bir yoklar ülkesine dönmüşüz.

Kılıçdaroğlu bir başka haktan söz ediyordu dün; haklar böyle birer birer elinizden alınınca elinizde kalan son haktan. Direnme hakkı!

O işte, sizden başka kimsenin elinizden alamayacağı bir haktır; kullanırsanız vardır!vw