“Durum daha da kötüleşmesin” diyerek Suriye’ye müdahale etmediğini söyleyen NATO, müdahaleleriyle birçok bölgede “durumu daha da kötüleştirmişti.” Yugoslavya, Afganistan, Irak örneğinde olduğu gibi...

Halk düşmanı Rambo: NATO

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in Suriye krizine “durumu daha da kötüleştirmemek için” müdahale etmediklerini açıklaması bu uğursuz “terör” örgütünün ne mal olduğunu bilenleri güldürmüştür mutlaka. Genel Sekreter bu tür bir cümleyi geçen yıl da kurmuş, “Suriye’deki sıcak savaşa dahil olmak istemiyoruz demişti. Yani yeni bir kelam etmiş değil zat.

Doğru, NATO Suriye’ye bildiğimiz anlamda herhangi bir müdahalede bulunmadı. Bunda Türkiye ile Suriye arasındaki olası bir savaş durumunda, üyesi olan Türkiye’den yana tutum almasıyla doğacak sorunları göğüsleyemeyecek olma düşüncesinin de payı var ama genel sekreter ne derse desin NATO Suriye’nin içişlerine “maşaları” aracılığıyla müdahale etmiştir. Altı yıllık Suriye iç savaşının seyrine bakıldığında bunu görmek zor olmaz.

Oysa NATO’nun Suriye’ye müdahale etmesini hevesle bekleyenler de vardı bizim memlekette. Bunlardan biri ülkeyi dış politikada felakete sürükleyen şu son derece yeteneksiz “stratejist”, bir ara başbakanlık da yaptırmışlardı, Ahmet Davutoğlu adlı akademisyendi. “Sınırlarımızda NATO’nun varlığını görmek isteriz” demişti vaktiyle.

Ben en çok “işleri kötüleştirmek istemedik” anlamına gelen yaklaşımına tutuldum Genel Sekreter’in. Yugoslavya’nın parçalanmasındaki, Libya’nın içine sokulduğu, bitecek gibi de görünmeyen kaosa sürüklenmesindeki rolünü bilmesek bu emperyal terör örgütünü hayırseverler derneği falan sanacağız neredeyse.

Demek “işler kötüye gitsin istememişler”. Ne ince düşünce. Ben NATO’nun Suriye’deki krize ne olursa olsun müdahale etmeyişinden sadece memnuniyet duyarım. Yani müdahale etmediğine üzüldüğüm yok elbette. Dolayısıyla müdahalede bulunmayışını eleştirdiğim yok. Sadece “âlemi sersem herkesi aptal sanma” kibrinden iğreniyor insan bu emperyallerin.

Yugoslavya’da işler kötüye gitmişti ama

Güzelim Yugoslavya’yı mahveden NATO’ydu. Tam 80 gün boyunca Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti topraklarını, insan haklarını gerekçe göstererek bombardımana tutmuştu 1999’da. 79 bin ton bomba, 10 bin Cruise füzesi, 35 bin misket bombasıyla saldırdı Yugoslavya’ya NATO. Yugoslavya’yı oluşturan halklara mensup 2 binden fazla insan NATO’nun savaş uçaklarıyla katledilmişti. Ülke ekonomisine verilen 30 milyarlık zarar bir yana, 1 buçuk milyon kişi yerinden yurdundan edilmişti. Hala akıbetleri bilinmeyen binlerce kayıp insan var. Yugoslavya’yı parçalayan yolu NATO açmış, Almanya başta olmak üzere diğer emperyal devletler de ülke içinde bağımsızlığını ilan eden devletleri alelacele tanıyarak kalıcılaşmasını sağlamışlardı. Yani NATO’nun müdahalesi “işleri daha da kötüleştirmişti” bu halklar cumhuriyetinde. Şimdi “bağımsız” olan eski Yugoslav Cumhuriyeti devletleri neo liberalizmin kucağında onca sorunla boğuşmakta. Emperyallerin bölgedeki en büyük dostu Kosova’da her an bir etnik çatışma tehlikesi de yükselerek varlığını sürdürüyor.

Irak’ı defalarca bombaladı NATO. Afganistan’ı Taliban’la mücadele bahanesiyle hala zaman zaman bombalıyor. NATO, BM’yle işbirliği yaparak Körfez Krizi’nde, Somali’de, Bosna’da, Kosova’da, Afganistan’da “durumu daha da kötüleştiren” işler yaptı.

Libya da NATO’nun ‘eseri’

“Arap Baharı” adı verilen sürecin yakıp yıktığı ülkelerden biri de Libya’ydı bilindiği gibi. NATO Muammer Kaddafi’nin devrilmesindeki rolünün dışında da başka ülkelere müdahale hakkını kendinde gördüğü insan hakları gerekçesiyle çok sayıda sivili öldürmüştü. Bu konuda İngiliz Independent gazetesinde geniş bir haber de yapılmıştı. Haber, hazırlanması uzun süren bir rapora dayandırılıyordu. Arap İnsan Hakları Derneği, Filistin İnsan Hakları Derneği ile Uluslararası Hukuki Dayanışma Derneği’nin hazırladıkları söz konusu rapora göre Kaddafi yönetimine karşı verilen “mücadelede” ciddi insan hakları ihlali yapmıştı NATO. Bu uğursuz örgütün askeri hedef olarak gösterdiği yerlerin aslında sivillere ait olduğu ortaya çıkmıştı. Sirte’de yaşanan bir olay anlatılır raporda. Sivillerin bulunduğu bir alan bombalanınca 47 masum sivil hayatını katbetmiştir bu kentte.

Bir soğuk savaş kurumu olarak hedef aldığı ülkelere karşı yasa dışı operasyonlarla müdahalelerde bulundu NATO. Dünyadaki büyük silah tekelleri NATO’nun isteği üzerine kıyım silahları üretiyor hala. Silah tekellerinin üretiminin artması için sahte gündemler yaratma konusunda da üstüne yok NATO’nun. NATO destekli gizli gruplar da var. Latin Amerika’da yurtseverleri, sosyalistleri katleden ölüm mangaları NATO’dan lojistik destek aldı. Sır değil bunlar.

4 Nisan 1949’da Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, İzlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından imzalanan antlaşma sonucunda kuruldu. Bu antlaşmanın bir 5. maddesi vardır. Bu maddeye göre üye devletler, “Avrupa ya da Kuzey Amerika’da aralarından birine ya da bir kaçına karşı girişilecek silahlı bir saldırıyı bütün üye devletlere karşı bir saldırı sayacak ve böyle bir saldırı gerçekleştiğinde de Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51. Maddesi ile tanımlanan tek başına ya da toplu olarak kendini savunma hakkı uyarınca tek tek ve öteki üye ülkelerle birlikte, silahlı kuvvet kullanma da dahil gerekli gördüğü bütün önlemleri alarak saldırıya uğrayan üye devlete ya da devletlere yardım edecektir”.

Maddede “eğer” edatı var. Bilmeyen, bu masum örgüt, üyeleri saldırıya uğrayınca harekete geçecek sanır. Oysa saldırgan olan daima NATO olmuştur. 30 bine yakın çalışanı var. 2 trilyon avroluk bütçeye sahip, Askeri harcamalarının miktarı 1.5 trilyon doları geçti. Yani bütçesinin neredeyse tamamını askeri amaçlar için harcıyor.

NATO’nun açılımı Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü. Sovyetler Birliği’ne karşı kurulduğunu biliyoruz. Sovyetlerin çöküşünden sonra eski Sovyet cumhuriyetlerini hedef aldı. Ukrayna krizinde sorun yaratanın NATO olduğunu bilmeyen mi var? Yaratılmasında büyük katkısının olduğu kriz noktalarında hep egemen güçlerin yanında yer aldı. 2007 yılı itibariyle dünyada toplam askeri harcamaların miktarı 1 trilyon 335 milyar dolara çıkmış bulunuyor. Toplumları kendine çekebileceğine inandığı kavramları kullandı hep. “Özgürlük”, “insan hakları” gibi kavramları eylemlerinin gerekçeleri, dayanakları yaptı.

Kayıpları da büyük

Emperyalist bir savaş makinesi olarak onlarca sivili katlettiği Afganistan’da kendisi de ciddi bedeller ödedi. On beş yıl süren bir operasyonu var NATO’nun bu ülkede. 4 binden fazla kayıp verdiler burada NATO ile Koalisyon Güçleri.

2010 tarihli Afgan Savaş Günlükleri’nde 2004-2009 yılları arasında Afganistan’da 25 bin 155 kişinin yaşamını kaybettiği belirtiliyordu. Alman Der Spiegel’de yer alan bir araştırmaya göre bu ülkede son beş yıl içinde 7 bin sivil can verdi NATO operasyonlarında. Dolayısıyla 2004-2013 arasında 32 bin 155 kişinin hayatını kaybetti Afganistan’da. Alman Barış Konseyi Afganistan işgalin 10. yılı dolayısıyla yayınladığı bilançoda Afganistan’da bütün taraflardan toplam 70 bin 604 kişinin öldüğünü, bunların 43 bininin sivil olduğunu vurgulamıştı. “Durumu kötüleştirmemek için” Suriye’ye müdahale etmeyen NATO bu işte.

Kişisel olarak Suriye’ye müdahale etmediğine inanmıyorum tabii. Suriye krizine müdahale etmemesini de bölgede artık NATO’nun etkisini azaltan güçlerin zaferinin bir sonucu olarak değerlendiriyorum.

Ama sonuçta NATO, “durumu daha da kötüleştirmemek için” hedef aldığı bir ülkeye müdahale etmeyecek bir kurum değil.

Müdahaleye gözü yememiştir o kadar.