İsveç’te her yıl, nisan ayının başında yaklaşık 6 milyon çalışanın ev adreslerine, İsveç Vergi Dairesi tarafından postalanan bir zarf...

İsveç’te her yıl, nisan ayının başında yaklaşık 6 milyon çalışanın ev adreslerine, İsveç Vergi Dairesi tarafından postalanan bir zarf var. Zarfın içinden bir gelir beyannamesi çıkıyor. Çoğunluğu vergi dairesi tarafından doldurulmuş bu formlarda geçen yıl işyerinizin ya da emekli olduğunuz kurumun sizin adınıza ödediği vergiyi görüyorsunuz. Devlet, hesabını, kitabını yapıyor ve sizden kesilen verginin fazla olduğunu görürse geri ödenecek miktarı size bu beyanname ile bildiriyor. Durumun tersi de olabilir. Örneğin iş yerinizden geçen yıl bonus aldınız ama iş yeri bonusun vergisini ödemeden size teslim etmiş, o zaman siz, devlete borçlu çıkıyorsunuz ve aldığınız paranın vergisini ödemekle yükümlü oluyorsunuz. Size ödenmesi gereken vergi iadesinin daha fazla olması gerektiğini düşünüyorsanız, beyannamenin uygun yerlerini doldurup gerekçelerinizi belirtip devletten daha fazla para talep edebiliyorsunuz. Vergi dairesiyle bir çeşit pazarlığa oturuyorsunuz.
Sonuç olarak vergi toplayan devlet, dönüp size de soruyor “Ben bu kadar vergi aldım senden, itirazın var mı?” diye. İtirazı olan, olmayan herkes ödediği vergiyi görüp 2 Mayıs’a kadar vergi dairesinden gelen bu zarfı, geri postalamakla yükümlü. Unutmanın cezası bin kron. Ortada ciddi bir ceza varken kim unutur demeyin, her yıl yaklaşık 5 bin kişi, zarfı geri postalamayı unutuyor. Bu da 5 milyon kron ek gelir demek oluyor.
İlk bakışta biraz karışık bir sistem gibi gelse de İsveç’te kendi kendine gelir beyannamesi sistemi 1902 yılından beri uygulanıyor. Yüz yılı devirmiş bu sistemle vatandaş, devletinin kazancından kestiği vergiyi biliyor, daha az vergi ödemesi için sebepleri varsa sıralıyor ya da daha fazla vergi ödeyecekse ödemesini yapıyor.
Yılın bu ayında, vergi dairesine “Daha az vergi ödemem gerekiyor” diye yapılan itirazlar sonuca bağlanıyor. Vergi dairesi, yasalara bakıp itirazı olan vatandaşa cevabı gönderiyor. Geçen hafta ortaya çıktı ki İsveç’in Finans Bakanı Anders Borg da devlete daha az vergi ödemek için başvurmuş. Bakan, kendine geçen yıl, ikinci bir ev satın almış ve giderleri arttığı için devletten daha az vergi almasını rica etmiş. İsveç’te 2006 yılına kadar, bu gerekçe, daha az vergi ödemek için geçerliydi. Ama bizzat Finans Bakanı Borg’un yaptığı değişiklikle yasa maddesi yeniden düzenlendi. Bu yüzden de vergi dairesi, bakana, istediği oranda bir indirim yapamamış.
Kendi çıkardığı yasadan haberi olmayan bakan, komik duruma düştü. Basına yansıyan olay “Kendi kendini vergi parasıyla kazıkladı”, “Şimdi kanıtlandı, Borg ekonomiden anlamıyor” başlıklarıyla duyuruldu. Atkuyruklu, tek kulağı küpeli, Bakan Borg, haberleri olgunlukla karşıladı. Gazetelere “Bu bir hataydı, buna sadece üzülebilirim. Beyannamenin de, yasanın da altına imzamı ben koymuştum. O yüzden kuralları biliyor olmam gerekirdi” dedi. Böylece, olası bir istifanın gelmeyeceğinin de sinyalini verdi.
İyi de, vergi dairesine, basına bu kadar güçlü olma hakkını kim veriyor? Nasıl oluyor da, İsveç’in Finans Bakanı dalga konusu oluyor. İsveç’te 2005’te toplam 1 trilyon 356 milyar kron vergi toplanmış yaklaşık 271 milyar TL. Toplasan 9 milyonluk ülkede, kişi başına vurulduğunda 150 bin kron. Türk parasıyla 30 bin TL. Türkiye’de 2007 verilerine göre 153 milyar TL toplam yıllık vergi toplanmış. 70 milyonluk ülkede adam başı 2 bin TL. İsveçliler bunu bilse, kendi bakanlarına gülmek yerine, asıl bizim maliye bakanına gülerlerdi “Bu, hiç bir şeyden anlamıyormuş” diye.