Hatay’da dayanışma hikâyesi

Hatay'da dayanışmanın ve birlikte mücadeleyi büyütmenin öyküsü var. Depremin ardından yedi ay geçti. Zaman kavramının kalmadığı, geceyi gündüze katarak koşturduğumuz saatlerle, günlerle geçen yedi ay... Aynı emekle, aynı heyecanla, aynı umutla devam ediyoruz.

Dayanışma malzemelerinin mahallere, köylere dağıtımından, yemekhanelerden, çay ocaklarına, ortak duş alanları çamaşırhanelere, dersliklere, kreşlere, çadırdan kültür evlerine, kütüphanelere uzanan yolculuk.

Günde on ton suyun arıtması yapılan noktalar, çocuk etkinliklerinden, eğitim dayanışmasına, gençlik, kadın, hukuk, psiko-sosyal destek buluşmalarından, sağlık taramalarına, kuaför-berber dayanışması hepsi bizim eserimiz. Yeniden ayağa kalkmak için organize ettiğimiz üretici buluşmaları, yem, gübre, fide dayanışması. Asbeste, kamulaştırma adı altında rant projelerine karşı yapılan eylemliliklerden, açtığımız davalarında yine biz vardık. 22 Nisan Hatay'ı Yeniden Kuracağız eylemimize, eylemde yaşadıklarımızı, yaşatılanları asla unutmayacağız diyerek Asi Nehri'ne bıraktığımız defne dallarına, gözyaşlarımıza ve aylar süren bin bir emekle mahalle mahalle bir araya gelen buluşmalarla kurulan mahalle meclislerine depremzede derneği girişimine... Kesintisiz, sürekli, kararlılıkla, yıkıntıların arasında bir yazıya asla sığamayacak olağanüstü bir emekle Hatay halkının yaşamına dokunan ne varsa işte tam orada bizim öykümüz yazılıyor. 

Ve bu hikâyenin yazımında sonsuz emeği olan kadınlar... 

*** 

Bu memlekette, yaşadığımız coğrafyada kadın olmak hep zordu. Depremin yıktığı şehirlerde çok daha zor. Çocukluğumuzdan, hatta doğduğumuz andan itibaren bize verilen toplumsal cinsiyet rollerin gereği çadırda, konteynerde yaşam alanı yaratmaya çalışmak, yemek, temizlik, çocuk, yaşlı, engelli bakımı... Her şey kadınların omuzlarında. 

Daha depremin üçüncü haftasında Hatay'a dayanışma için gelenler ve Hataylı kadın arkadaşlarımızla “birbirimize güç vermeliyiz” diyerek kadın buluşmalarına başlama kararı almıştık. Çadırlarda, sokaklarda, evlerin bahçelerinde hatta bir gün bir uçurumun kenarında önce psikodrama ile psiko-sosyal destek çalışmaları ile bir araya gelmeye başladık. Psiko-sosyal destek buluşmalarının devamı kadın sağlığı buluşmaları, kuaför dayanışması, üretim atölyeleri dayanışmanın onlarca örneği oldu. Her buluşma, o buluşmaların her anı o kadar özeldi ki… Birlikte ağladık, birlikte öfkemizi haykırdık sonra birlikte nasıl ayağa kalkacağımızı konuştuk. 

*** 

Ve yine o günlerde bir söz verdik. Kadın kampımızı mutlaka Hatay'da yapmalıydık. Dayanışma her zaman değerliydi ancak asıl olan Hatay yeniden kuruluncaya kadar sürekliliği ve kalıcılığı sağlamaktı. Kampın içeriğini, ihtiyaç duyulan buluşmaları haftalar öncesinden çadır ve konteyner kentlerde buluştuğumuz kadın arkadaşlarımızla birlikte karar verdik. 

SOL Feminist Hareket Hatay Kadın Dayanışma Kampının hayata geçirme süreci Hataylı kadınların ve yedi aydır buraya gelen yüzlerce kadın arkadaşımızın kolektif emeğidir. Kamp sırasında psiko-sosyal destek, kadın sağlığı buluşmaları, üretim atölyeleri, toplumsal cinsiyet perspektifi ile karikatür atölyeleri, ilk yardım eğitimleri ile her mahallede bir araya geldiğimiz buluşma aynı zamanda yaşamın akışı içerisinde kadın meclislerimize dönüştü. 

*** 

Ve piyano dinletilerimiz, tiyatro gösterimlerimiz… Yeşilpınar'da, Tomruksuyu'nda, İskenderun'da ev ev, sokak sokak, çadır çadır dolaşarak davetiyelerimizi ulaştırdık. Gerçekleştirdiğimiz her etkinliğin öncesinde o kadar büyük bir emek var ki anlatılamaz ancak yaşanır. Yıkılmış, az, orta, ağır hasarlı binaların, çadırların, konteynerlerin arasında mahallelere kurduğumuz sahnelerle gecenin karanlığında yüzlerce kişinin katılımıyla sokaklarda piyano seslerinin yankılandığı sonrasında Celile oyununu izlediğimiz o anlar o kadar büyüleyici, o kadar inanılmazdı ki... Oyun bittikten sonra alkışlar arasında birlikte akıttığımız gözyaşları ise ısrarla ve inatla bir arada olmanın, dayanışmanın o hepimizi iyileştiren gücüydü. 

SOL Feminist Hareket Hatay’da bir dayanışma hikâyesi yazıyor, yol açıyor.