Yaklaşık bir yıl önce yaşanan deprem 11 ilde büyük hasar yarattı. Ama Hatay’ı yıktı geçti. Binlerce yıllık kültürü, binlerce insanı yutarak kenti moloz yığınına dönüştürdü.

O kadar büyük bir yara açıldı ki kabuk bağlamadı, kanama durmadı. Tıpkı İstanbul gibi geleceği bilinen, yaratacağı yıkım aşağı yukarı tahmin edilen deprem, kenti yok etti.

Hayat’ı sevmek için onu bir kez görmek yeterlidir. Hemen yakalar, sarmalar ve iz bırakır. Yeniden göreceğiniz günü iple çekersiniz. Orada doğup büyüyen, oranın kültürüyle yoğrulan biri için bu bağı ve sonrasında yaşanılan acıyı tahmin etmek mümkün bile değil.

Hatay eski günlerine dönmek için ayağa kalkmaya çalışıyor. Bir yandan mezarları bile olmayan yakınlarının acısını yaşarken diğer yandan kooperatifler, dernekler kuruluyor. Toprak inatla işleniyor, okul zilleri çalıyor. Bir taş kaybolmasın, bir tat unutulmasın diye uğraş veriyorlar. Üstelik kendi dertleri yetmezmiş gibi şehri rantçılardan, yağmacılardan korumak için toplantılar yapıyor, örgütleniyorlar. Sözün özü bir yandan kenti ayağa kaldırmak için canla başla uğraşırken diğer yandan da Hatay’ı savunmaya çalışıyorlar.

NE İLE ‘SAVAŞ’IYORLAR?

Ödenen ve ödenecek bedel çok büyük, çok derin, çok acı. Kentin yüzüne toz bulutu şeklinde hüzün düşmüş sanki. Kim yaptı bunu, bu yaşananların müsebbibi kim?

Birinci sıraya kuşkusuz ülkenin her karış toprağını, içindeki tüm canlılarla birlikte satılık bir mal gibi gören 22 yıllık iktidar yazılmalı. Hadi ikinci sıraya iktidarın yol verdiği açgözlü müteahhitleri yazdık diyelim. Ya üçe kimi yazacağız? Emekli ikramiyesiyle iyi kötü başını sokacak bir ev bulan mı, arsasını kat karşılığı üçkağıtçı inşaatçıya veren mi, kim? Yoksa tüm bunlar yaşanırken 15 yıldır kenti yönetip sadece seyredenler mi?

Lütfü Savaş 2009’da o dönem merkez ilçe olan Antakya’da başlayan belediye başkanlığının son 10 yılını da Büyükşehir Belediye Başkanı olarak geçirdi. CHP Parti Meclis’i Lütfü Savaşı, önümüzdeki beş yıllık belediye başkanının belirleneceği seçimde partisinin adayı olarak tekrar gösterdi. Kuşkusuz bu onları tercihi ve bu tercih yapılırken bir hesapları olmuştur. İşimizi gücümüzü bırakıp CHP adayları konusunda kafa yoracak, laf çevirecek değiliz. Ama bu durum bizim için sandık ya da seçim parantezine alınmayacak kadar önemli.   

DAYANIŞMA İYİLEŞTİRİR

Hatay hala nefes alıp veriyorsa bu iyi insanların birlikte mücadele ederek yaşama tutunma inadından kaynaklıdır. İlk günden başlayarak oraya koşan binlerce gönüllü, kendi acılarını unutup dışarıdan gelenlere yardım eden Hataylılar, yüzlerce çalışanı ile sahada olan belediyeler, sendikalar, odalar, partiler özetle yan yana duran iyi insanlar. 

Sadece Hatay’a değil tüm ülkeye umut olan, içini ıstan güzellikleri yaratanlar. Tüm bu karanlık, yoz, rant merkezli ilişkilerin karşısına “ülkenin de insanlığın da geleceği burada” diyenler. İlham veren binlerce insandan bahsediyor. Yıkılmış binaların ayakta kalan tek duvarına “geri geleceğiz” diye yazanlar. Barakalarda verdikleri eğitimle çocuklara depremi unutturmaya çalışan öğretmenler, gönüllü avukatlar, doktorlar, mühendisler. Kadın kadının yurdudur diyerek birbirlerine sarılarak bir şehri yeniden var edenler. Tam 330 gün Hatay için nefes alıp verenler kentin geleceğidir ve ancak onlarla kazanılabilir.

HATAY NE KAZANDI?

Konuştuğumuz CHP’lilerden anladığımız, adayla ilgili eleştirileri olsa bile “kazanmak” için başka bir yol bulamamışlar. Bu tercih neyin kazanılmak istendiği ile ilgili kuşkusuz. CHP yönetimi binlerce Hataylının emek ve dayanışma ile verdiği kazanma mücadelesiyle yolunu ayırıp belediye başkanlığını kazanmayı tercih etti.

CHP’nin bu tercihi Hatay halkına çok şey kaybettirmez. Hatay halkı örgütlenerek kendi yaşamına müdahale edecek kanalları kurdu, kurmaya devam edecek. Hatay halkı yolunu kendi açanlardan anlayacağınız.

Belki şimdi çok farkında değiller ama bu tercihle birlikte yaratılan “aslında değişen bir şey yok” duygusuyla gerçek kaybeden CHP yönetimi olacak.