İntikam, çocukluktan bu yana herkesin yaşadığı amaçlı kötülük, haksızlık ve travma karşısında hissettiği temel arzulardan birisi. Üzerine konuşmak, yazmak pek istenilmez ama trafikte, sokakta, evde, işte, siyasette, yaşamın her alanında bu yıkıcı arzuyla az ya da çok karşı karşıya kalırız. Birileri bu arzuyu yaşamaya daha yatkınken, başkaları da bu arzuyu kendisine ya da ilgisiz birine ya da gruba yöneltebilir, şayet bastırmayı tercih ederse bilinçdışı kökenli anlamsız gibi gözüken korkularla boğuşabilir. Neredeyse sinemada başlı başına bir tür olacak kadar geniş bir içeriğe sahip olması, fantezi düzeyinde bu arzunun tatminine yönelik büyük bir ilgiyi de gösterir. Baş karakter yaşadığı travmanın hesabını kötülerden ağır bir şekilde sorar ve izleyenler fantezi düzeyinde tatmin olup rahatlar. Temel mantığı ise kötülüğe kötülükle karşılık vermek. İntikam ve cezalandırma arasındaki fark ise, birinin benzerler arasında, diğerinin güçlü ile güçsüz arasında olması ve bir orantının gözetilmesi.

BÖLME

İntikam, yası, kayıp duygusunu ve acıyı tersine çevirmeye hizmet eder. Kişi tuttuğu yası erteler ve haklı hissetmeyi bölme savunma mekanizmasına başvurarak, yani intikam alacağı kişinin bütünüyle kötü olduğundan emin olarak hareket eder. Bu kendinden geçme halinin bastırılmış duygu ve travmalarla bir ilgisi olduğu kesin. Geçmişte yaşadığı haksızlıkların, travmaların acısını toplu halde çıkarmaya çalışır. Filmlerde öyle sahneler vardır, öldürdüğü kişiye kendinden geçmişçesine zarar vermeye devam eden karakterler gibi.

DERİN

İntikam, aslında öyle derin bir konu ki... Bu kadar derin ve hayati öneme sahip bir konunun üzerinde yeterince durulmamasından Salman Akhtar ‚Acının Kaynakları‘ adlı kitabında bahsediyordu. İnsanların hayatını kaybetmesine ya da hayatlarının kararmasına neden olacak, pek çok psikolojik sorunun kaynağı da olan bu yıkıcı arzu üzerine düşünmekten insanların kaçınıyor olmasının çok derin korkularla bir ilgisi olsa gerek.

POPÜLİZM

Örneğin önce Hamas‘ın, ardından İsrail‘in intikam amaçlı eylemliliğine, geniş yığınların verdiği destek ile, geçmiş travmaların ve tamamlanmamış ya da tamamlanması mümkün olmayan yas süreçlerinin bir ilgisi olduğu ve toplumsal bilinçdışının etkisini popülist politikacılar ve siyasi grupların kışkırttığı, şiddetin neden olduğu gerilemeyle kitlelerin gerçeklikten uzaklaşıp bütünüyle iyi ya da kötü gibi bölme savunma mekanizmasıyla olayları değerlendirmeye eğilimli olduğu ortada. Bu durum başlı başına ürkütücü.

TARİHİN BİLİNÇDIŞI

Akhtar, kitabında intikam ile karakter örgütlenmesi arasındaki ilişkiye uzun uzun değiniyor kitabında. Yaptığı tespitlerden yola çıkarak Ortadoğu‘nun neden intikamcı bir kültüre sahip olduğunu anlayabiliriz belki. „Kimlik çözülmesi ve bölme mekanizmalarının egemenliği olan daha “orta” ve “düşük” düzeydeki karakter örgütlenmeleri“ intikama daha açık bir haldedir. Toplumsal bilinçdışı düzeyinde bu bölme mekanizmaları dinin baskın olduğu olduğu kültürlerde daha belirginleşir. Özgürlükçü bir insanın ya da topluluğun intikam gibi yıkıcı bir arzuyu içinde barındırabilmesi mümkün değil. Adaletin bölme savunma mekanizması gibi bütünüyle kötü ve iyi ayrımıyla ve ilkel saldırganlık dürtüleriyle gerçekleşmeyeceği ortada. Ama ‚gerçeklik ötesi‘ diye tarif edilen bu çağda, toplumlar tarihin bilinçdışının etkisine öyle kolayca girebiliyor ve sorumsuz popülist politikacılar bunu öyle güzel kullanıyorlar ki, herkes hayata düşman yıkıcı arzuların peşine kolayca takılabiliyor ne yazık ki...

İntikamın olumlu işlevleri de var elbette, kişinin içindeki iyi nesneyi korumasına hizmet etmesi gibi. Ama olumlu işlevlerin toplumsal boyutta bir karşılığı yok. Haftaya buradan devam...