BirGün 14 Nisan‘da 20. yaşına girdi. Gazetede yazılarım ilk olarak forum sayfalarında yayımlanmıştı. Daha sonra kültür-sanat sayfalarında yazmaya başladım. İki yıl evvel hayata gözlerini yuman Ressam Komet‘in günlük gazetelerle ilgili söylediği söz, hem kendi yazma sürecimin, hem de BirGün‘ün amaçlarından birini açıklıyordu sanki: “Böylelikle bir şeylerin devam ettiğini anlıyoruz.” Aslında bu söz, bir şiirinin dizesiydi ve o şiir üzerine konuşurken günlük gazeteleri her gün okumaya çalışmasının nedeninin de bu olduğunu söylemişti, bir şeylerin devam ettiğini bilme ya da hatırlama ihtiyacı... BirGün bağımsız ve özgür düşünmeyi, hayata ve siyasete eleştirel bakmayı ve daha pek çok şeyi devam ettiriyor. Dünyayı ve olup biteni anlamaya devam etmek, eskiden de önemliydi elbette, ama bugün daha da önemli bir hale geldi; çünkü parçalanmış bir gerçekliği yapboz gibi bütünleştiremediğimiz sürece kendi içimize kapanıp anlamsızlığın içinde kaybolma ihtimalimiz yüksek.

DIŞ GERÇEKLİK

Savaşlar, uçuşan roketler, yerinden edilen milyonlarca insan, salgınlar, depremler, ekonomik krizlerle dış gerçekliğin daha da kaotik, tehlikeli hale gelmesi, doğal olarak bireylerin de iç dünyalarını travmatize ediyor. Varoluşsal kaygılar, yarı psikotik fanteziler, dış gerçeklik karşısında zayıflayan benliğin durumunu gösteriyor. Mikroçip ve dinlenme-takip edilme fantezileri, komplo teorileri, astrolojiye ve falcılığa artan ilgi, zayıflayan benliğin sonuçları. Sosyal medyayla birlikte filtreler de ortadan kalktığı için pek çok kişi bu durumu istismar ediyor. Kitlesel travmalarda benliğin sınırlarının bulanıklaşması ve kendine zarar veren eğilimlerdeki artışın bir sonucu olarak benliğe yabancı olan içerikler içeri kolayca girebilir ve benliğin işleyişini kontrol altına alabilir veya tam tersi benlikten içerikler çeşitli fanteziler aracılığıyla dışarı çıkabilir. BirGün gibi ayağı yere sağlam basan yayınların varlığı, dış gerçekliğin benlik tarafından sindirilebilir hale gelmesine yardımcı olur. Basın sansasyon yaratmak, reyting almak adına şok edici olayları daha da şok edici bir hale dönüştürme yoluna girdiğinde, kitlesel travma daha da derinleşir.

Parçalanan gerçekliğin en temel özelliği katılaşmasıdır, esnekliğini yitirir. Gerçekliğin küçük parçalarına sıkışan bireyler için zaman durmuş gibidir, bireysel deneyimler anlamlandırılamaz, çünkü dışarıda paylaşılan tutarlı bir gerçeklik göremezler. Bu durum başkalarıyla iletişim kurmayı da engeller. Türkiye ya da Almanya fark etmez, dünyanın her yerinde gücü elinde bulunduran dış gerçekliği kendi çıkarına göre kolayca şekillendirebileceğine inanıyor. Bütün bunların karşısında bağımsız ve özgür yayıncılar ve entelektüeller önemli bir hale gelir, ama katılaşan gerçeğin parçalarına sıkışmış olanlar, gerçeklerden bahsedenlerden doğal olarak hoşlanmazlar. Entelektüel bilgiye duyulan ilginin günümüzde azalışının nedenlerinden biri bu olsa gerek.

CANAVAR

Sanatın varlık nedenlerinden birisi, gerçekliği hak ettiği esnekliğe kavuşturabilmesidir. Sanat, kaotik ve tehlikelerle dolu dış gerçekliği, bireylerin sindirerek içeri almalarına ve anlam dünyalarını zenginleştirerek kişiler arası ilişkilerini ve benliklerini düzenlemelerine imkân verir. Şimdi o imkân, piyasa dinamiklerince Adorno‘nun ‘canavar‘ diye tanımladığı kitle kültürüne sermaye edilerek etkisizleştirilmeye çalışılıyor. BirGün gibi yayınlar, sanat için de bu ‘canavar‘a karşı birer mevzi. Türkiye, kapanan dergiler, kitapçılar, sinemalar vs nedeniyle mevzilerini çokça kaybetmiş olsa da mücadele devam ediyor. "Böylelikle bir şeylerin devam ettiğini anlıyoruz." Devam ettiği sürece de umut var...