AKP’ye bir şeyler olduğu ortada. Zinhar faizi yükseltmem, enflasyonun kaynağı faizdir diyen Erdoğan, Merkez Bankası’nın başına faizi artıracak başkan atıyor. Faiz yükselsin diyeni neredeyse vatan haini ilan ederken, haftalık repo faizi 475 baz puan artırılınca hiç ses çıkarmıyor. Ses çıkarınca da, yapılanı “acı ilaç içmek” sayıp, “faiz neden enflasyon sonuç” tezini yineliyor. Ardından, o nasıl neden-sonuç ilişkisiyse, faizi artırarak enflasyonu tek haneye indirdikten sonra tekrar faizi de düşüreceklerini söylüyor!

AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin de, memleketin rutini haline gelmiş bir durumu, sokağa çıkanın polisle karşılaşmasını anlamakta zorlanıyor. Maden işçileri kendisiyle görüştükten sonra polis müdahalesiyle karşılaşınca; “Açık söyleyeyim ben bunu anlamakta zorlanıyorum” diyor.

Ya Arınç’a ne demeli?

AKP içinden şucu bucu olarak nitelenmesinin önemi yok. Şahsı Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi. Şimdi televizyonda; “Bu ülkenin mazlumlarından biri de Kürtlerdir. … Çözüm sürecinde bazılarının tahliyesi sağlanmıştı. Bunun da olabilir. Yargıçlar mahkemeler özgürlükçü düşünsünler.” diyerek Demirtaş’ın tahliyesini ister, Kavala için de; “Hala tutuklu kalmasına hayret ediyorum, tahliye edilmeli.” derken o kimliğinden soyunmuş değil ki.

Bir gün önce Ahmet Kekeç’in cenazesine çelenk göndermesine “büyük olgunluk” diyerek Kılıçdaroğlu’nu tebrik eden, bir gün sonra da Kılıçdaroğlu’nu ağza alınmayacak hakaretlerle tehdit eden Çakıcı’yı “özü sözü bir, mert, delikanlı” ilan eden M. Metiner’in “en AKP’li ve Reisci” olarak “Cumhur ittifakına sabotaj” diye Arınç’a öfkelenmesi de ondan.

Neymiş, Demirtaş ve Kavala serbest bırakılmalıymış!

Kılıçdaroğlu’nu bunları söylüyor diye boşuna mı “terörist/bölücü” ilan ettiler o kadar? Boşuna mıydı, Çakıcı’nın mektubundaki o sözler, Bahçeli’nin dedikleri?

Ekonomik ve politik sıkışmışlık içinde iktidarın manevra alanı daralıyor. Şimdiye kadar AB’de yaptırımlara karşı çıkan Merkel de yaptırım demeye başlıyor. ABD seçiminden istenen sonuç çıkmıyor ve sanki AKP’nin kimyasına bir şeyler oluyor!

Sosyal medyada az biraz iktidarı eleştirenin, youtube’da hükümet aleyhine bir şeyler söyleyenin derakap gözaltına alınmasının ardı arkası gelmezken “hukuk reformu” aklına geldi iktidarın. Erdoğan dün 18. MÜSİAD EXPO Fuarı’nda da tekrarladı bunu!

Bir de CHP’ye değindi; “karanlık mahfillerde anayasa hazırlama gayretleri”nden dolayı. Ama karanlık yerlerden Kılıçdaroğlu’na gelen mektuba hiç değinmedi!

Hoş, aynı yerden aynı içerikte bir mektup kendine geldiğinde de değinmemişti. Tıpkı benzer mektup alıp da susan Bahçeli gibi. Ancak, Bahçeli bu kez Kılıçdaroğlu’na giden mektubu ve yazanı yüksek sesle savundu.

Bütün bunları alt alta koyunca, insanın aklına zarfın üzerinde Kılıçdaroğlu’nun adı yazsa da asıl adresin başka bir yer olduğu; Bahçeli’nin “öyle hukuk reformu olmaz, böyle olur” diyerek, güya desteklediği reformda Demirtaş’ın ve Kavala’nın salınmasını düşüneceklere ayağınızı denk alın mesajı verdiği geliyor. Demokrasi ve hukuk demeye başlamış olan AKP, hele bir de sürekli yaptırdığı anketlere bakarak parlamenter sisteme falan dönüş derse, bu hiç işine gelmeyecek MHP belki de ön almaya çalışıyor.

Ancak, bugün bu tür siyasi analizlerin de bir anlamı yok!

Şimdi, hukuk devleti olduğunu iddia eden bir ülkede, muhalefet liderinin böylesi bir mektupla tehdit edilmesine karşı, başta o ülkeyi yönetenler olmak üzere, hukuku ve demokrasiyi dert eden herkesin yapması gereken tek şey, “Hepimiz Kılıçdaroğluyuz” diye haykırmaktır.