CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Uşak’ta yaptığı bir konuşmada MHP’lilere yönelik olarak söylediği, “siz ne kadar ülkücüyseniz, vatanseverseniz ve milliyetçiyseniz biz de ülkücüyüz, vatanseveriz milliyetçiyiz” sözlerini dileyen, “yok aslında birbirlerinden farkları” gibi değerlendirir, dileyen de aynı sözleri vatanseverlik ile milliyetçiliğin kimsenin tekelinde olmadığına bir vurgu gibi yorumlar. Bana sorarsanız her iki yaklaşım da yanlış sayılmaz. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun sözleri sağın da düzen içi “sol”un da ortak söylemidir.

Bunların ülkede söylenmesi en kolay lakırdılar olduğunu bilmeyenimiz de yoktur kuşkusuz. Bu yüzden Kılıçdaroğlu’na da partisine de ne tür bir yararı olur bu lafların anlayabilmiş değilim. Anladığım, Kılıçdaroğlu ile partisinin “milliyetçi, vatansever olmalarında” MHP’nin “milliyetçiliğinin vatanseverliğinin” ölçü alınmış olduğudur. Dolayısıyla bu kavramlar kimsenin tekelinde değildir demek istiyorsa eğer Kılıçdaroğlu bu tutumuyla çelişir biçimde MHP’yi söz konusu kavramların adresi olarak görmüş de oluyor, bilmem farkında mı? “Siz ne kadar öyleyseniz, biz de o kadar öyleyiz” vurgusu başka nasıl anlaşılır? Kılıçdaroğlu partisini MHP ile sağcılıkta yarıştırır bir konumdadır ne yazık ki.

Bu öylesine bir konuşma değil tabii. Kılıçdaroğlu bu dediğine gerçekten inanıyor bana sorarsanız. Çünkü neredeyse herkes karşıtının savunduklarını kendisinin daha iyi savunduğuna inanır bizim memlekette. Alparslan Türkeş, Kürt haklarını Kürtlerden daha çok savunduğunu söylerdi örneğin, “benim eniştem de Kürt” dediğini hatırlarım. Birçok kişi “asıl İslam bu değil” diyerek savunur İslam’ı. Recep Tayyip Erdoğan “mesele Ali’yi sevmekse, biz Ali’yi herkesten daha çok severiz” demişti bir ara bilirsiniz. Süleyman Demirel’in “icabı halinde feminizm gayet faydalıdır” dediğini de unutanımız yoktur herhalde.

Erdoğan ile Demirel bu lakırdıları ederken “eğer” şart edatına sığındılar. Türkeş’in Kürt’ü kabulü de bir Türk lütufkarlığıydı olsa olsa. Bu tutumları onları taraftarlarının gözünde bu tür laflar ettiklerinde zor durumda düşmekten kurtaran küçük kurnazlıklardı.

Ama Kılıçdaroğlu’nu şart edatı kurtarmaz. Çünkü “vatansever/milliyetçi” olmada “MHP’liler kadar” şartını vurgulaması girdiği anlamsız sağcılık yarışında MHP’yi rakipten çok “partner” gibi görmesi anlamına gelir. Söz konusu konuşmada Kılıçdaroğlu’nun, Başkanlık’a karşı olduğunu ifade ederken, MHP’lilere “başkanlığı Apo da istiyor” demiş olması da toplumda nefret nesnesine dönüşmüş figürler üzerinden “siyasi çalışma” yapmak olduğu kadar, MHP yönetiminden daha çok “milliyetçi/vatansever” olduğunu MHP tabanına anımsatma amaçlıdır.

Durumu benim gözümde korkunç kılan, bu toplumda herkesin birbirine benzemeye çalışması. Ne kadar birbirimize benzersek birbirimize söyleyecek bir şeyimiz kalmıyor. Aynı hataları, yanlışları yaptığımız için, benzerlik birbirimize karşı sessiz kılıyor bizi. Aynı oranda “günahkar” olanların birbirine söyleyecek neyi olabilir?

Kılıçdaroğlu “biz de sizin kadar ülkücüyüz, milliyetçiyiz” derken, partisinin de kendisinin de asla içlerinde kabul görmeyeceği “ülkücülerin, milliyetçilerin” sayısını arttırıyor böyle yapmakla. Fikir disiplini önemlidir oysa. Zamana, mekana göre değişen görüşler ifade edilmesini önler çünkü. İlkelerden, kurallardan beslendiği kadar pratikten de beslenir elbette. Yakınını Kahramanmaraş katliamında kaybetmiş biri için “ülkücülük” Kılıçdaroğlu’nun anladığından (ne anladığını gerçekten bilmiyorum) çok farklı bir kavram. “Pratik” dediğim bu.

“Vatanseverlik/milliyetçilik” bu ülkede emekçinin, yoksulun hiç bir sorunuyla ilgilenmeyen dinci/sağcı cenahın “koruyucu kalkanı” oldu hep. Her türlü hak arama çabası bu kalkana çarptı. “Benzemek” bu kalkanın arkasında dinciyle/sağcıyla buluşmak demek. CHP öyle midir ayrı konu ama “sol dairede” bulunan bir parti milliyetçi, vatansever olsa bile, gündemini bununla dolduramaz. Sürekli düşman yaratmayı gerektiren kavramlar haline geldi çünkü bunlar.

Kime milliyetçilik yapacaksınız ayrıca, kapı komşunuz Kürd’e, Yahudi’ye, Ermeni’ye, Rum’a, Arab’a mı?