Memleketimin her yanı heykelmiş. Kırmanciye devri imiş, bir nazlı gelin sevdiğine varamamış, zorla evlendirilecekmiş ki kaçmış, Pulur’a giden yolun üstündeki Ortinige köyünün tam karşısında yorulmuş, donmuş, orada kalakalmış, Kemere Veyvike adını almış

Memleketimin her yanı heykelmiş. Kırmanciye devri imiş, bir nazlı gelin sevdiğine varamamış, zorla evlendirilecekmiş ki kaçmış, Pulur’a giden yolun üstündeki Ortinige köyünün tam karşısında yorulmuş, donmuş, orada kalakalmış, Kemere Veyvike adını almış.

Memleketimin yüksek dağlarına kazılmış neredeyse bin yaşındaki mezarlıklar koç ve koyun heykellerinden geçilmezmiş. Hepsinin yüzü güneşe doğruymuş. Bazı mezarların kendisi komete adlı bir taş oymadan ibaretmiş. Kötü insanlar içmeye kalktıklarında onları tanıyan ve kuruyan, Düzgün’ün önündeki Haskare çeşmesi bile taş bir tasmış. “Dês” bizim dilde duvardır, koca bölgenin “Des-im” adı bile ondanmış. Munzurlar, içindekileri saklayan ve koruyan bir “kale”ymiş.

On iki eylül gelince adına Kenan Güven derler bir general çıkmış gelmiş, ilk işi bu mezarlardaki koyun ve koçları söküp getirip “konağı” önüne dikmek olmuş. “İşte bakın” demiş, “bunlar Türk, mezarları bile Akkoyunlular’dan kalma.” İnsanlar Türk de, Sünni de çok değilmiş ama ne yaparsın Türk-İslam Sentezi akşamlarıymış.

Memleketimin heykele sevgisi hep varmış. En az elli yıllık Yapı Sanat Lisesi binasının bir balkonunu, iki kolunun üstünde tutan kaslı bir işçinin heykeli önünde çocuklar hep oyunlar oynarmış. Sonra ulu bir ozanın, Pir Sultan’ın heykelini dikmişler Cemevi önüne, elindeki sazı bir silah gibi göğe kalkıkmış. Belediye şehrimin en ünlü “budala”sı Sey Uşên’in heykelini yapmış, “Desim”den gayri yurdumun adı “Delisinin Heykelini Diken Şehir” olmuş. Sonra devlet gelmiş, yok diye ve hiç olmazsa heykeli görünsün diye “insan hakları heykeli” dikmiş çarşının ortasına. Bir kadın, elinde bir “beyanname” ile. Sonra belediye bu defa Seyit Rıza’nın heykelini dikmiş, oturur kederle düşünürken.

İnsan otuz bin yıl evvel Avusturya’da Venüs’ü, altı bin yıl evveli ise Anadolu’da Kibele’yi “yapmış.” Sadece kadınlar dünyaya yeni insan yavruları getirmiş. Bu yüzden Mısır’da, Sümer’de, Ege’de tanrı değil, tanrıça varmış. Dünyada “modern çağlar”da bile adalet, zafer, hürriyet gibi değerler genellikle dişil olarak canlandırılmışmış. Rönesans imgeleri sözlüğü olan İkonoloji’de “erkeklik” kavramını bile bir kadın temsil etmiş. Tanrıçaların çoğu ay tanrıçası, ay da büyük bir yıldız sayılırmış. Bu tanrıçaların adları ise İştar, Settare, Star, Astorthe, Astarte, Siduri diye değişmişmiş. Bizde dağların koynunda yakarıp dualar eden eski çağ mazlumları da, “Astarê Sodır” adlı bir yıldıza hep hürmetkârmış.

İslam heykeli, resmi, fotoğrafı bile haram veya günah görmüş. Bir hadis, “Kıyamette en şiddetli azabı ressamlar görecek” demiş. Başka bir hadis, “içinde köpek ve resim olan eve melek gelmez” buyurmuş. Hâlâ bugün vesikalık fotoğraf hariç mollalar resme nefretle bakarmış. Heykel, resim, gravür yapan sanat “putçuluk” diye damgalanmış. Vakti zamanında, Kâbe’deki putları da, duvarlarındaki resimleri de kazdıran Hz. Ömer’miş.

Osmanlı Arabistanı’nda ortaya çıkan ve bugünkü IŞİD’in esin kaynağı olan Vahabilik, belirli kişilerin anısına görkemli mezar, türbe inşa etmeyi veya bu mezarların bir parçasını öpmeyi “putperestlik” olarak damgalamış.

Hz. Muhammed’in “Allah’ın Kılıcı” dediği Halid Bin Velid Mezopotamya’yı, sonra da Kürdistan’ı fethedince sıra bizim mahsun dağlardaymış. Altı yüz kırkın bir sabah vakti, Arap orduları Diyarbakır’dan çıkıp Pertek’ten çıkmış. Nahiye’nin tarihi kalesinin ucunda, Pertek’in tüm köylerinden görülen tunçtan, göz kamaştıran bir alıcı kuş heykeli varmış. Kaleyi alan cihatçı komutan Velid, “İslam’a ters” deyip kuş heykelini kırmış. Pertek adı bu kuştan, kuşun adıysa ta milattan evvel bizim dağlarda sakin Part halkından mirasmış.

Bu defa ise parçalanan, kirletilen Mustafa Kemal büstleri, “devlet dersi” ile kaldırılan Mahsun Korkmaz heykeli gündemmiş. Yaşamına kıyılan yirmi dörtlük Mehdi Taşkın dipnot bile değilmiş. Sorun aslında insan ve onun yansıttığı düşüncelermiş, heykeli mi? O tarihte sadece bir bahaneymiş.