Cumhuriyet gazetesi yazarları Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan 27 Nisan 2016 Perşembe günü İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 2 yıl hapis cezasına çarptırıldılar.

Bu karar Türkiye’nin karanlık dehlizlere doğru savrulmasında yeni bir köşe taşı olma niteliği taşıyor.
Çünkü söz konusu olan şey:
-İfade özgürlüğüdür!
Ne yaptılar?
Neden yaptılar?
Ne zaman yaptılar?
Ne yazdılar?
Bu soruların hiçbir anlamı kalmıyor. Çünkü ifade özgürlüğü böylesi sorulara olanak vermez!
Gazetecilik vicdan mesleğidir.
Doğru bildiğini ifade etmekten geçer.
Eğer ifade edemiyorsa, ifade ettirilmiyorsa o zaman o ülkede ne demokrasiden söz edilebilir, ne hukuktan, ne insan haklarından ne de gazetecilikten!
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Paris’teki Charlie Hebdo kurbanları için yapılan cenaze töreninde, Çetinkaya ve Karan’ın mahkûmiyet aldıkları dergi kapağının arkasından yürümüştü. Davutoğlu, nereye katıldığını, neyin arkasından ne amaçla yürüdüğünü biliyordu. Terörü ve teröristleri kınamak için oradaydı. Çetinkaya ve Karan da aynı şeyi gazetedeki köşelerinden yaptılar. Charlie Hebdo dergisinin katliam sonrası çıkan ilk sayısının “Herkes affedildi” başlıklı kapak fotoğrafını yayınladılar.
Bu kadar!
Ortada bir katliam var.
Bunun iki tarafı olabilir: Kurbanlar ve katiller!
Soru şu:
-Siz kimlerden yanasınız?
Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan açıkyüreklilikle ortaya koydular:
-Biz kurbanlardan yanayız!
Bu kadar açıktır.
Mahkemenin Yargıtay aşamasını bekleyen kararı Türkiye’nin de tarafını gösterecektir.
Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan ödün vermiyorlar. Geri adım atmıyorlar. Bu halleriyle de hem gazeteciliğin, hem insanlığın, hem de aydınlık Türkiye’nin yüz akları oluyorlar!


Demokrasi odun ateşinde yanmasın!

AKP iş başına geldiğinden bu yana her hamlesini “ileri” vurgusuyla açıklıyor.
Böylece kendilerine “gerici” diyenlere karşı bir hamle öne geçmiş oluyorlar. Epeyce hatırlı kişiyi de bu şekilde kafaya aldılar:
-Adamlar gerici olsa, ileri demokrasi derler mi?
Böyle ileri-geri tahlillerle seneler geçti gitti.
Geldik buraya.
Nereye?
Anayasa’dan laiklik çıkartılsın!
Epey bir süredir, artık “ileri” kelimesini ağızlarına almıyorlar. Tıpkı “demokrasi”yi almadıkları gibi!..
Her yerde cephe açtılar. Güneydoğu Anadolu’da yaşam alanları tankla, topla yerle bir ediliyor. Yıkık dökük yapılara el konuluyor, devletleştiriliyor. Oysa bu iktidar devlete ait her şeyi haraç-mezat sattı. Elde avuçta (KİT olarak) hiçbir şey kalmadı. Şimdi vatandaşların evleri kamulaştırılıyor.
TBMM’de ise Cumhuriyet’in üzerine yemin edilen değerleri ortadan kaldırılma girişimleri yapılıyor.
Bir de HDP’li Milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılıyor. Hepsini aynı anda yapmak istiyorlar. Sıraya bile koymadan… Kentsel dönüşüm dozerleriyle fakirlerin konutlarını nasıl yıkıp yağmaladılarsa, demokrasi ve hukuk için de aynı yolu deniyorlar.
“Parlamenter Çoğunluk Dozeriyle” her şeyin üzerinden geçmek için, yükleniyorlar. Eğer başarılı olurlarsa sıra CHP’nin “haşarı çocuklarına” gelecek. Sonra uslularına…
Sağın AKP’den önceki en büyük demokrasi hamlesi olan Demokrat Parti, 10 yıllık iktidarının son döneminde parlamento çoğunluğuna basarak şu kararı almıştı:
-Ülkede siyasi faaliyetler yasaklanmıştır!
DP Lideri Adnan Menderes, güvenilir bir Meclis Grubu’na sahip olduğunu şöyle ifade etmişti:
-Odunu koysam, seçtiririm!
Parlamenter çoğunluk ile odun arasında böylesi bir ilişki mevcuttu.
Son yıllarda unlu mamullerde eskiye dönüş yaşanıyor:
-Odun ateşinde ekmek!
Dikkat edilmesi gerekir:
-Demokrasi odun ateşinde yanmasın!

Samsun ÇYDD ve EMO

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Samsun Şubesi’nin dur durak bilmez Başkanı Yaşar Sezer, her aya üç dört etkinlik sığdırmasıyla ünlüdür. Bu hafta da Samsun’un konuğu olarak bu sütunun yazarını davet etti. Elektrik Mühendisleri Odası Samsun Şube lokalinde “Geçmişten Günümüze Gazetecilik ve Siyaset İlişkileri” başlıklı toplantı düzenledi. Toplantıya katılanlar için de Ahlak Islatan Medya Hikayeleri kitabımız için bir imza bölümü ekledi. Toplantı (bugün) 30 Nisan 2016 saatiyse 14.00… Yaşar Sezer “Samsunlu dostlarımızı bekliyoruz” diyor.