Yok ABD seçimleri, yok Trump falan derken arada kaynasın istemem doğrusu. Denizli’de bir annenin çocuğuna fırlattığı terliğin savcı tarafından “silah” sayılması öyle kolayca geçiştirilecek bir konu değil. Yokluğundan sürekli yakındığımız hukukumuzun bu son derece “titiz” yaklaşımı umutla doldurdu içimi. Anında silaha dönüşecek bir dolu ev içi gereç var, bu nedenle savcının titizliği gerçekten takdiri hak ediyor.

Çinliler terliği bir silah olsun diye icat etmediler tabii. Coğrafyaya özgü zorunlukların akıllarına düşürdükleri son derece yararlı bir gereç terlik nihayetinde. Aslında ev içi bir gereç olmakla da kalmayıp bir statü sembolüne de dönüşmüş bir ara. Öyle derler. Şu Çin tarihini okuyan herkesin adını en çok duyduğu hanedanlardan Song döneminde hanedana mensup olanların, devlet dairelerinde terlik giymeleri ayrıcalıklı olmalarından kaynaklanıyordu örneğin. Herkes giyemezmiş tabii. Bir arkadaşımın hediyesi Vietnam terliğim vardır benim. İşte bu Song dönemi tarzı terliktir o. Gelmiş yani günümüze kadar. Meraklısı varsa Vietnam’da bulabilirler diye belirttim özellikle.

Ayakkabı da silah değildir ama Bush’la karşılaştı mı insan elindeki papatyayı bile silahmış gibi düşünür. Bazı gereçleri silaha dönüştüren de hedefin sevimsizliğidir malum

Bir doğu icadı terlik. Batıların haberi bile olmamıştır uzun yıllar. Londra’da ünlü bir ayakkabı firmasından aldığım terliğin kutusuna konmuş History of Slipper adlı hoş bir broşürde yazıldığına göre batılılar ancak 1478’de tanışabilmişler terlikle. İngilizler bir tuhaf tabii. “Slipper” demişler ad olarak, “to slip”ten türetme. “Sürtme”, “kayma” gibi anlamları da var. Ayakkabıdan farklı olarak ayak bileğimizin arkasından tutturulmadığı için, çıkmasın diye yere biraz sürterek yürüdüğümüzden bu adı layık görmüşler demek ki. Hep böyle yapıyorlar zaten. Kafa yormaktan pek hoşlanmadıkları için kolaylarına ne gelirse onu ad olarak yapıştırıyorlar. Ceviz için de böyle yaptılar. Ceviz anlamına gelen “walnut” aslında çok çok eski İngilizce’de “yabancı” demek örneğin. Bir şeye benzetemeyince sallamışlar yani.

Ama terliği daha estetik hale getiren batılılar arasında İngilizleri de saymak gerek. Victoria döneminde terlik üreticileri Kraliçe Victoria’nın kocası Prens Albert için terlik tasarlamışlar. Halk da çok tutmuş o terlikleri. Ne de olsa prens adı taşıyor, üstelik kadifeden yapılmış. Yukarıda tanınmış ayakkabı firmasından aldığımı söylediğim terlik Prens Albert terliği işte. Hala var yani.

Terliği buldukları için Çinlilere, Tuvalet Terliği’ni buldukları için de Japonlara teşekkür borçluyuz. Terliği silah sayan bir hukukumuz olduğu için de başkaları bize teşekkür borçlu olmalı. Onu istemeden de olsa silah gibi kullanan sanırım biziz. İzmir Bornova’da eşine kızan bir kocanın fırlattığı terlik bir aylık torununun ölümüne yol açmıştı çünkü. Çok çok acı tabii ki. Terlik masum bir nesne elbette. Kitap da masum ona bakarsanız. Ama zamanının halifesi, büyük filozof Razi’yi kafasına kimya kitabıyla vurarak kör etmişti. Her gereci silah yapan insan öfkesidir kuşkusuz.

Terliğin hafifliğinden, kesici herhangi bir materyale sahip olmadığından silah sayılması tuhafına gidiyor insanın. Ama Sindirella’nın terliği, (ayakkabı değildi o, terlikti) hikayenin batılı versiyonlarına bakacak olursak pek ala tehlikeli olabilirdi. “Glass Slipper” yani Cam Terlik diye geçer batıdaki çevirilerinde. Yanlıştır bu. Sindirella’nın terliği de döneminin en pahalı kumaşından yapılmıştı ama cam falan değildir. Terliğin altından, gümüşten yapıldığı doğrudur ama camdan yapılmışı yoktur. Bir çeviri hatası yüzünden, en erken versiyonu 9. yüzyıla tarihlenen bu güzel doğu öyküsündeki terliği cam sandı batılı çocuklar.

Savcının o kararına gerekçe olan anne, tüm anneler gibi terliği çocuğunun neresine (bence en az zarar verecek yerinedir) fırlatacağını bilir. Bu konuda ustalaşmış anneler vardır elbette. Bu da ustalık isteyen bir iş çünkü. Iraklı gazeteci Muntazar el Zeydi, muhtemelen çocukluğunda herkes gibi kafasına terlik yediği annesinden biraz ustalık kapsaydı, katil Bush’a fırlattığı ayakkabıyı isabet ettirirdi. Ayakkabı da silah değildir ama Bush’la karşılaştı mı insan elindeki papatyayı bile silahmış gibi düşünür. Bazı gereçleri silaha dönüştüren de hedefin sevimsizliğidir malum.

Ben gerçekten ciddiyim. Savcıyı çok ama çok takdir ettim. Hukukumuzun bu titizliği umarım örnek olur. Umarım “çakı”yı da silah kabul edecek bir savcımız çıkar yakında, çünkü malum, reisicumhurumuz çakı taşımasıyla da bilinir. Biraz asabi olduğundan, istemeden birine zarar verebilir diye korkuyorum.

Terlik silahsa, çakı daha fazla silah.