‘Terör örgütü propagandası yapmak suçundan şüpheli hakkında İstanbul Basın Suçları Bürosu’nun 15/05/2017 tarih ve 2017/70901 soruşturma sayılı yazılarıyla birlikte tutuklama istemiyle mevcutlu olarak gönderilen şüpheli huzura alındı…’

Şüpheli kim? Gazeteci Oğuz Güven, Cumhuriyet gazetesi internet sitesi Genel Yayın Yönetmeni.

Şüpheye konu ‘yayın’ ne? Gazetenin Twitter hesabında 55 saniyeliğine görünen ‘biçti’ ifadesi.


Bunca oturaklı lafın ardında, böyle bir trajikomedi yer alıyor. Eğer Oğuz Güven tutuklanmamış olsaydı, sadece komedi diyecektik, olmadı. Çünkü Güven, dokuz gündür hapiste.

Tutuklanma sebebi ise, Güven’in niyeti.

Niyet okumuyorum, hâkimin tutuklanma gerekçesini okuyorum. (Bazı imla hatalarıyla birlikte) aynen şöyle yazıyor:

“…Henüz soruşturması devam eden ve vefat eden Başsavcı hakkında atılan tweet’te ‘kamyon biçti’ ibaresinin özellikle kullanıldığı…” (Cumhuriyet gazetesinin bu ifadeyi neden özellikle kullandığına dair bir açıklama yok.)
“…Atılan tweet ile bir anlamda FETÖ soruşturma dosyalarında görev yapan savcılara akıbet gösterildiği, bu savcıların sonlarının ne şekilde olacağına ilişkin gönderme yapıldığı…” (Savcıların bu ifadeyle nasıl olup da tehdit edildiğine dair kanıt da kararda yok.)

“…Bir anlamda başlarına ileride geleceklerin tweet’te seçilen ‘kamyon biçti’ ibaresi ile vurgu yapıldığı…” (Hangi anlamda?)

“…Habercilik anlayışında ‘biçti’ ibaresinin haberin ses getirmesi için kullanılabileceği, örneğin ‘asansör giyotin gibi biçti’, ‘freni patlayan yolcu otobüsü yayaları biçti’ şeklinde haberlerin günlük hayatta sıklıkla kullanıldığı, ancak suça konu resmi twitter hesabından atılan tweet’te ise ilk FETÖ iddianamesini hazırlayan başsavcıyı kamyon biçti diyerek haber içeriğinde haberin sansasyonel ve vurgu yapmasından çok, FETÖ hakkında iddianame hazırlayanların ileride başına ne gelecekleri şeklinde toplamda algı oluşması için ‘kamyon biçti’ ibaresinin özellikle seçildiği…” (Hâkim, ifadenin özellikle seçildiğini söylüyor ancak bu ifadenin neden tehdit amacı taşıdığına dair bir kanıt, kararda yok.)

Geriye kalan tek açıklama, hâkimin, Oğuz Güven’in veya Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının aklını okumuş olması. Ancak buna dair de - ya da herhangi bir iddiaya dair - tutuklama kararında bir kanıt gösterilmediğinden, hâkimin nasıl akıl/niyet okuduğunu ya da akıl okumadıysa eğer Oğuz Güven’in toplumda ne algısı oluşturduğuna, savcıları tehdit ettiği sonucuna nasıl ulaştığını veya tehdit suçundan ‘terör propagandası’ suçlamasına nasıl geçildiğini bilmiyoruz.

Ama ben yine de kararla ilgili bu soruları sordum çünkü hukuken ve kanunen, suçlama ve tutuklamalar, gerekçelere ve kanıta dayalı olmalı. Ben söylemiyorum, Ceza Muhakemeleri Kanunu söylüyor:

Madde 101: Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re’sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.

Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun hiçbir yerinde, şüphelinin niyetinin sorgulanabileceğine/aklının okunabileceğine dair emare yok.

Zaten Oğuz Güven’in avukatları da tutukluluk kararına itirazda “Oğuz Güven, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının, hukuka aykırı ve gerçeklikle bağdaşmayan ve tamamen kendi hayal güçleriyle yarattıkları niyet okumaya dayalı soruşturmasında şüpheli yapıldı. Tutuklanmasının nedeni hukuki değil, siyasaldır” dedi.

Bu sefer siyasal da değil, psişik.

* Psişik: Ruhsal, ruhla ilgili olan, ruh bilimi ile ilgili (TDK). Telepati, geleceği görme gibi doğaüstü yeteneklere sahip kişi; aynı zamanda ‘bunlarla ilgili’ anlamında bir sıfat. (Wikipedia)