Çuvaldaki milyon dolarlar
Her şey beklendiği gibi gerçekleşti: Mehmet Ağar ve şürekâsı önce ağır ceza mahkemesinde beraat etti, sonra karar, istinaf mahkemesince onandı.
166 sayfalık gerekçeli kararın sadece 6,5 sayfası mahkemenin hükmünden ibaret. Geri kalanı, o karara düşülen şerh.
Şerhin sahibi, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi üyesi Ayhan Altun, daha metnin başından dosyada olup bitenin tartışmaya mahal vermeyecek derecede açık olduğunu belirtiyor: “Zira, sanıkların ekseriyetinin iş bu yargılamanın ya da istinaf incelemesinin konusu olsun ya da olmasın birilerini öldürdükleri; suç örgütünün yöneticisi konumunda olan sanıkların da infaz emrini verdikleri tartışmasızdır.”
Şerhin 91. sayfasında daha net çiziyor çerçeveyi: “Sanıklar zamanaşımı veya diğer bir sebeple cezalandırılmamış olsalar ya da mahkumiyete dair kararlar sonradan kaldırılmış olsa bile suç işlemek için kurulmuş bir suç örgütünün varlığı tartışmasızdır. Dolayısıyla hakkındaki (infaz edilmiş ve adli sicil kaydından silinmiş) hüküm kaldırılmış olsa bile sanık Mehmet Ağar suç örgütünün yöneticisi, bu suç nedeniyle haklarında herhangi bir dava açılmamış; hüküm kurulmamış bulunan dosyamız sanıkları polisler ve sivil kişiler ise suç örgütünün üyeleridir. Böylece, silahlı suç örgütünün yöneticileri olan sanıklar Mehmet Ağar, Mehmet Korkut Eken ve İbrahim Şahin’dir.”
PARA TRANSFERLERİ
Bahsettiği suç örgütünün kuruluş nedenini de hamasete düşmeden açıklıyor. Kutlu Savaş’ın Susurluk Raporu’na atıfta bulunarak, Savaş’ın, Mehmet Ağar’ın başında bulunduğu “yeni oluşum”a sunulan ilk maddi kaynağı tespit ettiğini ifade ediyor.
Şerh metninde, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın dosya içindeki 20 Kasım 1998 tarihli yazısıyla, “suç örgütünün kuruluşu aşamasındaki hukuksuz kamu desteğinin ortaya konduğunu” belirtiyor. (Yazıda, 1993’te, MİT Müsteşarı’nın emriyle, Ziraat Bankasında bozdurulan çekle alınan 12,5 milyon doların dört çuval halinde alınarak Emniyet Genel Müdürlüğü’nde Ağar’a elden teslim edildiği ve devamındaki benzer para transferleri bilgisi yer alıyor.)
Elden teslim edilen milyon dolarlarla silah ve teçhizat alındığını, polisin susturucu alamayacağı gibi sebeplerle paranın kaynağının yasadışı olduğunu da ekliyor: “Parası ödenen silah ve teçhizatın hibe gösterilmesindeki gereklilik ise… en önemlisi de bir hukuk devletinin Emniyet Hizmetlerinde kullanılmak üzere ‘susturucu’ ve benzeri teçhizat alamayacağına; almaması ve kamu görevlilerinin bu teçhizatı kullanmaması gerektiğine ilişkin ‘yargısal’ beklentiyi boşa çıkarmamak olmalıdır.”
RANT PAYLAŞIMI
Nedeni demişken, bunca uğraşın asıl amacının “vatanseverlik” olmadığını da açıklıyor:
“Suç örgütünün yeniden organize olduğu; olmak zorunda kaldığı yer İstanbul’dur. İnfazlar sonrası yüklü şekilde para ve uyuşturucu ele geçirilmesi, rantın paylaşımındaki anlaşmazlıklar, ayrışmanın ve reorganizasyonun sebebidir. Elde edilen rant ve bunun paylaşılmasındaki uyuşmazlıklar suç örgütünü değiştirmektedir. İlk elde ‘Devletin Bekası’ için yola çıkanlar rant uğruna ‘listelerini’ delmeye başlamışlardır. Biraz sonra birbirlerine düşeceklerdir.”
Yani ortada bir suç örgütü var.
Suç örgütünün lideri ve üyeleri belli.
Nasıl suç işledikleri de.
En önemlisi, amacı da.
Şimdi diyeceksiniz ki, “Eh, her şey ortadaymış”.
Haklısınız. Halen de öyle.
Biz de heyecanını yitirmiş bir dizi gibi izliyoruz.