Türkiye’de sağlık hizmetlerinin finansmanı için genel bütçenin dışında kaynak yaratma çabasının tarihi epey eskiye dayanır.

Öyle ki izleri bundan yüz yıl önce toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde Dr. Şefik Hüsnü Deymer tarafından hazırlanan İşçi Grubunun İktisat Esasları arasında bulunabilir.

“Hasılatı tesis edilecek verem tecrithaneleri, sanatoryum, emzikhaneleri ve hastanelerin masraflarına karşılık tutulmak üzere ‘sıhhat vergisi’ namiyle bir verginin temettü vergisine bir miktar zammı.”

Bu doğrultudaki ilk girişim ise Dr. Behçet Uz’un ilk Sağlık Bakanlığı döneminde 1946’da hazırlanan “Birinci On Yıllık Milli Sağlık Planı”yla başlar.

Plana göre bir Milli Sağlık Bankası ve Sağlık Sandıkları kurulacak ve sağlık harcamaları böylece finanse edilecekti ama olmadı.

Keza, Dr. Uz’un Bakanlıktaki ikinci döneminde, 1950’deki “İkinci On Yıllık Milli Sağlık Planı”nda tekrar öngörülen ”Milli Sağlık Bankası” ve “Sağlık Sigortası” da hayata geçirilemedi.

***

Sonraki elli, altmış yıl boyunca da arayış devam etti…

Hatta 12 Eylülcüler 1982 Anayasası’na “Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.” diye madde bile koydular… 

İş başına gelen siyasi iktidarlar kanun tasarıları, teklifleri hazırladılar…

Ama onlar da olmadı.

Sonunda AKP iktidarı döneminde, 31 Mayıs 2006’da Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası, SSGSS Kanunu kabul edildi.

Yürürlüğe girmesi ise 2008 yılı Ekim ayını buldu.

***

SSGSS Kanunu ilk kabul edildiğinde “ilave ücret” diye bir şey yoktu. Vatandaşlar özel hastanelerden ücretsiz hizmet alacaklardı.

Ama öyle olmadı.

Daha Kanun yürürlüğe girmeden Nisan 2008’de çıkarılan bir başka Kanun’la özel hastanelerin sigortalılardan “ilave ücret” adıyla para alabilmesinin önü açıldı.

Gerisi de çorap söküğü gibi geldi.

Önce Sosyal Güvenlik Kurumu’nun, SGK’nin belirlediği ücretin yüzde otuzu, sonra yüzde kırkı, ellisi, altmışı, yetmişi…

Derken, 2013’te bir Kanun daha…

Yüzde iki yüz!

Bu arada Kanun’un ilk haline göre hastalardan böyle bir para alacak özel hastanenin SGK ile sözleşmesi bir yıl süreyle feshedilecekti ki “müşteri”lerinin kahir ekseriyeti SGK’li olan özel hastanelerin cesaret edebilmesi mümkün değildi.

Bu düzenleme de kaldırıldı, yerine pratik olarak yaptırımı olmayan para cezası getirildi.

Özel hastane patronları ne istiyorsa AKP veriyor, onlar da “Rabbim verdikçe veriyor!” diye seviniyorlardı.

Haksız da değillerdi.

AKP öncesinde hayal bile edemeyecekleri, başka da hiçbir sektörde olmayan süper avantajlara sahip olmuşlardı.

Verdikleri hizmet karşılığında hem SGK’den para alıyorlardı, hem de SGK’li hastalardan.

Kadayıfın üstü de kızarmıştı altı da, yani.

Yüzde iki yüz kısıtlamasını da taktıkları yoktu. Üst sınır “tutturabildiğinden tutturabildiğin kadar”dı.

***

Geçen hafta SGK hastanelere yaptığı ödemeleri yüzde elli ile yüz elli arasında arttırdı.

Ayrıntılı değerlendirmeyi Cuma günü Dr. Ergün Demir ve Dr. Güray Kılıç BirGün’de yazdı.

En düşük zammı yüzde elliyle ilave ücrete yapmış gözüküyor ama özel hastanelerdeki en yaygın ödeme olduğu için vatandaşın canını en çok o yakacak.

Sadece muayene olurken değil, tetkik yaptırdığında, hastaneye yattığında, ameliyat olduğunda da artık cebinden eskisinin bir buçuk katı para çıkacak.

Göründüğü kadarıyla Cumhuriyet tarihinin en hızlı, en derin ve en uzun sürecek yoksullaştırma programı hastaların canını fena yakacak.