15 yıl önce Şerif Mardin siyasi iktidarın ülkeyi siyasal İslam rejimine adım adım dönüştürme başarısını “İmam öğretmeni yendi” diyerek ifade etmişti. Liberaller “merkez-çevre” teorisini merkezin elitizmine, vesayetçiliğine karşı muhafazakarların yani “çevre”nin isyanı diye kurgulayarak siyasi iktidarın yeni rejim inşasını meşrulaştırmayı amaçladı, iktidarın koltuk değneği oldular.

Şerif Mardin’ in -siyasi bir tercih sonucu- yanlışı ise analizi, sınıfsal bir analiz değildi. Kapitalizmin ihtiyaçlarını ve sermaye sınıfının emperyalizme bağımlılığını görünmez kılarak siyasal İslam rejimine dönüşümün kendiliğinden gerçekleştiğini savunan bir analizdi.
Liberallerin “sağlı-sollu” ülkede yarattığı tahribata rağmen iktidar ve çeşitli muhalefet çevrelerinde seçim döneminde de gördükleri itibarla emekçiler kaybetse de bir kez daha kazananın her dönemin kazananı liberaller olduğunu da not düşelim.

Bir ülkede yeni rejim inşasını gerçekleştirmenin en temel aracı eğitim oldu. Eğitim alanında müfredatın değişmesinden, okullaşma politikasına, sınav sistemi değişikliklerinden, protokollere, manevi danışmanlık uygulamalarına, 4-6 yaş Kuran kurslarına onlarca dinselleşme adımına ve son ÇEDES protokolüne Şerif Mardin’in mecaz üzerinden yaptığı tespit doğruydu. Öğretmen Cumhuriyet’i, imam ise siyasal İslamcılığı temsil ediyordu ve siyasal İslamcılık Cumhuriyet’i yendi.

***

Seçim sonrası yukarıdan aşağıya daha da hızlanacak siyasal İslam rejimi inşasının en açık göstergelerinden biri ise ÇEDES protokolü.

AKP iktidarı boyunca protokoller ve iş birlikleri adı altında tüm eğitim kurumları emperyalizmin, kapitalizmin bekası için sermayenin ve cemaatlerin, tarikatların, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuşatması altına girdi.

Bir rejim bir gecede değişmiyordu. Adım adım ilerlendi.

ÇEDES protokolü ile gündemleşen manevi danışmanlık meselesi de yeni bir adım değil. 2017 yılında rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri yönetmeliğinin değiştirilmesi süreci kamuoyunda yoğunlukla öğretmenlere nöbet, belleticilik, sınav görevleri verilmesi üzerinden tartışılsa da asıl amaç öğretmenlerin psikolojik danışmanlık vasıflarının ellerinden alınması ve psikolojik danışmanlığın farklı kurumlar ve STK’ler eliyle yürütülebileceği ile ilgili adımdı. Bu düzenlemeyle bilim reddediliyor Diyanet İşleri Başkanlığı, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ve STK’ler adıyla cemaatler, tarikatlar devreye giriyor, öğretmenlik mesleği hedef alınıyordu.
Üniversitelerde “manevi danışmanlık ve tezsiz yüksek lisans” programları açılarak bu programlara ilahiyat mezunları, imam hatip mezunu ve adayları, Kuran kursu öğreticileri ve adayları, müezzin-i kayyum ve adayları, vaiz ve vaizelerin de başvurabileceği düzenlemesi ile yeni bir evreye geçildi.

Her geçen gün eğitim kurumlarında, üniversitelerde, yurtlarda, rehabilitasyon merkezlerinde, sağlık kurumlarında, sığınaklarda, cezaevlerinde, sosyal hizmet kurumlarında vb. toplumsal yaşamın her alanında manevi danışmanlık hızla yaygınlaştırılıyor.

“Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) protokolü ise bugüne kadar imzalanan protokollerin daha da ötesine geçerek hem öğretmenlik mesleğini hem de öğrencilerin laik, bilimsel eğitim hakkını hedef alarak Diyanet’in, fiilen uzun süredir özerkleşmiş olan Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün, dini yapıların eğitim kuşatmasını kalıcı ve sürekli hale getiren bir protokol ve bu protokolde zaman sınırı yok. Her eğitim öğretim yılı başında planlama yapılacak ve gerçekleştirilecek.

***

Öğretmenlik mesleğinin yerini imamlar, vaizler, vaizeler, Kuran kursu öğreticileri alıyor. Yeni rejim inşasının aslında açık bir deklarasyonu. Cumhuriyet ile hesaplaşma. Aynı zamanda ciddi bir kadrolaşmaya da olanak sağlıyor.

Protokol kamuoyuna yansıyan illerle sınırlı değil, Türkiye genelindeki tüm illeri ve okulları (imam hatip ortaokullarını ve tüm ortaokulları) kapsıyor.

Öğrencilere rol model olabilecek gönüllü öğrencilerin proje kapsamındaki çalışmalara destek verebileceği maddesi ise aslında çok tanıdık. Protokolde eğitim kurumlarını kuşatmasına izin verilenlerin ülkeye darbe girişimine kadar uzanan en karanlık yılları yaşatanların yöntemi devam ettiriliyor.

Protokol yalnızca öğrencileri değil velileri de kapsıyor. Diyanet’in belirlediği görevlilerin veliler ile her ay bir araya gelmesi düzenlenerek protokol eliyle tüm topluma ulaşmanın yolu açılıyor.

Protokol kapsamında yarışma, kamp vb. adı altında her türlü faaliyet yapılabileceği okul dışındaki mekanlarda da etkinlikler düzenlenebileceği maddesi ile de çocukların kimlere, hangi yapılara teslim edileceğini ise Ensar’dan, Aladağ’dan çok iyi biliyoruz.

Laiklik mücadelesi memleketin gelecek mücadelesi için vazgeçilmez mücadele başlığı.

Kazanacağımız bir ülke, kazanılacak laiklik, devrimci demokratik Cumhuriyet mücadelesinin yanıtı ise kaybettiğimiz, yenildiğimiz yerde saklı.