5 Şubat 2003 günü George W. Bush’un Dışişleri Bakanı Colin Powell koşarcasına BM kürsüsüne yürür...

5 Şubat 2003 günü George W. Bush’un Dışişleri Bakanı Colin Powell koşarcasına BM kürsüsüne yürür. CIA’in eline tutuşturduğu düzmece belgelerle Güvenlik Konseyi'ni işgale ikna etmek için kürsüden uzun ve oldukça provokatif bir sunum yapar. Kitle imha silahları iddialarına dair bu söylevin bir ay sonrasında Irak işgali başlar.

1 milyon 300 bin kişinin ölümüne, 6 milyon kişinin evsiz kalmasına, 1.5 milyon kişinin de sakat kalmasına neden olan işgalden çok değil, birkaç yıl sonra işgale yol açan gerekçelerin  birer kurgu olduğu ve işgale yıllar öncesinden karar verildiği ortaya çıkar.

Meğerse Powell’ın elinde salladığı belgeler CIA, Alman istihbarat örgütü BND ve Iraklı bir mühendisin ortak girişimiyle uydurulmuş birer kurmacaymış. "Bana istihbarat bilgileri o konuşmadan sadece 4 gün önce ulaştırıldı. Ben de elimdeki verilere göre bir konuşma hazırladım. Ancak daha sonradan anladık ki verilen bilgiler hatalıydı, üzerinde oynanmış ve gerçek olmayan bilgilere dayanıyordu” diye itiraf eder Powell bu kurguyu.

Elinde tuttuğu minik şarbon şişesiyle Irak’ta mobil kimyasal silah laboratuvarları bulunduğunu iddia eden Afganistan ve Irak işgallerinin mimarı Powell, artık her platformda yaptığı konuşmadan dolayı çok pişman olduğunu, kandırıldığını ve "derin bir pişmanlık" duyduğunu itiraf ediyor.

İtiraf itiraf üstüne gelirken, Irak işgal edilmiş, ABD emperyal emellerini hayata geçirmiştir artık.

Tabii Powell bu kurguda yalnız değildi. İşgale giden yolu döşeyenlerin başında özellikle bir kurum ön plana çıkıyordu: Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA). Evet bu kurum bugün de İran’a yönelik olası bir saldırının zeminini hazırlamakla meşgul.

IAEA bugünlerde yeniden işbaşında. ABD’nin çıkarları doğrultusunda raporlar hazırlayan IAEA, bir önceki başkan Muhammed Ali Baradey’in ''İran'ın nükleer silah peşinde olduğuna dair somut delil bulunmadığına” dair iki yıl önceki raporunun ardından İran’ı vurmaya yönelik yeni raporunu hazırladı.

İran'ı nükleer silah üretmeye çalışmakla suçlayan rapor bir hayli kuşku uyandırıyor. IAEA Başkanı Yukia Amano imzasını taşıyan raporda İran’ın nükleer bomba üretmeye yönelik çalışmalar yaptığı ileri sürülüyor.

Raporda İran'ın nükleer çalışmalarının bir kısmının sivil kullanım amacıyla yapılsa da, yürütülen nükleer faaliyetin bir bölümünün nükleer silah üretimiyle alakalı olabileceği belirtiliyor.

Kanıtlanmış ifadeler söz konusu olmamasına ve sadece iddia edilmesine rağmen ABD-İsrail ve Batılı ülkeler hep birlikte İran’a yönelik saldırgan açıklamalarda bulunmayı ihmal etmediler.

Kurumun Viyana’daki merkezinde üye 35 ülkeye yarın resmen sunulması beklenen raporun her ne hikmetse bir hafta öncesinden basına sızdırılması gözlerden kaçmıyor. İran’ın nükleer programına yönelik bugüne kadarki en sert ifadelerin yer aldığı rapor haliyle yeni bir Irak senaryosunu akıllara getirmiyor değil. Hele ki IAEA’nın şaibeli geçmişi göz önüne getirildiğinde.

ABD-İsrail ikilisinin İran'a dönük bir askeri saldırı hazırlığında olduğunun yüksek sesle dillendirildiği bugünlerde yayınlanan rapor yeni bir saldırının köşe taşlarını döşüyor. Kirli, kabarık sicili ayyuka çıkan IAEA’nın raporu, İran'a yönelik bir emperyalist saldırganlığı meşrulaştırma aracı olarak servis edilmeye başlandı çoktan.

“İran’a dair tüm seçenekler masada” diyen Obama’nın dünkü tehditvari açıklaması İran için yeni bir Irak senaryosunun devreye sokulmak üzere olduğu düşüncesini akıllara getiriyor.

***

Teknokratlar da kurtaramayacak!

'Avrupa Sonbaharı’nda yaprak dökümü sürüyor. Kapitalizmin krizinin faturasını emekçilere çıkararak koltuğunu bırakan Yorgo Papandreau’nun ardından, Silvio Berlusconi de gitti. Hem Yunanistan’da hem de İtalya’da şimdi teknokratlar işbaşında. Avrupa Birliği’nin dayatmasıyla işbaşına getirilen teknokratların göreve atanmasıyla birlikte her iki ülkenin de halklarını daha zorlu bir süreç bekliyor. Neoliberal politikaların katıksız bir biçimde uygulanması için işbaşına getirilen teknokratların başarılı olması; daha fazla işsizlik, yoksulluk ve sosyal hakların törpülenmesi demek. Kıta Avrupası'nda bu kış da sokaklar bir hayli hareketli geçecek!