İngiltere’deki ırkçı futbol seyircisi, Yahudilerin kurduğu Tottenham maçlarında Yahudi’nin acısıyla, İstanbul’daki ırkçı futbol seyircisi de Paris’linin acısıyla kafa bulur. Konuştukları dil aynıdır çünkü

Irkçı tek millettir

Türkiye ile Yunanistan arasında oynanan karşılaşma öncesi, Paris’teki terör saldırılarında hayatını kaybedenler için gerçekleştirilen saygı duruşunun seyircilerce yuhalanıp ıslıklanması elbette öfke uyandırdı hepimizde ama bunun doğal olmadığını kim söyleyebilir? Milli karşılaşmalar öncesi futbolculara yeniçeri kıyafeti giydirip söyleşi yapan bir medyası var bu ülkenin. Bu medya için de bu medyanın okurları için de olağanüstü güzel bir halk oyunu olan futbol milliyetler yarışında küçük çaplı bir savaştır çünkü. Futbolun savaş literatürünü andıran figürlerinin olması da bu çevrelerin işine gelir. Futbolda korunması gereken bir Kale, bu Kale için Savunma Oyuncusu, karşı Kale’yi fethetmek için Hücum Oyuncusu vs var. Bunların hepsi askeri tanımlamalar. Rekabetin kolayca savaşa dönüştürülmesinde de etkisi yabana atılır gibi değil bu tanımların/figürlerin.

Bir takımın taraftarı olmanın yarattığı “büyük bir camianın parçası olma” duygusu özellikle “milli” temeldeki tutum alışları tek tipleştiriyor. Bu nedenle tribünler en büyük “uzlaşı” mekânları bir anlamda. Bu “uzlaşı”nın temelinde milli yansımaların çokça yer alması da şaşırtıcı değil. Geçen yıllarda Fransa ile yapılan bir milli maçta Türk seyircilerin büyük bir bölümü Ermeni Soykırımı’ndaki tutumu nedeniyle Fransa karşıtı sloganlar atmıştı. Abdullah Öcalan’ın İtalya’ya sığındığı günlerde İtalyan takımlarıyla oynanan maçlarda İtalya’ya tribünlerde yönelen hakaretler de akıllardadır.

Hayatın hemen hemen her alanında kendisini Batılı uluslarla yarışta gören bir zihniyetin futbol sahalarını önce bu yarışın alanına daha sonra da tamamen “milli platform”a çevirmesi şaşırtıcı gelmiyor. Tarihiyle övünen Türk futbol seyircisi yabancı bir takıma karşı da bir Osmanlı Akıncısı gibi yaklaşıyor. Tarihin “geçmişteki büyüğü Türk”e, günümüzün büyüklerinin yaklaşımını, eski görkemli günleri anımsatarak geriletme çabası, Batılı ülkelerin karşılaştıkları her durumu, özellikle her felaketi, onlara “müstehak” görmek gibi son derece ilkel tavırları da doğuruyor.

Memleketin derin meselelerinde mutlaka, özellikle “geleneksel düşman”ın rol oynadığına olan inanç Türkiye-Yunanistan maçında olduğu gibi milli maçlarda “şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganıyla dışa vuruluyor bir kez daha. Aynı zamanda, gayrimüslimin (Fransa’nın) karşılaştığı felaket, yapılan saygı duruşunun yuhalanmasıyla ona “müstehak” görülüyor.

Neden? Çünkü bu tutumlar, bu ülkenin “milli ideolojisine”, yani “Türk-İslam Sentezi”ne uygun tutumlar. “Gayri Müslimleri kendine komşu yapma” diyen bir dinin hükümferma olduğu bir toplumda tersi beklenebilir mi? “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok”la yetişen bir insan topluluğu “dost” görmediği Fransa’nın felaketine neden üzülsün? İşte bu yüzden bu tutumları “bir kısım seyircinin marifeti” olarak görmek zorlaşıyor. Bu milli ideolojinin çok taraftarı var çünkü. Trabzonspor’un binlerce seyircisi Hrantımızın katilinin “alameti farikası” beyaz bereyle girmişlerdi Avni Aker’e. “Hepimiz Hrantız” diyen bizlere “hepimiz Samastız” demekti bu.

Londra’daki Wembley Stadyumunda Fransa ile İngiltere arasında oynanan maçın öncesinde ise 80 bin seyirci hep bir ağızdan Fransa’nın milli marşı ‘La Marseillaise’yi söylediler oysa. Ama buradan yola çıkarak bir “medeniyetler kıyaslaması” yapmak hem gereksiz hem de doğru değil. Batılı futbol taraftarları arasında da ırkçı, milliyetçi var çünkü. Ama şunun belirtilmesi gerekir; o taraftarların “zihniyetleri” asla toplumlarının çoğunun “ideolojisi” olmuş bir zihniyet değil. O nedenle, sesleri çıksa da hep azınlıktalar.

Irkçılığın da “enternasyonal” bir yanı var. Dünyanın tüm ırkçıları, faşistleri “öteki”nden nefret etmede ortaktırlar. Türkiye Yunanistan maçında, Paris Katliamı için yapılan saygı duruşunu yuhalayanlar, Londra takımı Chelsea’nın ırkçı taraftarıyla birdir elbette. Chelsea’nin ırkçıları, Yahudi göçmenler tarafından kurulmuş olan Tottenham Hotspur’la yaptıkları her maçta hep birlikte dakikalarca süren “tısssssss” sesi çıkarırlar. Bu, toplama kampındaki Yahudi’nin konulduğu gaz odasına Nazi alçakları tarafından sıkılan gazın sesidir.

Bir halk oyunu ile savaşı birbirine karıştıran beyinsizlerden de çıksa çıksa ancak böyle bir ses çıkabilir. Hangi sloganı atarlarsa atsınlar sadece “tıssss”dır duyduğumuz. İstanbul’da da Londra’da da.