Çalışma hayatımızda karşımıza sıkça çıkan sorulardan biri de işverenlerce işçilerden işe girerken ve/veya çalışmaları esnasında çeşitli gerekçelerle senet alınmasıdır. Çalışanlar doğal olarak kendilerini borç altına sokacak bu senetlerden huzursuzluk duymakta ve bu senetlerin geçerliliğinin olup olmadığı konusunu sorgulamaktadır.

Aslında bazı iş kollarında (işçilere özellikle mal emanet edilen plasiyerlik vb. işler) bu tür uygulamaların yaygın olduğu ve işveren bakımından bunun bir teminat amaçlı olarak alındığı kabul edilmektedir.  Dolayısı ile bu tür işler bakımından bu senetlerin sadece işçiye emanet edilen mal kapsamında olması koşulu ile geçerliliği söz konusudur.

Diğer taraftan işçilere görevlerini yerine getirmeleri esnasından kullanacakları çeşitli teçhizat ve malzeme de (bilgisayar, cep telefonu, araç vb.) verilebilmektedir. Ancak bunlar zaten zimmet karşılığında verilen malzeme ve teçhizatlar olduğundan ayrıca bir senet yapılması gereksizdir. 

Buna karşın işçiyi daha işe başlarken bir tür baskı altına almaya yönelik ve yaptığı işle hiçbir ilgisi olmayan koşullarda alınan senetlerin iyi niyetli olmadığı açıktır.

***

Yargıtay’ın bu yıl içinde vermiş olduğu yeni bir kararı da bu konuya ışık tutacak nitelikte ve örnek bir karardır ( Y.9. H.D. Esas No. 2023/25 Karar No. 2023/2717 Tarihi: 22.02.2023).

Şimdi konuyu bu karardan alıntılarla sürdürelim.

Her şeyden önce yüksek yargı da açıkça bu tür senetlere kuşkuyla yaklaşılmasından yanadır. Bunu kararın şu bölümünde net bir biçimde belirtmektedir:

Çalışma ilişkilerinde işçilerin daha işe başlarken kendilerinden senet, ibraname ve istifa belgeleri alınması işverenlerce çok sık başvurulan bir uygulamadır. İşçinin zayıf durumda bulunması, iş talebi, iş dünyasının sosyal ve ekonomik yapısı göz önünde tutularak bu tür belgelerin değerlendirilmesi gerekir. İşveren ve işçi arasında senetle kurulacak bir ilişkiye kuşkuyla yaklaşmak gerekir.”

Yargıtay’ın bu net tespitinin ardından konunun esasını senedin işçiden ne amaçla alındığının ispatlanması oluşturmaktadır. Gerçekten de yazı konusu yaptığımız somut olayda işçiler kendilerinden bu senetlerin teminat amaçlı alındığını iddia etmişler, işveren ise senetlerin işçilere verilen borç karşılığında alındığını iddia etmiştir.

İşverenin bu iddiası ile birlikte kendisinden doğal olarak bu iddiasını kanıtlaması beklenmiş ancak dosya içeriğinden bu iddianın kanıtlanmadığı anlaşılmaktadır.

“Diğer yandan Antalya İcra Müdürlüğünün 2020/136979 Esas sayılı dosyasına konu edilen bonoda malen veya nakden ibaresi bulunmamaktadır. İlgili Hukuk kısmının (5) numaralı paragrafında tarih ve sayılarına yer verilen Dairemiz kararlarında da açıklandığı üzere; işverence işçiden alınan teminat senetlerinde, işveren borç verdiğini iddia ediyorsa borcun kaynağını açıklamak ve miktarını ispat etmek zorundadır.

Aksi hâlde teminat niteliğinde alınan senetler, işverenin alacağını veya zararını kanıtlamadığı sürece geçersiz sayılmalıdır. Ne var ki işbu davada davalı bu yöndeki ispat yükümünü yerine getirememiştir.

Bir başka anlatımla davalı senedin borç karşılığı olduğunu iddia etmiş ise de alacağını ispat edemediğinden, davacıların senedin teminat senedi olduğunu ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması hatalı olmuştur.”

***

Bu somut olayda görülebileceği gibi bahse konu senetlerin iş ilişkisinin sonlanmasının ardından işverenlerce kötü niyetli olarak kullanılabileceği ve konunun süreç içerisinde yasal husumete dönüşebileceği anlaşılmaktadır.

Buna karşın kararda da belirtildiği gibi senedin işverence teminat dışında herhangi bir borç ve/veya zarar karşılığı alındığı kanıtlanmadığı takdirde bu senetlerin geçerliliği yoktur.

Dolayısı ile çalışanların da karşılaşacakları bu tür senetlere, en az yüksek yargı kadar kuşkuyla yaklaşmaları ve kendilerinden talep edilen senedin gerekçesinin ne olduğu ve içeriği (neyin karşılığında olduğu) net biçimde anlaşılması önem arz etmektedir.