İstikrarsızlığın istikrarı

Pandemiden bu yana küresel düzeyde ortaya çıkan enflasyonu, Türkiye katmerli yaşadı. Dünya enflasyon sorununu büyük ölçüde çözerken, Türkiye’nin önünde uzun bir yol var. Yolun sonunda istikrarlı bir piyasaya kavuşacağımız ise şüpheli. Ama enflasyonu çözerken işsizliği artıracağımız ise şüphesiz. Son 50 yıldır tek haneli enflasyonun istisna olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Türkiye’nin ekonomik-politik yapısı enflasyon yaratarak büyüyebiliyor, sıkıştığında enflasyon yaratarak sorunlarını sümen altı ediyor. Bu duruma “İstikrarsızlığın istikrarı” diyebiliriz. 

Fiyat istikrarsızlığının istikrar kazandığı, bu istikrar içinde yaşayan insanların istikrarsızlığa uyum sağlamak zorunda bırakıldığı bir düzen… Yeni değil, 1974’te yaşanan Petrol Şoku sonrası tüm dünya maliyet enflasyonuyla tanışmış, 1980’lerde sorunu büyük ölçüde çözüme kavuşturmuştu. Türkiye ise 1970’lerde ortaya çıkan yüksek enflasyonu 40 yıl yaşamış, tek haneli enflasyonu ancak 2004’te görmüştü. Bu da ancak 2001 gibi yıkıcı bir finansal kriz sonrası gerçekleşebilmişti. Dünyanın diğer halklarına kıyasla, enflasyon bizim için çok daha tanıdık bir sorun. Haliyle enflasyonla nasıl yaşandığını bizden iyi bilen yok. İşveren de tecrübeli, sabit ücretli de… 

İŞVERENİN YOLU 

Türkiye’nin üretim yapısı küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin (KOBİ) sırtında yükseliyor. TÜİK’in Küçük ve Orta Büyüklükteki Girişim İstatistiklerine göre her 1.000 işletmenin 997’si mikro, küçük ya da orta ölçekli. Yani 250’den daha az çalışanı olan işletmeler. İmalat sanayiinde üretim yapan KOBİ sayısı 2011 yılında 332.586 iken, bu sayı 2021 yılında 382.974’e yükseliyor. Peki, bunca KOBİ, yeni bir ürün ortaya çıktığı, yeni bir teknolojik gelişim patikası oluştuğu için mi artıyor? Hayır, yeni ihracat pazarları oluşuyor ve düşük teknolojili ürünlere dönük talep artıyor. Türkiye’nin sanayisi, Batı’nın üretmekten imtina ettiği düşük teknolojili ürünleri ucuz emek, rekabetçi kur, vergi avantajları ve kredi kolaylıklarıyla üretiyor ve pazar kazanıyor. 2011’de imalat sanayindeki KOBİ’lerin yüzde 58’i düşük teknolojili ürünleri üretirken aynı oran 2021’de yüzde 56. 10 yılda Türkiye’de çok şey değişti ama bu konuda değişen pek bir şey yok. 

Araştırma geliştirme yok, teknolojik yenilik yok. Zaten bunu gerçekleştirebilecek sermaye derinliği de yok. Sermayedarın böyle bir vizyonu bile yok. Böyle bir ortamda enflasyon KOBİ’lerin canına can katıyor, çarkları daha hızlı çalıştırıyor. Sanayici için malın satılıp satılmamasından ziyade, üretilip üretilmemesi önem kazanıyor. Her ne olursa olsun üret, satamazsan stok yaparsın. Stoklar durduğu yerde değerlendiğine göre kaybetmek çok güçtür. Enflasyon Türkiye sanayisinin çarklarını eritecek kadar hızlı çalıştırır. Bu ortamda KOBİ’ler bir de enflasyondan düşük kredi imkânına kavuşurlarsa, daha ne olsun? 

SABİT ÜCRETLİNİN YOLU 

Yarım yüzyıldır enflasyonu bilen bir halkız. İşverenimiz enflasyonla kazanır, iktidarlarımız ekonominin enflasyonla büyüdüğünü bilir. Halkımız da enflasyonun işsizlikten iyi olduğunu farkındadır. Enflasyon başta can sıkar ama hızla istikrarsızlığın istikrarına uyum sağlanır. 6 ayda bir ücretlerin de artacağını bilen insanlar, dişlerini sıkar ama 6 ayda bir nefes alırlar. Fakat bu esnada, bazen yavaş bazen hızlı yoksullaşırlar. Bazen bu durumu fark eder, bazen fark etmezler. Ama uyum sağlarlar. Uyum sağlanamayacak kriz işsizliktir. Bizim halkımız enflasyonu bilir.  

Enflasyon tasarrufların değerlendirilebileceği yeni fırsatlar da sunacağından, kimi sabit ücretliler bu fırsatlara kendilerini fazlasıyla kaptırır, çevresinde yaşananlara duyarsızlaşırlar. Son yıllarda emekçi kesimlerin çocuklarında da benzer bir eğilim gözlenebiliyor. İstikrarsızlığın istikrarında, hayatta kalma fırsatı olarak gençlik “3B”ye sığınıyor; Borsa, Bahis, Bitcoin. 

BORSA 

İstanbul Borsası’nın 37 yıllık bir tarihi var. 1986’da açılan Menkul Kıymetler Borsası o zamanlar sermaye hareketleri sınırlı olduğu için hemen hemen herkesin yabancı olduğu, ilgilisinin bildiği bir yatırım aracıydı. Kambiyo denetimi nedeniyle döviz bulundurmak da mümkün değildi. Bankacılık faaliyeti de günümüzdeki kadar kurumsal olmadığı gibi, bankalar da güvenilir kurumlar değildi. Bu nedenle bizim halkımızın enflasyona karşı geleneksel mücadele aracı altındı. Yastık altına saklanan altınlar, emekçi ailelerin temel güvencesiydi. 1989’daki 32 sayılı kararla sermaye hareketleri serbest bırakılınca hem döviz hem de borsa halkımızın yeni yatırım araçlarına dönüşmeye başladı. Altın önemini yine korudu ama Mark ve Dolar yastık altında altına komşu oldu. Borsa ise 1990’lı yıllarda 1 milyon yatırımcıya sahipti. Borsa İstanbul’un Veri Analiz Platformu verilerine göre bu 1 milyon yatırımcı sayısı 2010’lu yıllara kadar istikrarlı bir seyir izledi. Fakat ne olduysa 2020’den, yani pandemiden sonra oldu. 2020 Ocak ayında 1.240.897 yatırımcısı olan Borsa İstanbul’un bu yılın Ağustos ayı itibariyle 5.636.160 yatırımcısı var. 

Fakat artış enflasyonu yeni deneyimleyen genç kuşaklarda çok daha hızlı. 2020 Ocakta 30 yaş altı 80.358 yatırımcısı olan Borsa İstanbul’un bu yılın Ağustos ayı itibariyle 1.159.709 yatırımcısı var. Fakat yeni gelenlerin hemen hepsi borsa jargonuyla “Hamsi” yani küçük yatırımcı. 2020 Ocakta 30 yaş altı yatırımcı başına düşen yatırım tutarı 6 bin dolarken, bugün 2 bin doların altında. Altın, döviz ve banka hesapları yerine Borsa yeni kuşağın ilgisini daha çok çekmiş görünüyor. 

BITCOIN 

3B’nin ikincisi kripto paraların kralı Bitcoin. Ama kripto paralar son derece çeşitli. Mart 2023 itibariyle 22 bin kripto para çeşidi olduğu tahmin ediliyor. Adı üzerinde, kripto para… Dolayısıyla veriler tahminlere, tahminler de büyük ölçüde anketlere dayanıyor. Yani Borsa’daki gibi yatırımcı profilini görebileceğimiz bir Veri Analiz Platformu bulunmuyor. Fakat yine de kripto paraların Türkiye’deki yaygınlığı gösteren verilere sahibiz.  

İş Dünyası dergisi 14. sayısını bu konuya ayırmış. Bu kapsamda Aralık 2022’de Dijital Ekonomi Zirvesi de düzenlemişler. Bu zirvede konuşan GateTR Pazarlama ve İş Geliştirme Direktörü Didem Gülyuva Türkiye’de 4 milyon kripto para yatırımcısı olduğunu söylüyor. Aynı zirvede konuşan OKX Türkiye Pazarlama Direktörü Ahmet Onur Yeygün, kripto para yatırımcılarının yüzde 90’ının erkek ve ortalama yaşlarının 18-34 arasında olduğunu ifade ediyor.  

Borsadan çok daha hareketli bir piyasa olan kripto para piyasası, yine Borsadan farklı olarak 24 saat işlem yapabileceğiniz bir mecra. Dolayısıyla gece uyurken dahi tetikte olunması gereken, zengin yatıp, yoksul uyanabileceğiniz gergin bir piyasa. 

BAHİS 

3B’nin sonuncusu Bahis. Elbette Borsa gibi Bitcoin gibi bir yatırım aracı değil. Ama borsaya ya da Bitcoin’e yatırım yapan milyonların çoğu için Bahis ile Bitcoin ya da Borsa arasında bir fark yok. Her üçünde de yatırım kararını “Tüyolar” belirliyor. Bu 3B üzerinden milyonlarca izlenmeye ulaşan Youtube kanalları enflasyonla yaşamaya adapte olmaya çalışan milyonlarca gencin saatlerini harcıyor. Bahsin diğerlerinden farkı diğerlerinden çok daha hareketli olması nedeniyle, kumar bağımlılığının daha yüksek olması. İlk tacı kim atar ya da ilk sarı kartı kim görür sorusuna verilen cevap dakikalar içinde paranızı ikiye katlama olanağı sunuyor. Borsa veya Bitcoin’de paranızı ikiye katlamak bahisten çok daha zor. Talep artınca arz da artıyor ve yasadışı bahis sitelerinin sayısı yükseliyor. Geçen yıl TBMM KİT komisyonuna sunulan rapora göre 2019’da 6.612 yasadışı bahis sitesi tespit edilirken bu sayının 2021’de 25.322’ye çıktığı söyleniyor.  

3B gençlerin umudu. Bu umudun peşinden gideni kınamak doğru olmaz. Zira 3B’nin dışında gerçekçi bir umut yaratmak öncelikle eşitlik ve özgürlük mücadelesi verenlerin omuzlarındaki sorumluluk.