İsveçlilerin iki büyük otomobil markası var. Bilenler bilir, biri Volvo, diğeri de Saab. Bu iki araba markası, İsveç otomobilli olarak

İsveçlilerin iki büyük otomobil markası var. Bilenler bilir, biri Volvo, diğeri de Saab. Bu iki araba markası, İsveç otomobilli olarak bilinse de Saab çok uzun zamandır İsveçlilerin elinde değil. Saab, geçen haftaya kadar, ekonomik krizle dengesi şaşan Amerikan şirketi General Motor’undu. Finans krizinin başlamasıyla Amerika kökenli bu dünya devi şirket, bir cüce olduğunu açıkladı ve yıllar yılı inanılmaz kötü yönettiği Saab otomobil şirketini de satılığa çıkardı.
Türkiye’nin, dünya çapında bir otomobil markası olmadığı için nasıl karşılaştırma yaparız kestiremiyorum ama İsveç’te yollarda, park yerlerinde kafanı nereye çevirsen on arabadan üçü, dördü Volvo, biri Saab. Bu otomobil işlerinden hiç anlamam ama İsveç’in arabaları Türkiye’de “Yedek parçası, servisi zor” diye tercih edilmez, çevremden duymuşluğum var. İsveç’te de durum tam tersi. Fiyat uygunluğu, yedek parça ve servis kolaylığından olacak ya da belki de milliyetçilik, İsveçlilerin göz bebekleri bu markalar.
Yaklaşık 14 ay önce satılığa çıkartılan Saab için, bu süre zarfında talipler çıktı. “Saab’ı satın almayı düşünüyoruz” diyen her şirket de manşetlere çıktı. Satıldı, satılmadı derken beklentiler iyiden iyiye tükendi. Saab’ı kurtarmak için hükümetin devreye girmesi ve İsveç devletinin Saab’ı satın alması da olasılıklara dâhil edildi. Hükümet, Saab için devlet güvencesi vereceklerini ama devletin otomobil işinden anlamadığını, bu işi, serbest piyasanın kendi koşulları içinde halletmesi gerektiğini öne sürdü.
Saab’ın İsveç’teki otomobil fabrikasında işler, 14 ay boyunca çok kez durma noktasına geldi. Bu süre içinde İsveç’in sağcı hükümeti, işçiye sahip çıktı. “Bu şirket artık Amerika’nındır, bu işçilerin ne olacağına Amerikalı CEO karar verir, fabrika kapanmışsa kapanmıştır” demedi. İşçiler, sosyal devlet yapısının da gereği olarak, Saab satılana kadar ne aç kaldılar, ne açıkta kaldılar. Geçen süre zarfında kimse onların özlük haklarında “Size bu kadar özlük fazla, biz şurasından kestik, azalttık” da demedi. Son bir haftada, İsveç’te çok kar yağdı ama Saab’ın işçileri, Ankara’da soğuktan titreyen hiçbir TEKEL işçisi gibi üşümedi.
Önce ki hafta cuma günü, Saab’ın İsveç’teki fabrikasında 3 bin 500 çalışan, son 100 siparişi de tamamladı. O cuma işçiler, pazartesi iş başı yapmamak üzere bu sefer fabrikadan çıktılar. İşsizlikleri sadece bir gün sürdü. Salı gecesi İsveç’te televizyon akışı, hükümetten bir bakanının, canlı yayında basın açıklaması yapmasıyla bölündü. Kadın bakan, Saab otomobilin, Hollandalı bir başka otomobil şirketi tarafından Amerikalılardan 2,9 milyar krona satın alındığını açıkladı. Açıklamaya göre, Saab’ı satın alan Hollandalı kuruluşa, AB Yatırım Bankası, 2 senelik bir dönemde 4 milyar kron borç verecek. AB’ye bu borcu vermeye ikna eden, Hollandalı şirketle Amerikalıları masaya oturtan dolaylı yollarla da olsa İsveç hükümeti oldu. Satış pazarlıkları Stockholm’de yapıldı. İmzalar atılınca ilk açıklamayı İsveç hükümetinin bakanı yaptı.
Bir özel şirketin, çok özel işçileri, İsveç hükümeti için bu kadar önemli. Ben bu yazıyı yazarken eyleme başladıklarının 45’inci günü doldu. TEKEL’in yaklaşık 10 bin işçisi, aileleriyle birlikte geleceksiz bırakılmak isteniyor. Türkiye’nin Başbakanı, devletin işçisi için “TEKEL işçileri geldikleri yere dönsünler” diyip “Çalışarak değil, çalışmadan maaş alıyorlar” dedi. Özelleştirirken aklınız neredeydi? Bir dünya rekorudur, tebrikler, kırdınız, 17 dakikada TEKEL’i Amerikalılara sattınız. Siz TEKEL’i satarken, işçisi çalışıyor mu, çalışmıyor mu haberiniz yok muydu? Hükümetlerin işi, düzeltip yoluna koymaktır. İş yapmak ve iş düzeltmek için öncelik de insandan geçer. Yoksa yanlış hesap Bağdat’tan döner.