Stockholm’ün göçmen semtlerinden biri; Rinkeby. Şimdilerde popülâsyon Afrika kökenli göçmenlere doğru kaymış olsa da Rinkeby,

Stockholm’ün göçmen semtlerinden biri; Rinkeby. Şimdilerde popülâsyon Afrika kökenli göçmenlere doğru kaymış olsa da Rinkeby, İsveçlilerin söylemiyle Türkeby olarak anılıyor. İsveçliler ve diğer yabancılar, bu bölgeye Türk köyü diyor. Son beş yıllık süreçte Somalili Müslümanlar, bölgedeki Türk sayısını çoktan katlamış olsa da Türkeby yakıştırması yine de hakkını temsil ediyor. Bölgedeki Türk marketlerinde, özellikle gıda üzerine Türkiye’den gelen pek çok ürünü bulabiliyorsunuz. Banliyö sokaklarında yürürken Türkçe konuşmaların kulağınıza çarpması çok doğal. Bu bölgedeki Türk olmayan yabancılar da İsveççe konuşurken Türkçe kelimeler kullanıyorlar. Örneğin yabancı göçmen gençler arasında “çok” kelimesi yaygın olarak kullanılıyor. “Çok” nerdeyse İsveççe bir kelimeymiş gibi dile entegre olmuş durumda. Bölgedeki göçmen gençler, kullandıkları İsveççenin içine “çok” kelimesine dâhil etmiş olsalar da kendilerinin İsveççe entegrasyonu bir türlü mümkün olmuyor.
Bu alev alev gerçek, geride bıraktığımız hafta, İsveçli siyasetçilerin kucağına bir kez daha düştü. Rinkeby’de, pazartesi akşamı çıkan olaylar, salı akşamı, 50 kişilik bir grupla polisin çatışması, bir okul binasının tamamen yakılması ve 3 tutuklamayla sonuçlandı. Olaylı geçen iki gecenin ardından bölgeden sorumlu kadın Emniyet Müdürü Carin Götblad, gönderdiği basın bildirisinde oluşabilecek ayaklanmalara çok sert müdahale edeceklerini duyurdu. Önümüzdeki pazartesiye kadar üniformalı polislerin 24 saat Rinkeby’de devriye gezeceğini yazdı. Basına neler olup bittiğini, kaç arabanın ateşe verildiğini, polisin neden olayları kontrol altına alamadığını aktarmak yerine, göçmen gençlere tehditler saçan bu polis müdürünün sağduyu yitirmişliğini, İsveç’in Afrika kökenli Entegrasyon Bakanı Nyamko Sabuni’nin açıklamaları takip etti. 12 yaşında, ailesiyle Orta Afrika’daki Burundi Cumhuriyet’inden İsveç’e mülteci olarak sığınan, bu gün 41 yaşındaki kadın bakan, kendini kaybedip “Yakılan Rinkeby Akademisi tekrar inşa edilecek, hiç bir zaman teslim olmayacağız” diyiverdi. Demek bu kadar kolay, güç odağı olmak çok çabuk baş döndürebiliyor.
Yetkililer, yaşanan olaylara açıklık getiremeyince gözler ‘ayaklanma’ çıkartmakla suçlanan gençlere çevrildi. Olayların sakinleşmesinin ardından, polisle çatışan gençler, yaşananları anlattı. Pazartesi gecesi, Rinkeby okulunda düzenlenen bir mezuniyet balosuna okul dışından bir grup genç de katılmak istiyor. Okulda öğrencilerin güvenliğinden sorumlu olarak görevlendirilen kişi, bu gençlerin baloya girmesine izin vermiyor. Okula polis çağırıyor. Gençlerle polis memuru arasında gerginlik yaşanıyor. Tedirgin olan polis, havaya uyarı ateşi açıyor. Grup dağılıyor. Salı akşamı, saat 23.35’te Rinkeby Akademisi’nin aleve verildiği alarmı geliyor. İtfaiye, Rinkeby’e hemen gelmiş olsa da söndürme işlemi 2 saat sonra başlıyor. Bölgenin gençleri, itfaiye araçlarını ve önlem olarak gönderilen ambulansı taş yağmuruna tutuyor. İtfaiyeciler araçlarından dışarı çıkamıyorlar. Okul binası kullanılamaz hale geldikten sonra gençler, bölgeden uzaklaşıyor. İtfaiyeciler o zaman ancak işlerini yapabiliyorlar. Bu olanları basına bu şekilde aktaran ve “Ben de oradaydım, bizim polisle savaşımız var” diyen 25 yaşındaki Badr, aynı gece, polis karakolunu da yakma girişinde bulunduklarını söylüyor.
Bu olaylara karışan gençlerden kaçının yaşı 18’in altında hiç bir açıklama yapılmadı. Ama hepsinin işsizlik, yetersiz eğitim, bulundukları topluma uyum sağlayamama, sosyal devletin herkese sunması gereken imkânlardan kökenleri gereği eşit yararlanamama gibi sorunları var, bu açık. Yaşadıkları toplumda ayrımcılığa uğruyorlar. Onları yönetenlerin ve kontrol altında tutanların kafalarının nasıl çalıştığı ortada. Gençler, kullandıkları şiddetle tamamiyle haksız durumdalar. Ama bu olanlar, bir yokluğun sinyali. Okul yakan, polise, itfaiyeye taş atan bu ‘yabancı’ gençler için söylenebilinecek bir tek güzel şey var. Sadece 3 kişi gözaltında ve kimse fişlenmiş durumda değil. Her zaman iyi yöneticiler denk gelmez ama iyi yasalara 18’in iki üstü, bir aşağısı tüm gençlerin ve tüm ülkelerin ihtiyacı var.