İsveç’te bir gazetenin organizasyonuyla iki yıldır sıradan vatandaşların arasından yılın kahramanları seçiliyor. Okuyucular, mektuplarıyla

İsveç’te bir gazetenin organizasyonuyla iki yıldır sıradan vatandaşların arasından yılın kahramanları seçiliyor. Okuyucular, mektuplarıyla çevrelerinde kahraman olarak gördükleri sıradan insanları anlatıyor. Gazetenin belirlediği bir jüri de bu mektupları okuyup en kahraman 7 kişiyi seçiyor. Başkalarına iyiliği dokunan ya da o yıl herkesten farklı bir şey yapmış olan bu 7 kişi, “İsveç’in kahramanı” oluyor. Seçilen kişilerin arasında, yardım organizasyonlarını yürüten tanınmış ünlü kişiler, sanatçılar ya da politikacılar olmuyor. Aksine, hiçbir yardım kuruluşuna bağlı olmaksızın kendini iyilik yapmaktan alıkoyamayan, başkalarının hayatını değiştiren ya da kendi hayatının kahramanı olan kişiler seçiliyor. Ortaya da çok ilginç bir fotoğraf çıkıyor.
O yıl için İsveç’in kahramanı seçilen, adı sanı daha önceden duyulmamış 7 kişinin onuruna bir gala düzenleniyor. Galaya medya yoluyla belli bir üne kavuşmuş sanatçılar, politikacılar ve İsveç’in bilinen simaları katılıyor. Medyatik ünlüler, galanın sonunda alkışlarıyla o yılın kahramanlarını onura ediyorlar. Ödül töreni canlı yayınla anlaşmalı bir televizyon kanalından yayınlanıyor.  Kahramanlara sembolik olarak altlarında isimlerinin yazılı olduğu birer heykelcik veriliyor. Zaten iyilik yaparken karşılığında bir şey beklemeyen vatandaşların, güzel bir gece ve küçük bir heykelcikle yaşadıkları mutluluk onlara yetiyor. Yılın 7 kahramanıyla yapılan söyleşiler de bir hafta boyunca gazetede yayımlanıyor.
Gazete yöneticileri, geçen yıl ilkini düzenledikleri “İsveç’in kahramanları” projesinin anlaşılıp anlaşılmayacağından çok tedirgin olarak başlamışlar işe. Ama bu yıl “Benim kahramanım bu kişi” diye okuyuculardan 1800 dosya alınca, hedefi tutturduklarını görmüşler. Sizi tanımadığı halde, size iyiliği dokunan kişiyi anlatıyorsunuz ve onun İsveç’in de kahramanı ilan edilmesini istiyorsunuz. Burada sadece iyilik yapmak değil, vefa duygusu da destekleniyor. İyilik yapana bir para ödülü verilmiyor. Sadece toplumun yüzü olan ünlüler, ona alkışlarıyla teşekkür ediyor. Toplum olarak, toplu arınma seansı gibi bir şey. Bir çeşit SPA olayı. “Kaldı mı hâlâ böyle iyi insanlar?” sorusuna “Evet, bak karşında, alkışla!” cevabı.
İsveç’in bu yıl ki kahramanları kısaca şu işleri sesiz sedasız yapıvermişler.
Anna: 68 yaşında bir ebe. İsveç’te pasaportu, kimliği olmadan kaçak yaşayan, yakalandığında sınır dışı edilecek olan kâğıtsızlara sağlık hizmeti sunmuş. Ulaşabildiği kâğıtsız kadınların doğumların da yanlarında olmuş. Bir çeşit gizli hastane oluşturup doktorlarla kâğıtsızları buluşturmuş.
Liv: 10 yaşında. Okulunda arkadaşları tarafından dışlanan bir grup çocuk için kampanya başlatmış. Para toplayıp dışlanan çocuklara son moda kıyafetler alıp onlara imaj danışmanlığı yapmış.
Hüseyin: 37 yaşında. Göteborg’da yedinci kattın balkonundan düşen, altı yaşında bir çocuğu yere çarpmadan önce kollarına açıp yakalayarak kurtarmış.
Madelene: 28 yaşında. Kendi güvenliğini de tehlikeye atarak, tanımadığı bir kızı tecavüzden kurtarmış.
Moussa: 38 yaşında. Göçmenlerin yaşadığı Gävle bölgesinde ücretsiz spor okulu açarak 9 senedir bölge çocuklarına basketbol dersleri vermiş. Spor okuluna gelen tüm çocukların okul hayatındaki başarılarını da tek tek takip etmiş.
Sam ve Stina: Bir 88, diğeri 83 yaşında olan bu İsveçli çift, 58 yıldan bu yana yalnız, itilmiş ve evsiz insanlara yardım etmişler.
Bu insanlar iyiler, evet öyle böyle kahramanlar da. Belki sadece her birimiz kadar iyiler. Kendimizi “Biz de bu kadar iyi insanlarız” diye görebiliriz.  Burada önemli olan, iyiliğin topluma bir model olarak sunuluyor olması. Önümüzdeki yıla kadar her birinin ismi unutulacak. Önümüzdeki yıl yeni iyiler bulunacak. Unutulmayacak olan da iyiliğin ve vefanın kendisi olacak.