Hükümet Adalet Müfettişlerinin “Tazminat ödenmesi gerekir” diye bu hafta karara bağladığı vaka, 2007 yazında gerçekleşti. Adı...

Hükümet Adalet Müfettişlerinin “Tazminat ödenmesi gerekir” diye bu hafta karara bağladığı vaka, 2007 yazında gerçekleşti. Adı açıklanmayan İsveçli bir vatandaş, Vergi Dairesi’nden bir mektup aldı. Mektupta babasının hayatını kaybettiği yazılıydı. “Vergi Daire’si, neden bir kişiye, ailesinden birinin öldüğünü haber versin ki?” demeyin, İsveç’te işler böyle işliyor. İsveç Vergi İdaresi’nin bir görevi de biri öldüğünde tutulan doktor raporunu, ölen kişinin yakınlarına iletmek. Bu ihtiyacın altında yatan en büyük sebep de aile mesbüpları arasındaki iletişimsizlik. Devlet bir şekilde bu iletişimsizliğe çağre oluyor.
Yine de bazen Vergi Daire’si bile yanılabiliyor. Babasının öldüğü haberini, Vergi Daire’sinden aldığı mektupla öğrenen İsveçli’nin kafası karışıyor. Babasının yaşadığını bilen adam, Vergi Dairesi’ne başvurarak belgelerin tekrar kontrol edilmesini istiyor. Evlatlık olarak bir çift tarafından yetiştirilen adamın, ailesinin kimlik numaralarının yanlış kaydedildiği ortaya çıkıyor. 1991’e kadar kilisenin tuttuğu nüfus kayıtlarını deviralan Vergi Daire’sinin, bilgi bankasındaki kayıtlar geçirilirken, bazı tarihlerde hatalar yapmış olduğu, uzunca bir araştırmadan sonra ortaya çıkıyor. İsveçli, yaşadığı psikolojik sıkıntıyı gerekçe göstererek bu hatalı mektuptan dolayı kendisine 75 bin kron tazminat ödenmesini istiyor. Devlet, müfettişini gönderip konuyu inceletiyor. Vatandaşın istediği meblayı fazla bulan müfettişler, devletin bir kurumunun, bir İsveç vatandaşına karşı görevini lâikiyle yerine getiremediğini kabul edip 5 bin kron yaklaşık bin TL’lik bir tazminatın ödenmesini uygun görüyor. Böylece bir çeşit “Yaşar, ne yaşar, ne yaşamaz” hikâyesine dönen mektup vakası sonuca bağlanıyor.
Haberin yayınlandığı gazetenin internet sitesine gönderilen okuyucu yorumlarında İsveçliler ortak bir tutum sergilemiş. Herkes Vergi Dairesi’ne kızgın. Benim de şöyle bir işimi zamanında aksatmıştı, bu kurum diye notlar bırakılmış. Bir kişi Mark Twain’den bir alıntı yaparak “Asıl babanın tazminat alması gerekmiyor mu?” diye sormuş.    
Çok değil, bayramdan bir hafta önce, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Rusya’nın başkenti Moskova’da açıklamayı yaptı. Yeni pasaportlar ve kimlikler 2010’da hazır olacak dedi. Değişiklik kararı ilk kez duyurulmuyor. Ama pasaportun nereye bastırılacağı, kimliğin üzerine cipi kimin takacağı bakanın ağzından kesinlik kazanmış oldu. 
Bakan Atalay “Pasaportla ilgili olarak yeni bir formül geliştirdik. Merkez Bankası ile irtibatlı çalışan darphane ile bu sorunu çözeceğiz. Şu an arkadaşlar çalışmalara başladı. Basımlar orada yapılacak” dedi.     Yeni kimliklere de Tübitak’ın geliştirdiği akıllı cipler takılacak. Böylece kimlikler birçok elektronik uygulamayla uyumlu çalışabilecek. Tek kimliğin her şeyin yerine geçeceğini söyleyen Bakan “ Vatandaşlık numarası ile uluslar arası standartta, farklı özelliklere sahip olacak bir kimlik oluşturulacak” demiş.
Bu haberin altında iki okuyucu yorumu, ilkinde “İyi olur! Kimlik basıp sahtekarlık yapanlardan esnaf kurtulmuş olur” yazıyor. İkincisinde “Kimlik çıkarmak 2 liraydı, şimdi onu 10 liraya çıkarırlar, pasaporta da zam gelir. Hep vatandaş versin, hep vatandaş. Verelim, verilim de, verdiklerimiz bir işe yarasın” yazıyor.
Hazır, demokratik açılım içindeyiz, uluslar arası standartta yeni kimlikler dağıtılırken paşa paşa tazminatlar da dağıtılsın. Yapılacak hatalar için değil. Geçmişte olanlar için.