Şimdi şu AKP Muğla İl Başkanı Kadem Mete adlı zatın, referandumda neden “Evet” denmesi gerektiğini anlattığı konuşmasında sarf ettiği son derece patavatsız o sözleri soysodilbilim açısından nereye konabilir bilememekle beraber Peter Burke’nin Sohbet Sanatı adlı o güzel kitabında sözü edilen “züppe argosu” çerçevesine yerleştirilebileceğini düşünüyorum. En uygun yer orası gibi sanki.

Burke’nin Umut Yener Kara ile Turgay Sivrikaya’nın birlikte çevirdikleri, Islık yayınevinden çıkan kitabını şu sıralar iyice bir okumak lazım. Dilin toplumsal tarihine ilgi duyanlar için çok keyifli bir kitap bu. Kullanımından, “sessiz kalmaya” kadar birçok başlıkta incelenmiş dilin serüveni. Konuşmaya meraklı olanların, örneğin politikacıların da “dil kullanımı nedir”i öğrenmeleri bakımından yararı olur bu kitabın. Memleketin nutukseverleri bu konuda pek başarılı sayılmaz, bilindiği gibi. Burke, keşke bizim taraflara gelse de güzel kitaplar yazsa bu konuda. Bu tür kitaplar yazmak için memleket malzeme açısından çok zengin çünkü. O “malzemelerden” biri de bu Kadem adlı zat işte.

Hep söylüyoruz. Bunlar “Evet”i bir türlü anlatamıyorlar, malum. Kadem Mete de “anlatamayanlardan”. Anlatamadığı gibi üstüne bir de tüy dikmiş ayrıca. Referandumda neden “Evet” denmesi gerektiğini anlatırken(!) nereden icap ettiyse “Ağda yaptırmıyoruz biz, ne yapalım bacaklarımız kıllı. Türk milletinin bacağı kıllı olur. Türk erkeğinin kıllısı Hz. Ali’ye benzermiş. Kadının kıllısı da ayıya benzermiş” demiş.

Ben daha önce duymamıştım bu tür bir benzetmeyi. Yakınlarım içinde “ayıya” benzeyen kıllı bir kadın olmadı hiç. Varsa da “kıllarını”, af buyrun, yakından görecek kadar içine düşmedim hiçbir kadın tanıdığımın. Olsaydı da hormonal bir talihsizliği yersiz benzetmelerin konusu yapmazdım. Kadem Mete’nin gözlemleri son derece kişisel belli ki. Neyi, kimi görmüşse artık.

Dilin kullanımı denen mesele, konuşmacının niyetine bağlı olarak, sosyal davranış kuralları da gözetilerek uygun kavramların seçimiyle ilgilidir. Özcesi edep, erkân hesaba katılmalıdır kelam ederken. Bu zatın “dil kullanımı” bu çerçeveden bakınca tam bir kepazelik. Kuşkusuz (kötü) “niyetine” bağlı olarak, sosyal davranış kurallarına uymayan bir “dil kullanımı” var “adam”ın.

Toplumsal dengeye, kutsala hassasiyete, cinslere saygıya eyvallahı olmadığı da ortada. Bu “istatistik”i nasıl gerçekleştirmişse Türk milletinin bacağının kıllı olduğu sonucuna da varmış. Bu zihniyetin mensupları kadını, bir türlü kadın olarak göremediklerinden her şeye benzetirler, malum. “Kadının kıllısını” ayıya benzetmek, tersinden ayıyı da kadın gibi görmek anlamına gelir ki, ayıların başına gelecekleri düşününce insan ürküyor.

“Evet”i anlatıyor(!) adam. “Türk erkeğinin kıllı bacağı”, “ayıya benzeyen kıllı kadın” “Evet”i dinlemek için gelenlere ne düşündürttü acaba? Bacak kıllıysa “Evet” demek gerekir diye düşünmüş olabilirler mi? İşin şakaya gelir tarafı yok tabii ki. Bir din ulusunun hem de pek bir ilgisiz biçimde bu “züppe dile “dolanmış olması “dil kullanımı”nın en tatsız yanı. Binlerce Alisevere büyük hakaret elbette. Bakın, bu Kadem adlı zata biri “erkeğin kıllısı Kadem’e benzer” deseydi maraza çıkarırdı. Çünkü kıllı kadını ayıya benzettiğine göre demek ki “kıllı” olmak kötü bir şey. Ali’yi koyduğu yere bakar mısınız?

Tabii ki Aliseverler gidip bir yerleri basıp, “tahrik olduk” deyip Kadem gibileri yakmayacak. Aliseverler’de böyle bir tarz yok. Çünkü o kesimin en korktuğu durum, kendilerini incitenlere, katledenlere benzemektir. “İncinsen de incitme” lafı “yaratılanı severiz yaratandan ötürü” gibi (bu cümledeki manaya inanmayanların dilinde) değersizleştirilmiş, lafa ola beri gele söylenmiş bir laf değildir. “İncinseler de (gerçekten) incitmiyorlar”.

Mizahsa yaptığı Kadem’in, mizahı da anlamadığı ortada. Şakalar, fıkralar, espriler, mizah akıllı insanlar üzerine kuruludur benim bildiğim. Hiçbir aptal kişi fıkranın asıl mesajcısı değildir. Hep zekiler çıkar karşımıza fıkralarda. Temel, Dursun’a, “ula senin övdüğün o falcıya ben inanmiyurum” deyince Dursun sorar “ula niye?”. Temel’in yanıtı nettir: “Kapisinu çaldım bağa çimsunuz dedi”. Zeka budur. İnce yerden yakalamak, Dursun gibilerin iddialarını çürütmek kıvrak zeka gerektirir. Kadem “kılla, tüyle” uğraşacağına biraz fıkra okumalı. Zeka açar.

Kadem Mete madem konuşmaya meraklı örnekleri bol, benzetmeleri yerinde olmalı. Çaba gösterirse olur. Neden olmasın? Yeter ki bir adım atsın.

Değil mi ki “adım” anlamına gelen bir isim taşıyor, yapsın işte.