Hrant Dink Cinayeti Davası skandal bir sonuçla bitirilince, toplumda yükselen tepki dalgası karara imza atan hakimleri bile geriletti: 

-Bizim de içimize sinmedi!

  Gerekçeleri ise haklı (!) sayılabilirdi: 

-Delillerin tümü toplanmadı!

 

İyi de… Davanın müdahilleri, her duruşmada bu sonuca doğru gidildiğini görerek mahkeme heyetini uyardılar. Esas sorumlular dosyadan kaçırılıyor dediler.

Mahkeme bunları hatırlamadı…

İçten değildi, hakimlerin dert yanması…

Şimdi bu içtensizliğin yeni versiyonu sahneleniyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatıyla harekete geçen Devlet Denetleme Kurulu, bir yıldır sürdürdüğü çalışmasını sonuçlandırdı. Rapor Cumhurbaşkanlığı’nın internet sitesinde yayınlandı: 

-Cinayette ağır görev suçu var!

Bir başka başlık ise şöyle: 

-Yanlış başladı, yanlış bitti!

Bu raporla Gül’ün devamlı gülümseyen yüzünde yeni güller açtı…  

Cumhurbaşkanı ne kadar insancıl değil mi? Ortaya çıkan büyük haksızlığa o da isyan etti. Vallahi kendisine helal olsun. Adam Çankaya’da ama tıpkı bir sivil toplum kuruluşu gibi çalışıyor. Araş-tırt-tı-rı-yor! Belge-let-tit-tiriyor! Kamuoyunun bilgisine ve ilgisine sundturt-turu-yor! 

Bütün bunlardan da “iyi puanlar” alıyor!

Hani, “Hükümet şetti ama Cumhurbaşkanı bakın neetti?” vaziyetleriyle tribünleri ayağa kaldırıyor.  

Cumhurbaşkanımız için kocaman alkışlar!

Raporda Hrant Dink’in korunmasına yönelik yeterli önlemler alınmadı deniliyor. Bunun da ağır bir görev kusuru olduğu vurgulanıyor.

En başta kim var?

İstanbul Valisi Muammer Güler… AKP Hükümeti onu önce terfi ettirerek Kamu Güvenliği Müsteşarı yaptı. Cumhurbaşkanı da atamayı onayladı! Hazret şimdi de TBMM’de yasama görevini yerine getiriyor, AKP milletvekili sıfatıyla…

İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, tam 17 adet “Hrant Dink öldürülecek” bilgi notunu sumeninin altına sakladı.  AKP Hükümeti onu Osmaniye Valisi yaptı. Cumhurbaşkanı da bu atamayı onayladı.

Şimdi aynı Cumhurbaşkanı “görev suçu var” diye kamuoyunu bilgilendiriyor.

Raporun hukuki içeriğiyle, atamalardaki en üst imza konusunda belki bir açıklaması olabilir: 

-Kalbim Hrant’la; imza atan elim devletle!    

  *** 

Çocuklara kıymayın efendiler 

Çok eski bir şiirle çok yeni bir hikaye iç içe girdi. Böylece şiirin ölümsüzlüğü bir kere daha ortaya çıktı.

Erzurum Yakutiye’deki Dumlupınar İlköğretim Müdürü Mustafa Aydın, ilçede yapılan “Huzur Toplantısı” için akıllar fikirler ötesi bir öneriyle, huzur için kendisini feda etti:

 

-İlerde suç işleyebilecek çocukları öldürelim!

 

Bu zamana kadar kendisini ne kadar güzel saklamıştı… Devlet ona hem maaş veriyor, hem de toplumun geleceği çocukları emanet ediyordu.

Amerikan filmlerindeki fantastik kahramanları bile geride bırakan Mustafa Müdür, şimdiye kadar içinde sakladığı “çocuk öldürme fantezisini” yeni bir toplum modeli için bütün çıplaklığıyla ortaya koydu.

Mustafa Müdür niye şimdiye kadar bu dahiyane fikrini ortaya koymadı da şimdi döktürdü?

Cesareti artmış olabilir mi?

Madem gençliği yeniden yapılandıracağız, “dindarlar” ve “dindar olmayanlar” diye… O zaman Mustafa Müdür de bunun nasıl dahi iyi olabileceğini söyleyecektir: 

-Vatana, millete, ülkeye zararlı olacak çocukları daha yürümeden yok edelim!

Dumlupınar İlköğretim Okulunda çocukları olan veliler aralarında para topladıktan sonra, kalın brandadan ve kol uçları kapalı bir gömlek diktirip, Mustafa Müdüre giydirmeliler!

Sonra da okulun kapısına Nâzım Hikmet’in yarım yüzyıl önce yazdığı şiirden bir pankart asmalılar: 

-Çocukları kıymayın efendiler!

 ***

8 Mart için

Yüzde 100 kadın!

Türkiye’de kadın gazeteci denildiğinde akla gelen imzalar arasında Mine Kırıkkanat adı ön sıralarda yer alır. Sivri dili, doğru bildiğini yazmaktan ve söylemekten geri durmayan yapısı nedeniyle başına belalar almaktan geri durmaz.

Mine üzerinde söz söyleyeceği her konu hakkında bilgi toplar, yazılarını sağlam temellere oturtur. Fikrinden çok önce çok geniş bilgisi vardır.

Hayata karşı da faklı değildir. En yakınında duranlar bile onun ayağının altına muz kabuğu koymaya kalktığında sivri topuklu ayakkabısıyla hem muz kabuğunun hem de onu koyanın üzerine basıp geçebilir. Topuğun ucundaki sert çiviyi hesaplayamayanların vay haline!..

Mine, kalabalık yaşar ama her zaman “tek başına” olmaktan gurur duyar. Markasını da kendi koymuştur: 

-Yalnız kalem!

Mine Kırıkkanat’ın son kitabı “Örtülü Özgürlük” tamamı kadın kahramanların hikâyelerinden oluşuyor. Kitabın eksenini ise kadın ile demokrasi arasına yerleştirmiş Mine…

Bizim memlekette kadınlar ve demokrasi aynı şiddetli aşkın kurbanı oluyorlar.

Şubatın sonu göründü, ardından 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü geliyor. Mine Kırıkkanat’ın Cumhuriyet yayınları arasından çıkan son kitabı 8 Mart’a çok yakışacak, çünkü:

-Yüzde 100 kadın!