Kamusal alanın dışındaki kamusal sorun: Paralı okullar
Paralı okulların oranı yüzde 20’yi, öğrenci oranı yüzde 15’i aştı. Bu, iktidarın nihai hedefinin üzerinde olduğu gibi hızla yoksullaşmaya ters bir oran. Paralı okula yönelen çoğunluğun yoksulluk sınırının altındaki çalışan kesim olduğunu biliyoruz.
Paralı okul velilerinden birinin paylaşımı şöyle: Eğitim 24.845, yemek 28.000, etüt 6.500, takviye kurs 6.500, kitap 20.000 dediler! Bu nedir? Yani okul mu işletiyorlar, yoksa lokanta ve kırtasiyeci mi anlamadım!
Servis, kıyafet ve kırtasiye hariç, 2023-24 eğitim yılının en ucuz paralı okul fiyatı olan 85.845 lira veliyi isyan noktasına getirmeye yetmiş. Bugünlerde sık dile getirilen bu tür yakınmalar genellikle satın alma gücü düşük orta ve alt gelir grubuna hitap eden paralı okul müşterilerinden geliyor. Paralı okul velisi arttıkça sorunları da artıyor ve tepkileri kamuoyuna daha çok yansıyor. Örgütlenmeye, Eğitim Bakanlığına ulaşmaya çalışıyor, fakat bakanlık onları pek dinlemiyor.
Demokratik kamuoyu sayıları giderek artan bu kitlenin sorunlarını kamusal talep olarak ele alabilir, eğitimin içeriğinden ziyade fiyatının mesele edildiği bu tartışmaya müdahil olabilir mi? Türkiye yeni eğitim-öğretim yılına karma eğitim ve yeni din derslerinin müfredata eklenmesini tartışarak giriyor. Bir kamusal alan olan devlet okullarına yönelik bu saldırıya direnip okulların demokratikleştirilmesini savunmak ise o alanda kalan öğretmen, öğretmen örgütleri, öğrenci ve velilerine düşüyor. Daha açık sormak gerekirse, devlet okullarındaki nitelik kaybına tepki vermek yerine çözümü paralı okulda arayanlarla satıcı (özel okul sahipleri) arasındaki uzlaşmaz pazarlığa demokratik kamuoyunun dahil olması gerekir mi? Bu, tartışmaya değer bir konu gibi geliyor bana.
Paralı okulların oranı yüzde 20’yi, öğrenci oranı yüzde 15’i aştı. Bu, iktidarın nihai hedefinin üzerinde olduğu gibi hızla yoksullaşmaya ters bir oran. Paralı okula yönelen çoğunluğun yoksulluk sınırının altındaki çalışan kesim olduğunu biliyoruz. Sorun her ne kadar yoksulları ve büyük bir kitleyi ilgilendiriyor olsa da beklentisini, statüsünü, kültürel ve sosyal konumu serbest piyasadan para ile edinme çabasının kamusallık ile ilişkilendirilmesi çok zor. Paralı okul müşterisinin çokluğu, onları kamusal eğitimin bileşenlerinden biri yapmadığı gibi bir ticarethane olan paralı okullar da kamusal alan değildir. Herkese açık ve erişilebilir olmayan ayrıcalıklı bir alanda yaşanan sorun ve bu sorunun neden olduğu gerilimi kamusal alana taşımak gerekmez. Fakat bu, orada yaşanan sorunun kamuyu ilgilendirmediği anlamına gelmiyor. Çünkü paralı okulların müşterileriyle yaşadığı problemin kaynağı kamusal bir örgüt olmasına rağmen eğitim politikasıyla yurttaşlarının bir kısmını sistemin dışına iten devlettir.
Devlet okullarıyla özel okullar arasındaki tüm farklılıkların temelinde eğitimin finansal kaynağı yatmaktadır. Her alanda olduğu gibi finansör eğitimde de tercih hakkına sahiptir; finansör öğrenci ise okul seçiminden okulla kurduğu ilişkiye, eğitimin içeriğinden materyaline, amaçlarından kariyer planına kadar tüm eğitimsel faaliyetle birlikte sosyal ilişkilerinin ve yaşantısının belirleyeni oluyor. Özel okul yatırımcısının rolü öğrencinin beklentisini gözetmekten ibarettir. Paralı okullar, satın alma gücü olanın tüm bu ve benzeri beklentilerini alabileceği bir pazar olarak düşünülmüştü. Ne yazık ki devlet, eğitim ortamını bozdu ve eğitimi önemli bulan, geleceğini eğitime bağlamış önemli bir kesimin devlet sisteminin dışına çıkmasına yol açtı. Sonunda arzın talebi karşılayamayacağı noktaya geldik ve paralı okul sahipleri bir yandan müşteri beklentisini göz ardı eder; öte yandan müşterisini eğitim, yemek, kıyafet, servis, kitap ve kırtasiyeyi belirlediği fiyata zorlar oldu. Bu durum, devlete dönmek istemeyen hatta dönüş yollarını kapatmış olan paralı okul müşterisini sorununu kamusal alana taşıyıp çareyi orada aramaya yöneltti.
Özel okul, teorik olarak bireyin beklentisini gözetmek durumundadır, çünkü orada alıcı-satıcı hukuku geçerlidir. Elbette devlet okullarının finansörü de öğrencidir fakat burada birey haklarını tek başına denetleyemediği daha büyük ve soyut bir güç olan devlete devrettiği için bireyin değil, devletin bireyden beklentisi esastır. Demokratik devlet, ortalama bir yol bulur ve bireyle arasındaki çatışmayı asgari düzeye indirir. Demokratik olmayan devlet yolun ortasını bulamaz ve bir süre sonra devletin beklentisi devleti ele geçiren gücün beklentisi olur. Türkiye bu kategoride; bireyle devletin eğitimden beklentisi arasındaki uyumsuzluk gittikçe artıyor. Bu da ebeveynlerin, olanakları ölçüsünde devlet okullarından uzak durmasına neden oluyor. Özel okullara yönelinmesinin nedeni bu okulların öğrencinin eğitimsel beklentisini karşılıyor olmasından kaynaklanmıyor, ekonomik krizin yoksullaştırdığı eski orta sınıfı sınırlarını zorlamaya iten asıl neden çocuğunu devletin hegemonyasından kısmen kurtarmakla ilgilidir. Devletin çocuklar üzerindeki baskısı arttıkça özel okullar büyüyor. İtici nedenden (devletin başarısızlığı) ötürü büyüme doğal olarak çekici nedenlerin (özel okullara atfedilen niteliklerin) göz ardı edilmesine yol açıyor. Şu haliyle özel okullar öğrenciye, nitelikli bir eğitimden ziyade devletin bozduğu ortamı satıyor diyebiliriz.
5 Eylülde atılmış bir tweete gelen tepkileri bu yazının iddiasını doğrulayan küçük bir anket olarak sunabilirim: Selami İnce’nin “Çocuklarınızı özel okula göndererek devlet okullarının çökmesini onaylayan orta sınıf nasılsınız? Taksitleri falan ödeyebiliyor musunuz?” sorusuna gelen çoğu sitem içeren takipçi yorumunun özeti “Çocuğumu güvenle gönderecek devlet okulu vardı da biz mi göndermedik” şeklindeydi.
Sözleşmeye dayalı alışveriş ilişkisinde çıkan ihtilaf kamuyu, kamusal alanı ilgilendirmez. Fakat “Evimin önü arkası, sağı solu imam hatip”, “Dincilerden, imamlardan korumak için gönderiyorum.” “Devlet okulu her gün film izlettiğinde ve yemek duaları yaptığında bitti bizim için” diyen ebeveyni de anlamak gerekiyor. Onları bu alışverişe zorlayan kamusal bir kurumun kararlarıdır. Özel okullarda yaşanan sorunlar her ne kadar kamusal alanın dışında kalsa da çözüm kamusal talep, kamusal tepki ve kamusal alanda gözüküyor.