Kara para ve mafya ile bu iktidar mücadele edebilir mi?

AKP iktidarı, kurulduğu günden itibaren bir rant ve soygun rejimi inşa etmeyi hedefledi. Bunu inşa ederken de sıcak paraya bağımlı bir yapı haline geldi. 2008’e kadar aslında batıdan Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere sıcak paranın aktığı dönem devam etti, sonra bu bitti. Bitti ama AKP’nin sıcak paraya ihtiyacı bitmedi. AKP’nin ihtiyacı bitmeyince bir tercih yaptı. Dedi ki, “Ben varlık barışı yasası çıkaracağım”. Bu daha önce de çıkmıştı ama AKP ile birlikte neredeyse yıllar boyunca süren varlık barışı uygulamaları başladı. Bu ne demek? Kaynağı belirsiz, yurtdışındaki paranın Türkiye’ye davet edilmesiydi.  

En son çıkan varlık barışının amacı artık gizlenmedi. Ne olduğunu ortaya koyan bir metindi Maddelerinde açıkça yazıyordu. 11 maddede denen şey, sen parayı getir ben sana kaynağını sormayacağım. Bu uyuşturucu parası da olsa, silah kaçakçılığı parası da olsa, ne olursa olsun. Ben bunun kaynağını sana sormayacağım, soruşturma açılmayacağının garantisini sana vereceğim, bu garantiyle birlikte senden vergi almayacağım. İktidar tarafından yüzde 2 vergi alınıyordu bundan da vazgeçtiğini söyledi. Bu açıkça bir tercihti. Bu adımları attığınız zaman bunun dünyanın mafyasını Türkiye’ye davet etmekten bir farkı olmadığını herkes bilir. Bunu devleti yönetenler de bilir, adliye de bilir, gazeteciler de bilir, herkes bilir. Dünyadaki mafyayı Türkiye’ye davet etmektir. Nitekim öyle oldu. Uluslararası suç gelirlerinden elde edilen paralar Türkiye’ye aklanmak için akmaya başladı. Bunun dava dosyalarında örneklerini gördük.  

Bununla eş zamanlı olarak Suriye savaşı bu konuda önemli bir değişim ve kaynak açığa çıkardı. Cihatçı yapıların para transferleri Türkiye üzerinden olmaya başladı. Suriye’nin ekonomik yapısının dağılmasıyla birlikte zaten İran, yıllardır bu kayıt dışı ekonominin, paranın kayır dışı transferinin bir merkezidir ve Türkiye de oraya ulaşan paranın ana hatlarından biridir, buna Suriye de eklendi. Savaşın finansmanı da eklendi. Türkiye kara para trafiğinde bir merkez haline dönüştü.  

Mafyanın Türkiye’ye yerleşmesinin bir diğer nedeni, aslında varlık barışlarıyla eş güdümlü işleyen süreç, vatandaşlığın çok ucuzlatılması. 250 bin dolara ev aldığınızda vatandaş oluyordunuz, şimdi 400 bin dolar oldu. Kara paranı getirebiliyorsun, sonra da vatandaş olabiliyorsun. Bu da suiistimal edildi. Bu vatandaşlığı almak için suça bulaşmamış olmaları gerekiyor ama bunun da yolu bulundu. Bunu yapan çeteler ortaya çıktı. Aranmaya başladığı an gelip burada vatandaşlık alarak başka ülkeye iade edilmekten kurtulmaya başladı. Vatandaşlık, uluslararası suç baronları için bir zırha dönüştü. Oturum izni de vatandaşlık gibi kullanıldı. İsveçli bir uyuşturucu baronu, vahşice cinayetler işlemiş birisi, Marmaris’te bankta çantasını unutuyor, polise gidiyor orada öğreniliyor ki adam uyuşturucu baronu. Avusturalya merkezli bir çetenin lideri de geçen günlerde yakalandı İstanbul’da, adam Türk vatandaşı olmuş. Ali Yerlikaya bunu tweetinde duyurdu.  

Bu çürüme sana oturum izni de sağlıyor, vatandaşlık da sağlıyor, en temeli de koruma sağlıyor. Yerel, ulusal suç örgütleriyle birlikte suç işliyorlar, koruma sağlıyorlar, birbirlerini büyütüyorlar. Avusturalyalı suç örgütünün burada döviz bürosu var örneğin. İstanbul’da kara para transferi yapabilmek için İstanbul’da döviz bürosu kurmuş. Uyuşturucuyla birlikte büyüyen kara paranın yasadışı bahisle giderek daha da devasa haline geldiğini görmek gerekir.  

Neticede suç örgütlerinin hepsi bir şeyi görüyor duyuyor. Cumhurbaşkanlığı’ndan Burhan Kuzu Zindaşti’yi serbest bıraktırdığında bunu tüm suç örgütleri dünyada duyuyor. Türkiye’de bunun mümkün olduğunu, korunabileceğini hissediyor. Ali Yerlikaya, mafyanın parasının ülke ekonomisini, piyasayı tehdit eder hale gelmesiyle birlikte müdahale etmeye başladı ama bunu yapabilir misiniz emin değilim. Sistem kirli artık, rejim kirli, kadrolar kirli, devlet çürümüş. İçeri atarsınız ama sonra yine serbest kalırlar. Ülkeyi çürüten, oldukça derinlere inmiş ve yukarılara da tırmanmış bir sistem söz konusu.