Orta İsveç’te bir kasaba. Adı Tärnsjö. Bu bölgede 6 bin yıldır insan yerleşimi var. Ortaçağda bu yerleşim bölgesinin tam ortasına...

Orta İsveç’te bir kasaba. Adı Tärnsjö. Bu bölgede 6 bin yıldır insan yerleşimi var. Ortaçağda bu yerleşim bölgesinin tam ortasına bir kilise dikilmiş. İşte o kilisenin kayıtlarına göre, karanlık çağda, bölgede sadece  500 kişi yaşıyormuş. 1700’lere gelindiğinde bu sayı ikiye katlanmış. 1800’lerde, İsveç’ten, açlık ve sefalet nedeniyle yeni kıta, Amerika’ya büyük bir göç yaşanmış, yine de kasaba ortadan kaybolmamış, 3 bin kişiyi barındırmış. Kasabanın bugünkü nüfusu, 2 bin 200 civarında. Tärnsjö, Türk Dil Kurumu’nun internet sitesindeki, Bilim ve Sanat Terimleri Ana Sözlüğü’nde yer alan tarife harfiyen uyuyor. Bir bölüm kent işgörülerini kamuya sağladığı halde, kırsal özelliklerini henüz yitirmemiş, nüfusu 2 binle 20 bin arasında değişen küçük yerleşim birimi; kasaba.
Bu küçük kasabasının yakanında, bir SİT alanı bulunuyor. Şaşırtıcı bir durum değil. İsveç’te çok sayıda koruma altına alınmış bölge var. Kasabanın yer altı suları da oldukça zengin. Şişeleyip satan yok. Kasaba belediyesinin, olası ziyaretçilere, “gezilecek yerler” listesindeki ilk önerisini, kasabanın kütüphanesi kapmış durumda. Kütüphanenin elinde bulundurduğu özel bir kitap, kayıt kuyut yok. Gerekçe, binası güzel. Tärnsjö’nün çıkışında, 1200’lerden kalma evlerin bir kısmı restore edilmiş ve bir park yapılmış. İsteyenler, evlerin içinde bulunduğu parkta, mangal yakıp piknik yapabiliyor. Velhasıl kasabada her şey İsveç ortalamasında.
Tärnsjö’nün, bu cumartesiye kadar, onu, İsveç’in diğer kasabalarından bir adım daha öne çıkaracak hiç bir özelliği yoktu. Kasabanın kaderini, pederi değiştirdi. Peder, kasaba için İsveç’te bir ilki gerçekleştirdi. Karar, İsveç Kilise Meclisi’nde görüşüldü ve Tärnsjö’nün pederine uzun bir bekleme süresinden sonra “Peki tamam, istediğin gibi olsun” denildi. Pederin isteği basitti. “Cemaatimin ruhsal ihtiyaçlarını ve benzin depolarını doldurarak onlara yardımcı olmak beni iyi hissettirecek.” Kasabanın pederi, Tärnsjö’ye bir benzin istasyonu açtı. Peder, bunu kişisel birikimlerini kullanarak yapmadı. Benzin istasyonunu, kasabanın kilisesi yaptırdı. Benzinci, kasaba kilisesi tarafından işletilecek ve kiliseye gelir kaynağı oluşturacak. Sonbaharın sonuna doğruda benzincinin butik bölümü tamamlanıp kiraya verilecek.
Dış dünyaya, kasabalıları, en kısa yoldan ulaştıran bir tren istasyonun bulunduğu bu yerleşim biriminde, geçen yıldan beri, bir benzin istasyonu yokmuş. Kasaba sakinleri benzin almak için çevre kasabalara gitmek zorunda kalıyorlarmış. Benzin almak için yapılan masraf, depoya dolduran benzinin miktarını azıltmaya başladığından beri, kasabanın en büyük derdi bu olmuş. Kimsenin cebinde benzinci açacak kadar para olmayınca devreye kasabanın kilisesi girmiş. Pederin girişimiyle cemaat huzura kavuştu. İsveç’te, ilk kez kilisenin işlettiği bir benzinci de hizmete girmiş oldu.
Milenyumda İsveç Kilisesi, yürürlüğe giren bir kanunla kamu idaresinden çıkarıldı. Kilise özerkleştirildi. Vatandaşların ‘kilise vergisi’ ödeme zorunluluğu ortadan kaldırıldı. Kiliseye ya da inandığıdı dine yardım etmek isteyen vatandaşların ödentilerini, devlet topluyor ve ilgili makamlara iletiyor. İstemeyen para ödemiyor. İsveç Kralına dayatılan kiliseye üye olma şartı da iptal edildi. İsveç’in krallı, 9 yıl önce yapılan bu değişiklikle isterse artık başka dine inanabilir. İnandığı o dinin mensübü da olabilir. ‘Kısa süre önce’ diyebileceğimiz bir zaman diliminde yapılan bütün bu değişiklikler laiklik adına atıldı. Özerkleştirme yapılırken kilisenin mal varlığı kiliseye bırakıldı. Bu da çok büyük bir gelir kapısı. Kilisesinin, ayrıca İsveç’in en büyük giyim şirketinde hissesi de var. İşler iyi gidiyor. Küçüçük Tärnsjö’deki lokal kilise bile, kriz ortamında kimsenin cebinde parası yokken, kasabaya benzinci açabiliyor. Paranın dini yoktur. Dinin de nasılsa hiç parasız kaldığı görülmemiş. Bizde de öyle değil mi? Yanlız bir farkla, Türkiye’de, devlete göre herkes imanlı. Başka türlüsü mümkün değil.