İyi Parti’nin 81 ilde aday göstererek seçime “hür ve müstakil” olarak girme kararını, “kazan-kazan”ın tersiyle, başlıktaki gibi ifade edenler var. Mantığı da şuymuş: Onlar kaybedecek ama CHP de kaybedecek. Bu hezimet ardından CHP karışacak ve tabanı İyi Parti’ye kayarak onu 2028 seçiminde muhalefetin önemli partisi yapacak.

Evdeki hesap ve çarşı ilişkisi bir yanda dursun, biz önce İyi Parti’nin kendi açıklamasına bakalım.

Diyorlar ki; ittifaklar partilerin kimliğini silikleştiriyor, siyasetsizliğe yol açıyor. Kutuplaşmayı keskinleştiriyor ve kutuplaşma nedeniyle demokratik bir siyasal yarış olanaksızlaşıyor. Bizim ilkelerimiz ve değerlerimiz var, siyaseti bunlar temelinde yapacağız. Milliyetçi, demokrat, kalkınmacı bir parti olarak yarışarak, biri diğerini korkutarak ilerleyen kutuplaştırıcı otoriter sistemi dağıtıp çoğulcu demokratik bir sistemin önünü açmak istiyoruz. Hadi herkes bizim gibi yapsın!

Kulağa hoş gelse de sizin gibi yapmayan bir iktidar cephesi olan ülke gerçekliği karşısında boş!

Bu nedenle, otoriter tek adam yönetimi ve onun adım adım başta laiklik olmak üzere Cumhuriyet’in temel ilkelerini yok eden siyasetine karşı olan merkez sağ ve sol seçmende, Batı’daki tüm büyük illerin kaybedileceği endişesine yol açıyor.

İyi Parti merkezi, “Kaybedilsin, ne olur. Bizi ilke ve değerlerimizi bayraklaştıracağız. Mayıs’ta ittifak yaptık da kaybetmedik mi?” havasında. Bunun kendi tabanındaki karşılığını görecek! Kaybet-Kaybettir stratejisi CHP’yi dağıtıp onu büyütecek mi yoksa bitirecek mi hep birlikte göreceğiz.

Geçen seçim öncesi, 6’lı Masa’nın ortak adayının Kılıçdaroğlu olduğunun açıklanmasının beklendiği bir anda AkşenerM. Yavaş ve E. İmamoğlu’na aday olmaları için açık çağrı yaparak muhalefetin ortasına tahrip gücü yüksek bir bomba bıraktığında; “Akşener baştan beri kendi ‘önemli’sinin peşindeydi! İlk günden beri başbakanlığa aday olduğunu söylüyordu. Hep o doğrultuda adımlar attı. Kılıçdaroğlu’na ‘kazanamayacak aday’ olduğu için değil, o kazandığında ‘başarı’nın İyi Parti’den çok CHP’ye yarayacağı ve parlamenter sisteme geçildiğinde başbakanlığı garantileyemeyeceği için karşı çıkıyordu” diye yazmıştım.

Aynı satırları şimdi tekrar yazarım. Kılıçdaroğlu’nun kaybettiğini hatırlatacaklara da, “Kaybetti ama o aday olduğu için değil, muhalefetin hep birlikte yaptığı hatalar yüzünden” derim. Neyse, bu tartışma artık geride kaldı.

Biz şimdi İyi Parti’nin 81 ilde aday konusunda kendi gerekçesini temel alıp ne kadar mantıklı olduğuna bakalım:

1- Kutuplaşmayı yaratan bir iktidar var ve siz onun karşısında dağınık durduğunuzda çoğulcu bir sisteme geçişe katkıda bulunmaz, otoriterliğin önünü iyice açmış olursunuz.

2- İş birliği ya da ittifak, kendinizi ifade etmenize engel değildir. Tersine, bir iş birliğine kendinizi ifade ederek, kendiniz olarak girer ve yine kendi olarak girmiş diğerleriyle ortak bir amacı gerçekleştirmek için birlikte yürürsünüz.

Bilirsiniz ki, otoriter rejimi değiştirmeden çoğulcu bir demokratik sistem hayaldir. Otoriter rejimler de ancak ona karşı olan herkesin birlikte hareket etmesiyle değişebilir.

İyi Parti bir seçim yaptı ve bunun hem kendileri hem memleket için sonuçları olacak.

CHP’nin ortamı germeyen “İyi Partililer iyi insanlardır” karşılığı çok doğru. Bu tavır yerelde ve tabanda iş birliğine katkıda bulunacak.

Yerel seçimlerin kuşkusuz kendi özgünlükleri var. Ancak otoriter rejimler altında girilen yerel seçimlerin anlamı yerelden öte! Bu yüzden, sol hem bir başka dünyanın mümkün olduğuna dair somut örnekler yaratma hem de otoriter rejimi geriletme sorumluluğuyla hareket edecektir!