Asgari ücrette ilk toplantı yine bir erteleme olmazsa 11 Aralık Pazartesi günü gerçekleşecek. Şu sıralar çalışanlar her yılsonu olduğu gibi büyük bir merakla 2024 yılında ellerine geçecek ücretin ne kadar olacağına ilişkin beklenti içindeler ve tahminler yürütüyor. Sadece onlar değil elbette işveren tarafı da önemli bir maliyet kalemi olarak gördükleri asgari ücreti belirli bir düzeyde tutabilmek için hükümet nezdinde kulisleri olanca güçleriyle yürütüyor.  

Bilindiği gibi ülkemizde asgari (en düşük) ücret artık neredeyse ortalama ücret haline dönüşmüştür. Bununla birlikte ücretli (bağımlı) çalışanların yüzde 50’sinden fazlası asgari ücret ve/veya buna çok yakın ücretlerle çalıştırılmaktadır. Dolayısı ile aileleri ile birlikte düşünüldüğünde milyonlarca insanımızı çok yakından ilgilendiren bir geçim kaynağından söz ediyoruz.

Anayasa’mızda ücrete ilişkin düzenlemeler 55. Madde de yer almaktadır. Buna göre:

“Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır. Asgarî ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur”.

İlgili maddeye sonradan eklenen bu son cümle hükümetin işini bir hayli zorlaştırıyor aslında. Yani sosyal devlet olma olgusu aynen maddenin ilk cümlesindeki gibi “çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri” almayı gerektiriyor. Hatta bunu yaparken çalışanların geçim şartları da göz önünde bulundurulacak ama gelin görün ki ülkenin ekonomik durumu da göz ardı edilmeyecek.

Şimdi bu maddeden hareketle baktığımızda çalışanların geçim şartları berbat durumda bunu hepimiz biliyoruz. Geçen hafta da yazmıştım. Asgari ücretin neti şu anda 11 bin 402 TL iken. Türk-İş’in araştırmasına göre açlık sınırı 14 bin 25 TL'ye yoksulluk sınırı 45 bin 686 TL'ye çıktı. Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 18 bin 239 TL olurken, yıllık gıda enflasyonu ise sınırlı düşüşle yüzde 80,12 oldu.

Demek ki mevcut durumda çalışanların geçim koşulları ciddi manada kötü ve iyileştirilmesi gerekiyor. Yani hükümet asgari ücreti buna göre düzenlemelidir. Ama bunu yaparken ülke ekonomisinin durumu da göz önüne alınacak ve ne yazık ki ülke ekonomisi de berbat durumda. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) verilerine göre Tüketici Fiyat Endeksi kasım ayında yüzde 5,58 arttı. E-TÜFE’nin son 12 aylık artışı yüzde 129,27 olarak gerçekleşti. Yani ülke ekonomisinin durumunu göz önünde bulundurduğumuzda çalışanlara ne yazık ki geçim şartlarına uygun bir artış yapılamayacak.      

Zaten hükümet kanadı bunun sinyallerini henüz aralık ayına girmeden 2024 yılında asgari ücrete bir kez artış yapılacağını belirterek vermişti. Ardından geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın asgari ücrete ilişkin aşağıdaki açıklamaları kamuoyunda yer aldı:

“Yılbaşında ekonomik dengeyi sarsmayacak, çalışanlarımızın kayıplarını giderecek bir asgari ücret belirleyeceğiz. İşçilerimizin onayını alacak, işverenlerimizi de yormayacak ve istihdama zarar vermeyecek bir asgari ücret seviyesi hedefi ile süreç yönetilecek.”

Şimdi açıklama gerçekten ilginç öyle bir ücret açıklanacak ki hem çalışanların kayıpları giderilecek hem işverenleri yormayacak hem de istihdama zarar vermeyecek (yani asgari ücret fazla arttı diye işten işçi çıkarılmayacak) bir ücretten söz ediliyor.

Doğrusu bunu başaracak bir ücreti tespit edebilirlerse biz mucize gerçekleştirmiş olacaklar. Bu nedenle 2024 yılının asgari ücretini merakla bekliyoruz.

Diğer taraftan sendikaların asgari ücrete ilişkin tepkileri de basına ve kamuoyuna yansıyor. Geçtiğimiz günlerde yeniden seçilen Türk-İş Genel Başkanı Atalay  "Açlık sınırından bir pazarlık olmaz onun üzerinden bir pazarlık olur" şeklinde bir açıklama yaptı. Ancak daha sonra Türk-İş'ten konuya ilişkin yapılan açıklamada, pazarlıkta alt sınırın 14 bin 25 lira olduğu haberlerinin gerçeği yansıtmadığı ve taban fiyatın masada bulunan komisyon üyelerinin kararıyla belirleneceği belirtildi.

Türk-İş’in geçmişte gerek bu konuda gerekse, genel tavırları çerçevesinde bu açıklamayı değerlendirdiğimizde çok da şaşırmadığımızı belirtmeliyiz. Asgari ücret tespit komisyonunda taraf olarak bulunamasa da konuyla ilgili yoğun mücadele veren Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ise bu yılda etkin bir eylem planı çerçevesinde gösteriler ve basın açıklamaları gerçekleştiriyor. Bu yıl asgari ücrete ilişkin bir rakam açıklamama tavrı geliştiren DİSK “Gelirde adalet, vergide adalet ve insanca yaşanacak ücret istiyoruz” sloganıyla aşağıdaki taleplerini dile getirdi:

1.       Asgari ücret değil toplu pazarlık kapsamı genişletilmelidir. 

2.       Asgari ücretin ülkemizde ortalama ücret haline geldiği dikkate alınarak asgari ücret tespit edilmelidir.

3.       Asgari ücret artışında resmi enflasyon/hedeflenen enflasyon değil, kişi başına GSYH artışı esas alınmalıdır. 

4.       Asgari ücret yüksek enflasyon koşullarında yıl dört kez belirlenmelidir. 

5.       Asgari ücret artışında yoksulluk sınırı bir kriter olarak dikkate alınmalı ve bir evde iki kişi çalıştığında yoksulluk sınırını aşan bir gelir elde etmeleri güvence altına alınmalıdır.  

6.       Türkiye'de asgari ücretin tespitinde uluslararası standartlara uyulmuyor. Birleşmiş Milletler, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Avrupa Konseyi standartları dikkate alınmıyor; ailesi hesaba katılmadan tek bir işçi üzerinden asgari ücret hesaplanıyor. 

7.       Asgari ücret tespitine ilişkin 131 sayılı ILO Sözleşmesi onaylanmalı, Avrupa Sosyal Şartı'na asgari ücretle ilgili konan çekince kaldırılmalıdır. Asgari ücret sonrası ilk vergi dilimine uygulanacak oran yüzde 10'a düşürülmelidir.

8.       Gelir vergisi tarife dilimleri, asgari ücret artışından az olmamak kaydıyla, yeniden değerleme oranında artırılmalıdır.

9.       Asgari ücret vergi istisnası, vergiden değil, matrahtan indirim yoluyla uygulanmalıdır.

10.    2008 yılından beri işverenlere verilen 5 puanlık SGK prim desteği işçilere de verilmelidir.

11.    Çağ dışı damga vergisi kaldırılmalıdır.

12.    2008 yılında çıkarılan 5510 sayılı Yasa'dan önce asgari ücretten düşük emekli aylığı söz konusu değildi. En düşük emekli aylığı en az asgari ücret düzeyine yükseltilmelidir.

13.    Asgari ücret en düşük kamu işçisi ücreti ve en düşük memur maaşı dikkate alınarak hesaplanmalıdır.

Evet "Gelirde adalet, vergide adalet ve insanca yaşanacak ücret” istiyoruz. Uzun yıllar sonra DİSK olarak bu sene asgari ücrete dair bir rakam açıklamıyoruz. Çünkü bu kadar yüksek enflasyon koşullarında bugün söylediğimiz rakamın, 1-2 ay sonra, hatta ilk zamlı ücretlerin alınacağı şubat ayında uçup gideceği açıktır. Bu ülkede gelirde adalet isteniyorsa, vergide adalet isteniyorsa, bu ülkenin tüm değer ve güzelliklerini üretenlerin insanca yaşayabilmesi isteniyorsa atılması gereken adımlar bellidir. 13 madde olarak sıraladığımız bu taleplerimizin, hemen şimdi hayata geçirilmesini istiyoruz. Ve bunun için Türkiye'nin dört bir yanında mücadelemizi büyütüyoruz.”  

Asgari ücreti ay boyunca ta ki açıklanan kadar konuşmaya devam edeceğiz. Bu konudaki gelişmeleri takip ederken de İşvereni yormayıp işçiyi mutlu edecek asgari ücret nasıl olacak merakla bekleyeceğiz.