Fransa’da protesto hakkını kullanan insanlara şiddet uygulayan polisi kınıyorum” dedi ama biliyoruz ki kınadığı falan yok. Daha önce Türkiye’yi Gezi Parkı Direnişi’ndeki polis şiddeti nedeniyle benzeri cümlelerle eleştiren Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’a laf sokuyor aklı sıra. Zekâsına çok güvenmenin kendisini düşürdüğü gülünç durumun farkında olmadığını biliyorum elbette ama ben, kim ne derse desin, Recep Bey’in bu bir hayli çocukça misillemeci tutumuna gerçekten, bayılıyorum. Üstelik bu tutumu, ta ilkokul dönemlerinden şu olgunluk çağına kadar taşımış olması da bana bir hayli sevimli geliyor. Hangimiz o dönemlerde kalmayı istemezdik ki? Recep Bey bunu başaranlardan olduğu için ayrıca kıskandığım biri. Bu ilkokul çocuğu sevimliliği ile “laf çakarak” umduğunu bulduğunu, yani ilk vuruşla hedefi (Hollande’ı) “pışşşıkk” diyerek bozum ettiğini fark ettiniz mi?

Bu tür ilk vuruşlarla yetinen, gerisine aldırmayan biri Recep Bey. Lafı çakan (çaktığını sanan) ilk vuruşla yetinir, gerisini düşünmez. O ilk vuruş muhatabını da oyalar uzun süre. Sersemlik hali, malum. Bence Hollande’ı, şiddeti savunan, uygulayan birisinin (Recep Bey’in) eleştirisi sersemletmiştir kesin olarak. Barışçı piskopos Desmond Tutu eleştirseydi örneğin, Hollande’a bu kadar dokunmaz bana sorarsanız.

Beyefendinin laf çakmada sonuç almasına varan İlk Vuruş ne? Fransa’nın Türkiye’ye yönelik polis şiddeti eleştirisini zamanı geldiğinde, üstelik aynı cümlelerle, Fransızlara yöneltmek. Düşünmediği “gerisi” ise şu: Şiddeti kınamada samimi ise eğer Taksim’deki, Kürt coğrafyasındaki “devlet/polis/özel harekât” şiddetini de kınamasının kendisinden bekleniyor olması. Tabii işin bu tarafı ile başta seçmenleri olmak üzere çok kimse ilgilenmiyor. Çünkü Reis, “neylerse güzel eyler”.

Oysa Recep Bey’in bu tür sitemlerde bulunmaya yüzünün olmaması lazım. Soma’da yere düşmüş madencinin yüzünde patlayan “devlet tekmesi”nden de, öldürülmüş bir yavrunun annesini meydanlarda yuhalatan “devletlu öfkesi”nden de sorumlu olan bizzat kendisidir. Fransız devletine “senin de benden kalır yanın yok” demek için sorumlu olduğu günahlarını anımsatmaktan çekinmeyecek kadar rahat da tabii ki. Hesap kitap adamı ne de olsa. Bu laf çakmasının getirisinin götürüsünden fazla olduğunu da gayet iyi biliyor. Yarattığı seçmen tipini anımsayın.

“Fransa’da protesto hakkını kullanan insanlara şiddet uygulayan polisi kınıyorum”un içinde “tencere dibin kara seninki benden kara” iması yatar. Türkiye’nin Fransa ile “günah ortağı” olması AKP seçmeni ile yandaş köşe süsleri için, elaleme karşı memleketi savunurken örnekleme şansı verir Türkiye’ye. Bunların ağababası Mehmet Barlas böyle yapardı örneğin. Mehmet Ali Ağca adlı faşist Papa’yı vurduğunda, Milliyet’teki köşesinde, içine kendisini de katıp, “Bizi anlıyor musunuz?” diyerek 12 Eylül darbesinin ne kadar haklı olduğunu(!) duyurmuştu dünyaya.

Ne de olsa Barlas tarafından yanağı okşanmış biridir Recep Bey, bir şeyler kapması normal. Barlas’ın Ağca’nın eylemiyle 12 Eylül’ü haklı(!) çıkartmaya çalışması gibi Recep Bey de “kendi şiddetini” Fransız polisinin şiddetiyle aklıyor. Aslında istediği, “şimdi beni anlıyor musun Hollande efendi” demek, Barlas gibi. ”Ben Gezicileri neden ezdiysem sen de şimdi protestocularını o yüzden eziyorsun” demek. Nihayet, tüm dünyaya “ben yaptım ama Hollande da yapıyor” demek.

Bilmiyor, okumuyor, dünyayı takip etmiyor, memleketi Kasımpaşa’dan ibaret sanıyor dediğimizde hakaret ettiğimizi ileri sürüyor kimileri. Oysa bunlar birer gerçek. Bilmiyor, okumuyor, dünyayı takip etmiyor, memleketi Kasımpaşa’dan ibaret sanıyor. Bilse, okusa, dünyadan haberi olsa, Kasımpaşa dışında bir âlem olduğunu fark etse, Fransız polisinin ne kadar vahşi olduğunu çoktan bilirdi. Çevreci Greenpeace’in bir eylemcisinin bizzat Fransız devletinin emriyle öldürüldüğünü bilmez, eminim. Göçmen ayaklanmalarında Fransız polisinin ne kadar göçmen kafası kırıp gözünü çıkardığını da. O nedenle Fransa’nın Gezi Kahramanlarına karşı Türk polisinin şiddetini kınamasını ciddiye almamıştık biz. Ciddiye alan bu oldu. “Onuruna” dokundu çünkü. “İkimiz de aynı vahşeti işliyoruz, ayıp olmuyor mu Hollande kardeş?” kızgınlığıdır o kınama cümlelerini buna sarf ettiren.

Kendi şiddetinin “sağlaması”nı Fransız polisiyle yapıyor adam, görmüyor musunuz? Fransa’yı mahcup edeyim derken kendi şiddetini de kabul ediyor aslında. “Ben yapmadım” demiyor, “Sen de yaptın” diyor.

Bu arada, kınıyor gibi yapıyor oluşuna kanmamak lazım. Ben Reis’in Fransız polisine hayran kaldığına adım gibi eminim. Polisin “destan yazan”ına sevgisi malum.

Türk olmuş, Fransız olmuş fark etmez.