Meteoroloji uzmanlarının duyurduğuna göre, bugün en sıcak yaz günlerinden birisi olacakmış. Artık her tür iklim olayı bir afet uyarısı şeklinde veriliyor. Şöyle başlıyor haberler: Meteoroloji uzmanları uyardı! Sel riski, dolu riski, ölüm riski… Risk ve olumsuzlukların sürekli farkında olma ihtiyacı, geçen haftaki yazımda bahsettiğim Yannis Stavrakakis’in ‘The Lacanian Left’ adlı kitabında da geçiyor; modernitenin bir tür laneti gibi üzerimizde bu olumsuzlama… 

Yeni bir ahlakın yerleşmesi için başka şeyler gerekiyor diye bitirmiştim geçen haftaki yazımı ve oradan devam edecektim. İşte o başka şeylerin arasındaki en büyük eksiklik ‘olumlama’… Kendimizde ve başka şeylerde sürekli bir olumsuzu arama eğilimindeyiz, hava çok kötü olacak, büyük ekonomik kriz geliyor, yapay zekâ dünyayı ele geçirecek, 50 yıl sonra susuzluktan öleceğiz, yeni ve daha güçlü salgın hastalıklar geliyor… Hatta bu yazıyı okuyanların bir kısmı, olumsuzlayan bir perspektiften, şu sözcüğü yanlış yazmış, bunu da abartmış diyerek, yazının içindeki önemli bazı detayları önemsizleştirme eğiliminde olacak mutlaka.   

Sol içi tartışmalarda da hep bu olumsuzlamaları görürüz. Sağ’da pek olmaz; çünkü sol, modernitenin insan yaşamındaki negatif ve pozitif kuruculuğuyla ilgili farkındalığından bolca nasibini almıştır. Bu farkındalıkta bir sorun yok, ama olumsuzlama istikrarsızlaştırıcı bir yere evrildi tüketim toplumunun dinamikleri içinde. Örneğin sağcı popülist bir liderden etik değerler beklenmez, bugün söylediğini yarın inkâr edebilir, ki sağcılar kendilerini ahlakçı bir yerde konumlandırsa da. Ama solcu bir siyasetçi popülist olmaya kalkıştığında sürekli bir ahlaki sorgulamadan geçirilir, olumsuzlanır. 

Protestolarda ve toplumsal muhalefetlerde yaşanan ‘kısa devre’ durumlarıyla bu olumsuzlama laneti arasında bir ilişki olduğu kesin. Eğer her türlü dünyanın sonu gelecekse, o zaman dünyayı kurtarmak için neden çaba göstereyim? Olumsuzlama, imkânsızla, tekinsizle, bilinçdışıyla ilişkili, bizi gerçekliğe yaklaştıran bir tür sınama olarak çok değerli olsa da, eğer hakikatle bağı koparsa yıkıcı etkisiyle bir paradoksa da yol açar. Olumsuzlama, olumlamayı daha gerçekçi ve güçlü kılacaksa anlamlıdır, yok edecekse değil.

Stavrakakis, kitabında modern öncesi geleneksel toplumlarda olumsuzluğun dini tahayyüllerle idare edildiğini yazmıştı. Bütün olumsuzluklar şeytana ya da günahkârlara havale edilip işin içinden çıkılırken, moderniteyle birlikte Tanrı’nın yerini ‘Akıl’ aldı ama bu ‘Akıl’ Feyerabend ve daha pek çok düşünürün de izah ettiği gibi oldukça sorunlu görünüyordu ve o zemini istenildiği gibi dolduramadı ya da üzerinde oynanarak bu akıl çıkar odaklarının hizmetine sunularak istikrarsızlaştırıldı. Stavrakakis’e göre bugün politik durum üç tepki arasında salınıp duruyor: Ütopik, demokratik ve post-demokratik.

***

Bu üç tepki, sayfalar dolusu analizi hak etse de, ben sadece Ranciere’i de anarak şimdilik sadece post-demokratik tepkiye değinmek istiyorum. Ranciere’e göre post-demokratik durum, demokrasi adına demokratik eylem biçimlerini silmeye yönelik uzlaşmacılığı vurgulayan bir paradoks. Yani demokrasinin kurumları formaliteden varlığını sürdürürken, hükümet ve devlet kurumları demokrasi öncesi zamanları anımsatacak şekilde ayrıcalıklı gruplarının kontrolüne geçer. Protestolar demokratik bir zeminde karşılığını bulur ancak; post-demokraside devlet kurumlarına hiçbir etkide bulunamadığı için ‘kısa devre’ yapar ve kolayca sönümlenir. Halkın siyasete yapabildiği tek etki aracı olan seçimler de, sıkı bir şekilde kontrol edilen bir gösteriye dönüştürülerek uzmanlar tarafından yönlendirilir ve onların seçtikleri başlıklarla sınırlandırılarak yurttaşlar pasif, kayıtsız bir role indirgenir.

Aşırı sağın yükselişi, tam da bu demokratik siyaset kurumlarının işlevsizleşmesiyle ilişkili, pos-demokrasinin nihai bir sonucu olarak yorumlanıyor pek çok düşünür tarafından. Belki de önce siyaset yapma zemini iyi analiz edilmeli ki, kısa devre yapmayan muhalefet biçimleri ortaya çıksın. 

Bizim önce kendimiz başta olmak üzere ‘olumlama’ya ihtiyacımız var, kontrol edeceğimiz ve edemeyeceğimiz şeylerin farkına vararak. Havayı kontrol edemeyiz, sıcak ya da soğuk olacak. Bugün çok sıcak… Ama iklim kriziyle ilgili yapabileceğimiz şeyler var.