J. Saramago’nun Körlük romanına kaptırmış giderken, bir arkadaşım arayıp Başbakan’ın 12 Eylül’de idam edilenlerden söz ederken...

J. Saramago’nun Körlük romanına kaptırmış giderken, bir arkadaşım arayıp Başbakan’ın 12 Eylül’de idam edilenlerden söz ederken ağladığını söyledi.
Saramago’nun akıl hastanesine doldurulmuş körleri de ağlıyordu, koca kentte kör olmadan kalan tek kişi olan doktorun karısı da… İnsanlık dışı bir durum karşısında tepki gösterip ağlamak, insanlıktır her şeyden önce.
Saramago, körlüğü bir metafor olarak kullanarak, kâh insanın içindeki iyi ve kötünün diyalektik mücadelesini anlatıyor, kâh “liberal demokrasi”nin insanları sürüklediği sağlıksız ortamı betimliyor, ama en çok da hemen hemen hepsi aynı koşullar içinde olan körlerden bir kısmının iktidarı ele geçirdiklerinde nasıl çirkinleştiklerini vurguluyordu.
Başbakan’ın Mamak’tan, idamlardan söz ettiğini duyunca, eski bir Mamaklı olarak “tatile bağlı haber orucu”mu bozup videolarına göz attım. Bu 12 Eylül öyle kötü bir şeymiş ki, sabah namazını kılan bir genci başına dipçik vurarak öldürmüş, çocuk yaştakileri asmış, solcusunu sağcısını suçlu suçsuz demeden idama göndermiş!
Haydi, insan ol da ağlama! Gel de, 12 Eylül’ün 30. yılında bir referandumla 12 Eylül’e meydan okuyan Başbakan’ın peşinden gitme!
Başbakan’ın peşinden gidenler gidedursun, ben 12 Eylül ve Mamak anılarıma daldım bir an.
İlk konulduğum ve A-Blok’a transfer olana kadar kısa süre kaldığım D-Blok Mamak’ın en “konforlu” bölümüydü. U şeklinde prefabrik barakalardan solda olanda kalıyordum. Prefabrik yapının girişin sağında küçükçe bir koğuş, solda da büyük koğuş vardı. Sayımız zaman zaman değişirdi ama toplam 100 kişi kadardık. Yeni gelenler oldukça, sağcılar ve solcular cetvelle ölçüp santimetre hesabı kendimize düşen yatak payını gelenin siyasal kimliğine göre artırır ya da azaltırdık.
Kapıya yakın tarafta 20 kadar “faşist”, diğer tarafta da 80 kadar “devrimci” kalırdı. Ortada, bir tür tampon bölge olarak; iki “İslamcı”mız vardı; kibrit çöpünden ev yapan, her iki tarafla da iyi geçinen, kokmaz bulaşmaz iki kişi.
O iki kişi, Mamak’ın sayıca en azları, 12 Eylül’ün yarattığı zeminde çoğalarak iktidar oldular. Mamak’ın en kalabalıkları devrimcilerin durumu malum!
Darwin haklı demek ki; yaşayıp çoğalanlar güçlüler, eğilip bükülmeyenler değil “uyum sağlayanlar” oluyor. 12 Eylül’e uyum sağlayanlar, hatta 12 Eylül’ü alkışlayıp Kenan Paşa’yı cennetlik ilan edenler “güçlü” şimdi. Uyum sağlayarak güçlendiklerinden ağlayarak hesap sorma peşindeler!
12 Eylül’le hesaplaşma konusunda bu denli istekli olanlar, söz gelimi CHP’nin 12 Eylülcülerin yargılanması önerisini neden reddettiler? Başbakan geçen gün ağlayarak okuduğu mektubu neden o gün okumadı? Sırf öneri başkasından geldi diye mi?
12 Eylül’e bu denli karşı olanlar, neden YÖK gibi 12 Eylül kurumlarını dert etmezler artık? Kendi ellerine geçirdikleri ve kendi borazanları haline getirdikleri için mi?
12 Eylül mahkemelerinde yargıç karşısına çıkıp konuşabilmem için tam 3 yıl geçmesi gerekmişti! 12 Eylül hukukunun sonuçları karşısında ağlayanlar, neden kendi iktidarlarında gayrimeşru kanıt toplama, telefon dinleme ve uzun süreli tutukluluk gibi yöntemlerden rahatsız olmazlar?
Alın size bir Necdet Adalı, Erdal Eren öyküsü; 12 Eylül’den kalan… Ey solcular, 12 Eylül’de referandumda “Evet” deyin ki 12 Eylül’le hesaplaşabilelim!
Alın size bir Mustafa Pehlivanoğlu mektubu, Muhsin Yazıcıoğlu şiiri; Mamak’tan yazılmış… Ey milliyetçiler, referandumda “Evet” deyin!
Namaz kılarken dipçiklenen de var… Ey Müslümanlar, sakın bir yanlış yapmayın ha!   
Körlük, bir roman metaforu olarak kullanıldığı sürece sorun yok. Tersine son derece anlamlı oluyor.
Siyasal körlük ise tam tersi… Öyle bir hastalıkla malulseniz eğer, 12 Eylül’ün binlerle, on binlerle, yüz binlerle içeri tıkıp işkenceden geçirdikleri referandumda “Hayır” deme eğilimindeyken, 12 Eylül’ün yarattığı uygun zeminde, ona uyum sağlayarak serpilip gelişenlerin “Evet” demesindeki tersliği göremiyorsunuz.

Not: Can dostum, Makina Mühendisleri Odası Başkanı Emin Koramaz’a kardeşinin kaybından dolayı başsağlığı diliyor, acısını tüm kalbimle paylaşıyorum.