Prof. Aydın Güven Gürkan nitelikli, bilgili bir insandı. Ülkenin darbe sonrası kendini toparlama sürecinde siyasete atılmış, Sosyaldemokrat Halkçı Parti’nin genel başkanlığını üstlenmişti. Hakkında kötü söz söyleyen çıkmamıştır, temiz, dürüst bir akademisyen, ilkeli bir siyasetçiydi. Yaşlı sayılmayacak bir yaştaydı aramızdan ayrıldığında.

Partisinin seçim gezileri çerçevesinde Kızılcahamam’da bir açık hava mitinginde konuşurken, “sevgili Kızılcahamamlılar” diyeceğine, “sevgili kızılderililer” deyivermişti. Çok masum, çok hoş bir dalgınlıktı bu. Kendisi dahil herkes gülmüştü diye anlatırlar. Ama bundan da önemlisi saygıdeğer Gürkan “sevgili kızılderililer” dediğinde, miting alanındaki herkesin arkalarındaki tepelere dönüp bakmalarıydı.

Belli ki bir dil sürçmesiydi bu. Gürkan da oradakiler de Kızılcahamam’da Kızılderili olmayacağını bilirlerdi elbette. Oluyor böyle yanlışlıklar. İçişleri Bakanlığı yaptığı sırada açılışını gerçekleştirdiği Ferro Krom Tesisleri’nden “Kırro From Tesisleri” diye söz eden Abdülkadir Aksu’yu asırlar geçse de unutmam ben örneğin. “Sizi Allah’a emanet ediyorum” yerine “Allah’ı size emanet ediyorum” diyen Tansu Çiller “bu alemin kraliçesiydi” tabii ki. Nahcıvan Cumhurbaşkanı Ebulfeyz Elçibey’den Ali Bey diye söz etmesi gaflarının en hafiflerindendi. Belediye binasını ziyaretinde zabıta görevlilerinden oluşan tören kıtasındakileri asker sanıp “merhaba asker“ diye selamlaması da hoştu.

Bir İngiltere gezisi dönüşü oradaki temaslarını anlatırken “İngiliz TRT’sine” açıklama yaptığını söyleyen eski Cumhurresimizlerimizden Cevdet Sunay’ı da analım bu arada. Fransızcası pek iyi değildi derler eski başbakanlarımızdan Hasan Saka için, başında saçı yoktu Saka’nın, keldi yani. hatta öyle ki lakabı da Kel Hasan’dı. Doğru mu uydurma mı bilmem ama şöyle bir olay anlatırlar; Fransız meslektaşıyla bir telefon görüşmesi yapacaktır, telefonda karşısındaki görevliye kendisini tanıttığında söz konusu görevli birden anımsayamadığı için sorar haliyle: “Quell (okunuşu Kel) Hasan?” (Hangi Hasan?). Hasan Saka’nın çok kızdığını söylerler.

Pakistan - Hindistan savaşında kazanan tarafın Pakistan olduğunu sanıp söz konusu ülkenin cumhurbaşkanını kutlamak için telefon açan Süleyman Demirel’in de ne kadar mahcup olduğunu tahmin etmek zor değildir.

Her yerde rastlanır bu tür dalgınlıkara, gaflara. Oğul Bush bir Latin Amerika gezisinde “dilinizle ne kadar övünseniz azdır” diyerek latinceyi övmeye kalkmıştı. Latin Amerika’da konuşulan dilin Latince olduğunu nereden duymuşsa artık?
Dalgınlıkla, yanlışlıkla, yanlış bilgilendirmeyle ilgili olarak bu tür vakalarla karşılaşılır. Binali Bey’inki de böyledir herhalde. Boluluları, zulmüyle tanınan Bolu Beyi’nin torunları sanması tamam cahillik değilse de, en azından Anadolu efsane kültürüne yabancılaşmanın bir örneği sayılmalıdır. Bolu Beyi efsane değildi elbette, 1580’lerde yaşadığı bilinen bir yöre egemenidir malum. Adı etrafında gerçeklikten yola çıkarak sonradan oluşturulmuş bir dolu efsane, öykü vardır. Boğaziçi’nde okursa kızların kendisini yoldan çıkaracağını düşünecek kadar ince eleyip sık dokuyan biri olarak Binali Bey’in konuyla ilgili olarak azıcık araştırma yapması fena mı olurdu?

Bolu Beyi için “zulmünden çok Köroğlu’yla karşılaştığı için ün kazanmıştır” denir. Tabii işin uzmanları iki Köroğlu ‘nun varlığından söz ederler. Birinin şair, diğerinin de şaki olduğunu söylerler. Şaki olandır Bolu Beyi’nin belalısı. Ama halkın zihninde her iki Köroğlu tek bir kişi olarak yer etmiştir. Olsun, bir kötülüğü yok.

Bolulu olsam bozulurdum. Yörede adı lanetlenmiş bir egemenle anılmaktan çok isyankar, zalime, zulme, haksızlığa karşı bir kahramanla ya da dizeleri günümüze kadar gelen büyük bir halk ozanıyla anılmak, anımsanmak isterdim.
Binali Bey, ne kadar halk çocuğu vs derse desin kendisine, o bir egemen. Hem varsıl bir işadamı hem de hem de siyasetçi olarak egemen. Osmanlı memuru Bolu Bey’ini meslektaşı gibi mi gördü acaba? Bolu Beyi’ne, Osmanlı otoritesine “hayır” diyen Köroğlu’dan söz etmesinin “atmosfere” uygun kaçmayacağını mı düşündü ya da? Köroğlu’nun torunları diyemezdi belki de, istese de. Öyle “torunlardan” referandumdan “evet” çıkmaz çünkü, hiç değilse bunu biliyordur.

Sen kalk, Köroğlu’nun diyarı Bolu’da Bolu Beyi’nden söz et, hem de alana gelenleri onun torunları sayarak.
Köroğlu’nun torunlarının kim olduğunu da referandumda öğretirler Binali Bey’e. Umarım.