Komünistlerin zaman zaman dinazora, Rusya’nın sembolü olan ayıya, Çin deneyimi üzerinden ejderhaya, kolhoz/sovhoz ve komünler üzerinden...

Komünistlerin zaman zaman dinazora, Rusya’nın sembolü olan ayıya, Çin deneyimi üzerinden ejderhaya, kolhoz/sovhoz ve komünler üzerinden karıncaya benzetildikleri olmuştur, ama hiç ‘troll’ denilen masal canavarına benzetilmemişlerdi, şimdi o da oldu!
Haber röportajı görüntüsü ve aktüel belgesel çekimi arasında gidip gelen sallantılı kamerasıyla hiperrealist filmler listesine eklenen Troll Hunter/Troll Avı’nda kültürel ve sinematografik kodlar tam da bu amaçla kullanılıyor. Hiperrealist filmler, biliyorsunuz, el kamerasıyla amatörce çekilmiş izlenimi vermek için sürekli sallanan kadrajlarıyla, uzun ve özensiz gibi görünen planlarıyla bir ‘gerçekliğe şahit olma’ durumu yaratıyor ve bu şahitliği genellikle olabilecek en gerçekdışı öğeler için kullanmayı –harcamayı?- yeğliyor -cadıların yaşadığı ürkütücü ormanlar (Blair Cadısı-1999), bir virüs sonucu ortaya çıkan zombiler (Rec-2007), kentleri yakıp yıkan dev canavarlar (Monster-2008, Cloverfield-2008) ya da hayaletli evler (Paranormal Activity-2010). Bu film de, temelanlam düzeyinde troll’lerin –masallarda köprülerin altında yaşar ve insan etine bayılırlar; filmdeyse taş, beton ve kömürü tercih ediyorlar- gerçekten varolabileceği üzerine kurulu. Ama film ilerlerken bir troll’ün sembolik düzeyde nelere kadir olduğunu görüyoruz ve filmin yananlamları belirginleşmeye başlıyor: Öncelikle, troll’ler devlet tarafından biliniyor, fakat troll’lerin yaşadıkları yerlerin tespit edilip öldürülmesi bir ‘devlet sırrı’ –bu kavram filmde açıkça kullanılıyor... Bu pis işi bir derin devlet örgütü olan TGT’de (Troll Güvenlik Teşkilatı) görevli asker eskisi Hans yapıyor. Hemen bir tesadüf parantezi açalım: 1978’de Norveç polisi, yasadışı içki üretimi ile ilgili araştırma yapılan bir bölgede çok geniş bir cephanelik buldu; 2. savaştan hemen sonra olası bir komünist istilasına karşı kurulan Norveç kontrgerillası Rocambole’ye ait olduğu ortaya çıkan bir yeraltı cephaneliği. Bu cephaneliğin bulunduğu arazinin aynı zamanda Norveç istihbaratında görevli olan sahibinin ismi ‘Hans’tı. Belki Hans Norveç’te çok kullanılan bir isim olabilir ve bu filmi yapanlar da özel geliştirilmiş silahlarıyla troll peşinde koşan karakterlerine Hans ismini verirken özel bir amaç gütmemiş, tarihsel bir gönderme yapmamış olabilirler tabii. Tamamen tesadüf olabilir yani. Ama olmayabilir de, çünkü film troll’ler üzerine değil; troll avını kamerayla kaydeden üniversite öğrencileri hakkında da değil -hatta bu öğrencilerin tam olarak niçin orada bulunduğu, bu film çalışmasını nasıl finanse edip sürdürdükleri konusunda epey ciddi senaryo boşlukları var. Bu film, orijinal ve İngilizce adlarından da anlaşılacağı gibi (Trolljegeren/Troll Hunter/Troll Avcısı) doğrudan ‘avcı’ ile ilgili: Hans gerçek bir kahraman! Düşmanına soğukkanlılıkla yaklaşan yiğit ve ‘cool’ bir savaşçı! ‘70li yıllarda TGT’nin emriyle çok feci bir troll katliamı gerçekleştirmiş, hamile dişilerin ve henüz yürüyemeyen bebek ‘troll’lerin de içinde bulunduğu bir kitleyi yok etmiş... Ama gizli bir ajan olarak çalıştığı için, ‘troll’lerin yayılmasını engelleyerek ülkesini ve dünyayı nasıl bir tehlikeden kurtardığını kimse bilmiyor. Gördüğünüz gibi, bazı ayrıntıları tesadüfi olsun ya da olmasın farketmiyor, bu aslında açıkça bir kontrgerilla hikâyesi...
Anlatının bir başka ilginç yanı, bir troll öldürüldükten sonra kamuoyuna yönelik dezenformasyon için cinayet mahalline bir ayı cesedinin bırakılıyor olması. Böylece hem Rusya ve komünizmle ilgili sembolik gönderme tekrarlanmış, hem de kara propaganda içeren tipik kontrgerilla çalışmasına örnek verilmiş oluyor.
Bu arada canavarlar hakkında vurgulanması gereken önemli bir unsur daha var: Derin devlet tarafından acımasızca öldürülen bu troll’ler feci biçimde din düşmanı! ‘Tanrıya inanma’ kokusunu hissettikleri an iyice saldırganlaşıyorlar.
Sadece tuhaf ve anakronik bir komünizm paranoyasının değil, aynı zamanda yabancı düşmanlığının da okunabileceği göstergeler barındıran bir anlatı bu. Yani anlayacağınız, filmdeki troller insan yemiyor ama birileri troller üzerinden bizi fena halde yemeye çalışıyor...