Açları, aş ve iş isteyenleri din ve imanla terbiye etmeye çalışmak hiç de yeni değil, epey eski bir yöntem. Din ve iman, eski zamanlarda da, aşı işi, toprağı olanlara karşı kullanıldı. Afrikalının “Avrupalılar geldiklerinde onların elinde İncil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda baktık ki İncil bizim elimizdeydi. Topraklarımız ise beyazların olmuştu” demesi bundandır.

Buna itiraz edenler hep oldu. Her ne gerekçeyle olursa olsun, her kim, hangi zamanlarda elinde neyi sallayarak insanların aşına ve işine göz dikerse diksin, karşısına dikilip “Hayır” diyenler çıktı. Bazen Hüseyin’di isimleri, bazen Yusuf, Deniz… Darağaçlarında fidan oldular. Bazen de Fidel, CheSierra Maestralar’dan inip iktidar oldular.

Ekmek diyenlere, iş aş diyenlere kutsal kitap sallayıp dine sarılarak karşı çıkanlar da oldu hep. Kâh böyle yaparak iktidar oldu, iktidarda kaldılar. Kâh aşı, işi, ekmeği olmayanlar gözlerini açtı, iktidarlarından oldular.

Başbakan’ın kampanyası yetmezmiş gibi, devlet kesesinden seçim kampanyası yapan Erdoğan’ın, elinde Kuran’la aşsız ve işsiz Kürt Türk seçmene attığı nutukların etkisini 8 Haziran’da göreceğiz.

Sonuç ne olursa olsun; “Ben Kuran’la büyüdüm, Kuran’la yaşıyorum. Kendi şahsında Kuran’ın yerinin ne olduğu malum” diyerek, inancı bir yandan kendine kalkan yaparken, öte yandan ana muhalefet liderine karşı bel altı bir mızrağa dönüştürmesini bu ülkenin siyasi tarihini yazanlar not edecek, bunlar da, yarın, o ünlü Afrika sözü gibi anımsanacaktır.

HDP’lileri İslam ve din karşıtı olarak yuhalatmanın, Kürtçe ezan ve Kürtçe ibadet isteyen “terör destekli malum parti” ilan etmenin AKP’ye oy getirip getirmeyeceğini bilemem, ama bu memlekette kardeşçe bir arada yaşama ruhundan çok şey götüreceği açık.

Meydanların aş, iş ve ekmek talebinin karşısına Kuran’la çıkmanın, Kudüs, Selahaddin Eyyubi edebiyatı yapmanın araştırmaların ortaya koyduğu çarpıcı gerçekleri örtüp örtemeyeceğini de göreceğiz.

İşte; Koç Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ali Çarkoğlu ve Yrd. Doç. Dr. Selim Erdem Aytaç ile Ohio Eyalet Üniversitesi’nden Doç. Dr. Erik Nisbet’in Haziran 2015 Seçimleri Türkiye Kamuoyu Dinamikleri Araştırması’nın sonuçları:  

“ -Son 1 yılda ‘Ekonomi kötüye gidiyor’ diyenler yüzde 30’dan yüzde 48’e yükseldi.

-Türkiye’nin en önemli 2 sorunu sorulduğunda yüzde 39 ile işsizlik ve yüzde 13 ile ekonomik kriz ilk iki sırada. Ekonomik kriz sorununu dile getirenler 2011’e göre 2 kat arttı.

-Ak Parti hükümetinin icraat başarısı sorulduğunda 2011’e göre olumlu görülen alanlar; türban ve başörtüsü sorunu, sağlık hizmetleri, kentsel dönüşüm, terörün azaltılması olarak ortaya çıktı.

-Ak Parti hükümetinin performansının 2011’e göre olumsuz bulunduğu alanlar ise şunlar oldu: Yoksulluğun azaltılması, K. Irak – Suriye politikası, rüşvet ve yolsuzluk, ekonomik büyüme, Kürt çözüm/barış süreci, işsizlik, hukukun üstünlüğü, kadın hakları, çevre koruma, eğitim hizmetleri.

-Ak Partili seçmenler arasında Türkiye’nin başkanlık sistemi ile daha iyi yönetileceğini düşünenlerin oranı yüzde 43. Tüm seçmenler açısından ise yüzde 27 oldu.

-Türkiye’de ifade özgürlüğü sorunu olduğuna inananların oranı 2011’de yüzde 44’den, 2015’de yüzde 56’ya yükseldi.

Meydanlarda Kuran sallanarak yapılan seçim kampanyası işte böyle düşünen seçmeni ikna etmeyi amaçlıyor. Ancak, aynı seçmen, iktidarın yalnızca Kuran’a sarılmakla yetineceğini de sanmıyor.

Sandığa atılan oyların doğru sayılacağına dair inanç AKP’li seçmen arasında bile yüzde 78. Seçim adil olacağına inanmak asıl muhalif seçmen açısından önemli, ancak onların yalnızca yüzde 23’ü oy sayımının doğru yapılacağını düşünüyor.

Sandıkların açıldığında, gözlerin de açılıp açılmadığını ve açılan gözlerin elinde Kuran’la kalakalanlarla elinde servet birikenleri ayırıp ayıramayacağını da anlayacağız.