İsveç’te onun için “yaşayan ölü” deniyor. Yaşamı hakkında bir kitap yazıldı ve hayatını konu alan film de yolda. Adı Peter Retz,...

İsveç’te onun için “yaşayan ölü” deniyor. Yaşamı hakkında bir kitap yazıldı ve hayatını konu alan film de yolda. Adı Peter Retz, soyadındaki ‘e’ aslında İsveç e’si; yani ‘a’ harfinin üzerine iki nokta konularak yazılıyor ama klavyemde öyle bir harf olmadığı için bu hizmeti sunamıyorum. Bu sebeple okunduğu gibi yazıyorum. Peter’e yaşayan ölü denmesinin nedeni, şu an için bulunamamış olması. Çok zorlarsak bizdeki Yeşil’e benziyor. Tabii Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın ölü olduğu halde yaşatılmaya çalışılıyor olma ihtimalini de göz önünde bulundurmak da fayda var.
44 yaşındaki Peter Retz, tam 5 yıldır, sevgilisi ve 4 yaşındaki oğluyla İsveç ve Rus mafyasından kaçıyor. Peter’in başını mafyayla belaya sokanlar, İsveç polisinin bizzat kendisi olmuş. 9 yıl önce Peter, İsveç’in motosiklet çetelerinin, daha önce hapse girip çıkmış eski suçlularının, takıldığı bir barda çalışıyormuş. Bir gün, iki sivil, Peter’e polis için çalışma teklifini götürmüşler. Peter’in ifadelerine göre; polisler, hoş bir gangster romantizmiyle Peter’e olacakları anlatıp çok güzel arabalar kullanıp dünyayı gezeceğini vaat etmiş. Kendisi için “Kolay kanan, saf biriydim” diyen Peter, teklife “evet” demiş.
Motosiklet çetelerinden birine katılmış, hızla yukarılara tırmanıp çete liderinin yakın korumalığına kadar yükselmiş. Çete içinde soğukkanlılığı ve korkusuzluğu sebebiyle ‘buz adam’ lakabını almış. “Şimdi bu hangi filmden” diye sormayın. Çünkü Peter’in hayatını anlatacak filmin adı henüz açıklanmadı. Benzer bir durumun, Türkiye senaryosunun, zaten sündürüle sündürüle dizi yapılmış olduğunu, hepimizin de bayıla bayıla izlediğini not düşmek isterim.
Peter, bu ikili hayatında polisi de çalışmalarıyla çok mutlu etmiş. Peter’den alınan bilgilerle yaklaşık 40 baskın düzenlenip pek çok suç, ya önceden önlenmiş ya da faturaları hafifletilmiş. Peter’in iddiasına göre İsveç polisi, onunla olan işi bitince Peter’in kimliği, bir yerel gazeteye ifşa etmiş. Peter, “Tahminim polis benim bir şekilde kaybolmamı istiyordu. Adımı o gazeteciye verdiler. Bu da benim için sonun başlangıcı oldu. Kimliğim ortaya çıktıktan sonra da polis benim sorumluğumu iyi üstlenmedi. Örneğin beni belli bir süre, Skone’ye yerleştirdiler. Bu bölge, motosiklet çetelerinin en yoğun olduğu bölge” diyor. Durumun akışını Peter, ulusal bir gazeteye yaşadıklarını anlatarak değiştirmiş. Peter, şimdi ara ara gazetecilerle gizli gizli buluşup hâlâ yaşadığını gösteriyor.
Ulusal İsveç Polis yetkilileri, Peter’in taşıdığı hayati tehlikeyi 5 puan olarak nitelendiriyor. Aynı hesaba göre İsveç Kralı 2, başbakan 3 puanlık bir risk altında. Yazılanlara göre Peter’in başına İsveç motosiklet çeteleri 1.5 milyon kronluk bir ödül koymuş durumda ve bu da yaklaşık 300 bin TL’ye denk geliyor. Peter son verdiği söyleşide “Biz, 5 yıl içinde 19 kez taşındık. Hayatımız yok, bir gelecek göremiyorum. Nasıl biteceğini biliyorum. Bunu kabullendim artık” diyor.
Çetelerin içinde yer aldığı dönemde hiç adam öldürmediğini söyleyen Peter, “Ben, yasada suç kabul edilen şeylere bulaştım. Birçok kez yasaları çiğnedim. Ama ateşli silahlarla kimseyi öldürmek için vurmadım. Bir baskında birisini bacağından vurdum. Öldürmek için emir aldığımız bir başka baskında da sadece duvarlara ateş ettim” diyor.
Aslında dönüp dönüp aynı filme bakıyoruz. Peter’in adı değişiyor. Belki adı değişin Peter’i bu sefer kandıran polis olmuyor ama ilk sorgusunda, arkasına ay yıldızlı bayrak açılıveriliyor. Yaşı başı ne olursa olsun mağduriyetini anlatmaya çalışan Peter, bu hikâyenin asıl mağduru değil. Şu saatten sonra onu masum kabul edemeyiz. Bu işin asıl mağduru, İsveçliler. Vergisini ödeyip onca polisi besleyip yine polis tarafından kandırılan İsveçliler, başkarakter oyuncusu.  Benim esas merak ettiğim bu senaryo nasıl oluyor da her zeminde yeşeriyor?