Türkiye’de “Kürt Sorunu” çözümden hızla uzaklaşırken, çatışmalar, yol kesmeler, insan kaçırmalar, “akıl kaçırmalar” düzeyine varacak halde yoluna devam ediyor.
Ancak başka şeyler de oluyor. Şimdilik kimsenin haberi olmasa da, toprağa atılmış iyi tohumlar, umutlu bir geleceğin habercisi olarak kendi kendilerine kök salmayı sürdürüyorlar. Hani değerli sanatçı Selda Bağcan’ın eski şarkısında dile getirdiği “ütopik” ülke gibi: Çok uzakta öyle bir yer/ O yerlerde mutluluklar/ Paylaşılmaya hazır bir hayat var!
Dikili bu yaz boyunca tam da bu şarkının anlattığı yer haliyle, sessiz ama büyük bir işi kotardı. Yaşları 9-15 arası değişen kız erkek toplam 75 Vanlı Kürt çocuğu, üç ayrı grupta Dikili’ye getirdi. Onlara 12’şer günlük tatil imkanı sağladı. Sadece tatil değil; büyük şehirlerde yaşayan ailelerin çocuklarını yüksek ücretlerle yolladıkları yaz kamplarındaki etkinliklerin tamamına yakını Dikili’de de uygulandı.
Müzik, resim, yaratıcı drama uygulamaları, şarkılı türkülü gece eğlenceleri Vanlı çocukların Dikili Günlerini renklendirdi. Ama çocukların en fazla sevdikleri etkinlik hiç tartışmasız her günün finalindeki deniz, güneş, yüzme bölümü oldu.
Dikili Belediyesi’nin en büyük destekçisiyse 1970’leri çağrıştıran nostaljik “Birlik Dayanışma Grubu” idi… Kadın Dayanışma Merkezi’nde konaklayan çocukların başlarında duran, onlarla 24 saati birlikte geçiren bütün ekip Birlik Dayanışma’nın İlerici Kadınlarıydı!
Bu konu ile ilgili olarak Yazı İşleri Müdürümüz İlker Yaşar’a iki üç günlük bir yazı dizisi hazırlama sözü verdiğim için ayrıntıları girmiyorum. Ama depremden kurtulup soğuk kışı çadırlarda geçiren Van’ın neşeli çocuklarından bir anekdot aktarayım. Dikili kumsallarından Ege’nin mavi sularına doğru koşarlarken “yaz abi” diyorlardı:
-Kürtler denize indi!


Bir yerel yönetim markası
Osman Özgüven
Dikili İzmir’in güzel şirin bir ilçesi olduğu kadar, Türkiye’de demokrasi mücadelesinin de önemli köşe taşları arasında özel bir yere sahip olmuş değerli bir yerleşimdir.
Türkiye, 12 Eylül’ün topluma giydirdiği “deli gömleğini” çıkartmaya Dikili’den başlamıştı. 1980’lerin ortasından itibaren Dikili Festivalleri, bu festivallerdeki paneller, konserler, imza günleri deli gömleğinin dikişlerini attırmıştı. Başta  Aziz Nesin, Uğur Mumcu, İlhan Selçuk olmak üzere Türkiye’nin yüz akı aydınları Dikili’deki panellerde 12 Eylül generallerine meydan okudular. Bu yüzden de Dikili Festivalleri o günlerin yöneticileri tarafından “silahlı ayaklanma” gibi görüldü. Polis kuşatmaları, jandarma tacizleri, kumsalda geceleyen gençleri alıp götürmeler gibi yapılmadık rezillik kalmadı. Ama Dikili “dik durmaktan” asla vazgeçmedi.
Bütün ülke Turgut Özal’ın ANAP’ına monte edilmişken Dikili halkı SODEP’ten Osman Özgüven’i seçti Belediye Başkanı olarak. Özgüven, 1984 ve 1989 yerel seçimleri kazanarak kesintisiz 10 yıl Dikili’ye hizmet etti. İki dönem ara verdi, CHP İzmir İl Başkanı oldu. 2004’te yeniden seçimleri kazanarak Dikili’ye döndü. 2009’da bir kez daha aynı göreve seçilerek dört dönem başkanlık yapan ilk yönetici olarak tarihe geçti.
Osman Özgüven bir turizm cennetinde en üst düzey yönetici olarak 20 yıllık görev süresinde mal varlığını arttırmayan parlak bir CHP’li… Başkan inşaat mühendisi, büyük oğlu Evren Özgüven’de babasının yolundan giderek inşaat mühendisi oluyor. Onun küçüğü Barış mimar. Bir diğer oğlu Utkan Özgüven ise İzmir Büyük Şehir Belediyesinde işçi olarak çalışıyor. En küçüğü Doğuş da Stockholm’de amcası Sedat Özgüven’in yanında yüksek tahsiline devam ediyor. Başkan’ın göreve geldiğinde bir konutu vardı. Halen de o konutta yaşıyor. Otomobili yok. Çocuklarının da villaları, otelleri, motelleri yok. Hepsi kiracı olarak yaşıyorlar.
Bazılarına göre bu kadar temiz olmak “enayilik” olarak kabul edilebilir. Küplerini beşer onar doyduran sağlı-sollu belediye başkanlarının aşırı normal karşılandığı bu ülkede Osman Özgüven bir yerel yönetim markası olarak tarihe geçecektir. Bir eli Kürt çocuklarında, diğer eli Midilli’de Yunan çocuklarında olan Dikili Başkanı için yapılabilecek en iyi şey ne olabilir?
Kendisine ve ailesine hiçbir avantaj sağlamayarak küpünü dolduranlar dünyasına kötü örnek olan Osman Özgüven’e Dikili Ağır Ceza Mahkemesi iki ayrı davadan 10 yıl hapis cezası verdi. Dava Yargıtay aşamasında… Kesinleşirse 20 yıllık temiz belediyeciliğe 10 yıl ceza gelecek.
Halkına bedava içme suyu verdiği için de hapis istemiyle yargılanarak tarihe geçen Osman Özgüven, Dikili’nin onuru olmaya devam ediyor.
1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Dikili sahilinde Nazım Hikmet Parkı’nı açacak. Parkın ortasına da Nazım’ın büstü dikilecek.
Dikili barış, demokrasi ve insan hakları yolunda yürümeye devam ediyor…
Hâlâ!!!

Cindoruk da Dikili’de 
Dikili yaz tatili için en iyi seçimlerden biri olabilir. Ama bir gazeteci için de hiç fena sayılmayacak siyasi atmosfere sahip… Önceki gün bisikletle kentin içinde yol alırken, birden tanıdık bir ses ile sahildeki çay bahçelerinden birine yöneldim.
Hüsamettin Cindoruk konuşuyordu. Yanında İşçi Partisi’nin önemli ismi Ferit İlsever ile emekli amiral Türker Ertürk vardı.
Cindoruk yine her zamanki Cindoruk’tu… Başbakan Tayyip Erdoğan’ı eleştirecekti. İsim vermeden Osman Pamukoğlu’na söylediklerini anımsattı:
-Hakkari’de savaşmış bir general orası elden çıktı diyor. Senin ağırlığın kaç gram diye yanıt veriyor.
Cindoruk reel duruma gönderme yaparak devam etti:
-O zaman git Şemdinli’de Hükümet Toplantısı yap da görelim!
Ve ağırlık meselesine geri döndü:
-Bunu yapamazsan senin ağırlığın kaç gram diye sorarlar!
Amiral Ertürk ise çok önemli bir iddiada bulundu:
-Bugün Türkiye’de El Kaideye mensup, Müslüman Kardeşlere mensup İslamcı teröristler eğitiliyor. Suriye’ye savaşa gönderiliyor!